İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Süryanilere bahar geldi!

7 bin yıldır kutlanan Süryanilerin Bahar Bayramı Akitu’nun coşkusu tarihte ilk kez bu yıl İstanbul’da yaşandı. İsveç Suroyo TV, Florya’daki kutlamayı dünyanın dört bir yanına iletti

Ekmek parası peşinde, Midyat’tan Adana’ya göçmüşlerdi. Kesekâğıdı yaparak geçiniyorlardı. Bir Süryani ailenin çocuğu olarak Adana’da doğmuştu. Daha dört aylıkken Elazığ’a taşınmışlardı. Adana’yı hiç görmemişti. O yüzden kendini Elazığlı sayıyordu.

“Elazığ’da Süryaniler ilk başlarda çok güzel bir yaşam sürdüler. Elazığ bir kültür yuvasıydı. Ermenilerle beraber bizim kiliseyi ortak olarak kullanırdık. 60’lı ve 70’li yılların ortalarına dek birlik, dayanışma, paylaşma ve dostluk en son noktasına kadar yaşanıyordu. Bu sadece bizim aramızda değil, aynı zamanda yörenin Müslüman ahalisiyle de aynı beraberliğin yaşandığı bir dönemdi.”

Görülmeye değer dostluk

Çocukluk döneminden aklında kalan, kilise bahçesinde Süryani çocukların buluşup voleybol, futbol, yakartop oynamaları; hafta sonları bayramlıklar giyilerek ailecek gidilen ayinler sonrası kilise bahçesindeki oyunlar, şakalaşmalar, sohbetler. Kilise yalnızca bir dini merkez değil, daha önemlisi sosyal buluşma noktasıydı.

“Müslüman komşularımız bizim bayramımıza gelir ve beraber paskalya yumurtası kırardık. İslami bayram günlerinde biz de Müslüman komşularımızın bayramına gider, bayramlarını kutlardık. Onlar kurbanın en güzel kısmını bize getirir ve bize ne kadar değer verdiklerini gösterirlerdi. Bu dostluk görülmeye değerdi.”

İnsanlar bir anda değişti

Bir başka aklında kalan da o süreçte sayıları gittikçe azalan Elazığ Ermenileriyle birlikte köylere, Tunceli’ye, Diyarbakır’a yapılan geziler; herkesin evindeki yemeği getirip birlikte yemesi, Meryem Ana gününde, yani her yıl 15 Ağustos’ta Harput Kalesi’ndeki Meryem Ana Kilisesi’ne bütün Süryanilerin Elazığ’dan yaya olarak çıkmaları. İşte bütün bu tablo 1974’te ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’yla birlikte değişiyor. Devletin radyosundan, televizyonundan ‘Kahpe Yunan’a Türk’ün gücünü göstereceğiz’, ‘Gâvura haddini bildireceğiz’ edebiyatı Elazığ’daki Süryanilerin Müslüman komşularıyla birlikte barış içinde bir arada yaşama mutluluğunu da vuruyor.

“Süryanilere saldırıldı, gençler dövüldü. Sabah okula gitmek istediğimde, birbirimizin bayramını kutladığımız o komşularımız evlerindeki bütün pis çöplerini bizim kapının önüne dökmüşlerdi. Çöp yığını o kadar yüksekti ki, kapıyı açamadım.”

1970’li yılların ikinci yarısına doğru Türkiye’nin bazı kentlerinde olduğu gibi sağ-sol eksenli çatışmanın Alevi-Sünni düşmanlığını körüklemeye dönüştürülmesi, Elazığ’da da Alevi gençlerle birlikte Süryani gençlerin de saldırının hedefi haline gelmesine dönüşür. Alevilerin yanı sıra Süryanilerin de dükkânları kapattırılır. Ülke 12 Eylül felaketine doğru sürüklenmektedir. Sonunda karanlık günler başlar. Feyyaz Kerimo da 1981’i 82’ye bağlayan yılbaşı gecesi politik nedenlerle ülkeden ayrılmak zorunda kalır.

Kerimo’nun yaşadıklarını süryaniler. com sitesinden okurken aynı sütunda bir haber dikkatimi çekti; ‘Süryaniler ilk kez Bahar Bayramı’nı İstanbul’da kutluyor.’

Ardından davetiyesi ulaştı: “Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği, Avrupa Süryaniler Birliği ve Suroyo TV’nin ortaklaşa düzenleyeceği Geleneksel Bir Nisan Kutlamasında coşkumuzu paylaşmanız bizleri mutlu edecektir.”

Büyükşehir Belediyesi’nin Florya’daki tesislerine girince iyice görünüyordu ortada paylaşılacak bir coşku olduğu. Yüzlerce Süryani doldurmuştu salonu. Çocuklar ‘bayramlıkları’nı, büyükler ‘resmilikleri’ni giyip gelmişti Süryanilerin ilk kez yaptığı Bahar Bayramı kutlamasına. 100’e yakın da yurtdışından gelen konuk vardı. Süryanice, Türkçe, Arapça ve Kürtçe şarkılar söyleniyor, neredeyse salonda bulunanların tümünün katıldığı halaylar çekiliyordu. Sürani sanatçılar George İssa, Nouman Hana, Miriam Bulut şarkılarıyla insanları doğup büyüdükleri topraklara götürüyordu. Kutlamaların sürprizi ise Rojin’in bu coğrafyada konuşulan diller arasında şarkılarıyla yaptığı gezintiydi.

