İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Lâiklik elden gitmiş, neden kimse bana söylemedi?

Taha Kıvanç

Dün neredeyse bütün günü telefon başında, dostlara, “Duydun mu?” sorusunu yönelterek geçirdim. “Duydun mu?” diye sorduklarım öyle sıradan insanlar değil, gazeteleri en az benim dikkatimle gözden geçiren ciddi okurlar… Hiçbiri, evet hiçbiri, neredeyse ‘asrın evliliği’ diye sunulan Finansbank’ı satın alan National Bank of Greece’in (NBG) en büyük hissedarlarından birinin Yunan Ortodoks Kilisesi olduğunu duymamış…

Türkiye’de bir banka bir Yunan Bankası’na satılıyor ve satın alan bankanın en büyük hissedarı Kilise… Türkiye’de yeri göğü yıkan bir alkış kopartan satışla ilgili bu en önemli ayrıntıya kimse dikkat çekmiyor… Lâiklik konusunda hassas gazetelerde manşet olmuyor bu haber; her gün eline kalemi çatık kaşla alan köşe yazarlarının sütununda herhangi bir eleştiri çıkmıyor…

Akıl alır gibi değil, ama doğru…

Dünya ‘lâiklik’ devrimiyle dinin (kilisenin) dünyevî alandan çekilmesi devrimini yaşamamış mıydı? Günümüzün bütün Batılı devletleri lâik değil miydi? Peki lâik bir devlette bir bankanın hisselerine nasıl oluyor da Kilise sahip? Kilise bankacılık yapar mı? Banka Kilise ile irtibatlı olabilir mi? Yunanistan lâik mi değil yoksa? Yunanistan lâik olmayabilir, dolayısıyla Yunanistan’da Kilise bir bankayla mülkiyet ilişkisi içinde bulunabilir; peki ya Türkiye?

Türkçe gazetelerde karşılaşmadığınız, ekonomi basınının büyük çapta görmezden geldiği, Finansbank tarafından düzenlenen Çırağan yemeğine katılan anlı şanlı yazarların hiç ses çıkarmadığı, manşetlerin ilgisiz kaldığı bu ayrıntı, Turkish Daily News (TDN) gazetesinde karşıma çıkıverdi. Ariana Ferentinu ile Melis Şenerdem imzalı haberde Yunan Kilisesi ile NBG arasındaki mülkiyet ilişkisine dair her türlü bilgi var.

Verilen bilgiler 2004 yılı sonu itibariyle. Yunan Ortodoks Kilisesi, National Bank of Greece adlı bankada 10 milyon Euro civarında bir meblâğa tekabül eden 265.729 hissenin sahibiymiş… Banka yönetim kurulunun iki üyesi Kilise tarafından atanıyormuş… Bu üyelerden biri Yannina Metropoliti Theoklitos, diğeri de Kilise’nin mali işler sorumlusu Kostas Pilarinos imiş…

Theoklitos ile Pilarinos, NBG tarafından yarıya yakın (yüzde 46) hissesi 2,8 milyar dolara satın alınan Finansbank’ın da yönetimine girmiş oluyorlar böylece… Aldı mı beni bir merak: Ülkemizin lâiklik konusunda en hassas kesimlerinden biri sayabileceğimiz Türk bankacılar ile Yunan Metropolit ve Yunan Kilisesi mâlî sorumlusu yönetim kurulu toplantılarında kahve molası verildiğinde neler konuşur acaba?

Finansbank’