Yüreklerde atan coşku

Kutlamayı İsveç’ten yayın yapan Suroyo TV anında dünyadaki Süryanilere iletiyordu. Yayının sunuculuğunu televizyonun ‘anchorman’ı Yawsef Beth Turo yapıyordu. O da Türkiye’den göçme bir Süryani’ydi. Bu yayının Süryaniler üzerinde ne denli etkili olduğunu salonda bile gözlemek mümkündü. Daha önce ‘olay çıkacak’ diye korkutuldukları için salona gelmeyen Bakırköy ve çevresindeki bazı Süryaniler de televizyondan kutlamaları izleyip coşkuyu görünce alelacele Florya’daki kutlamalara koşuyorlardı.

Yazar Josef Atuğ yaptığı sunuş konuşmasında bu bayramın Mezopotamya’da Sümer, Akad, Asur ve Babil imparatorlukları döneminde yeni yılın başlangıcı olarak kutlandığını ve 6 bin 756 yıl önceden günümüze taşındığını anlatıyordu;

“Eski Babil takviminde yeni yılın ilk günü olan 1 Nisan’da başlayan kutlamalar 12 gün boyunca devam ederdi. Baharı kutlayan insanlar doğayla bir arada olmak için piknik yaparlar, tarlalarda ve kırlarda hep beraber eğlenirlerdi.

Festivalin en çarpıcı kutlaması aynı zamanda Bir Nisan Bahar Bayramı’na ismini veren eski bir ritüeldi. Tapınaktan törenle çıkarılan kral Marduk’un heykeli piknik alanında önceden hazırlanan yeni yıl evine götürülürdü. Bu yeni yıl evine ‘Akitu’, bahar bayramına da Akitu Bayramı ismi verilirdi. Tören kralın baharla birlikte yeraltından yeryüzüne çıkışını sembolize ederdi. Bu bayram özünde yeni yaşam, diriliş ve yaradılış kavramlarını içerdiğinden evrensel bir dil taşımaktadır.”

Kutlamaların Türkiye ayağını iki yıl önce kurulan ve 12 Eylül’den sonra Süryanilerin bu topraklarda ilk sivil örgütlenmesi olan Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği üstlenmiş. Dernek Başkanı Tuma Özdemir, altı kişiyle başladıkları örgütlenmenin bugün yüzlerce kişiye ulaştığını, amaçlarının Süryani kültürünü yaşatmak olduğunu, önümüzdeki dönemde daha etkin çalışmalar yapacaklarını anlatıyordu.

Tek ilaç hoşgörü ve anlayış

1900’lü yılların başından bu yana binlerce Süryani terk etmiş doğduğu toprakları. 1928’de okulları kapatılmış. Hıristiyan oldukları halde azınlık sayılmamışlar. Ancak azınlıklarla ilgili çıkarılan tüm yasalar, yönetmelikler, kararnameler, genelgeler kapsamının içine katılmışlar. Danimarka’da çizilen karikatür Midyat’ta protesto edilirken dükkânlarını kapatmak, evlerinden çıkmamak gibi bir tedbir almak zorunda kalmışlar daha birkaç ay önce.

Dünyanın dört bir yanına savrulmuşlar. En çok da İsveç’e göçmüşler. İşte Kerimo’nun anlattıklarıyla Süryanilerin son 30 yılda vardıkları nokta: “İsveç’teki demokratik hak ve özgürlüklerden faydalanarak hem yaşadıkları topluma yeni bir renk, yeni bir nefes getirdiler, hem de, bu sürede 100’e yakın dernek, dört federasyon, birinci ligde oynayan bir futbol takımı, onlarca dergi, gazete, onlarca kilise, televizyon kanalı ve üniversitelerde okuyan binlerce Süryani genci. Üniversitelerde okutulan Süryani tarihi ve Süryanice dil eğitimi, İsveç Devlet Radyosu’nda haftada beş gün Süryanice haberler veren yayınlar ortaya çıkardılar. İsveç devletinin yaptığı istatistiklerde Süryani grubu, İsveç’e en iyi adapte olan kesim olarak açıklandı. Bunlar ortaya çıkarken ne ülke bölündü, parçalandı, ne de okul istediğinden dolayı işkence gören veya hapse atılan Süryani oldu. Aksine her şey en demokratik ortamda ve hoşgörü içinde gelişti.”

Süryaniler doğup büyüdükleri, en eski halkı oldukları topraklarda yakalayamadıkları var oluşu kuzey kutbuna yakın bir coğrafyada elde etmişler. Kendi topraklarında da var olma savaşımını sürdürüyorlar. Süryaniler sürgün gittikleri topraklarda kendilerinin, kimliklerinin baharını yakalamışlar. 7 bin yıldır bayram kutladıkları topraklara da baharın gelmesini istiyorlar artık!

Yorumlar kapatıldı.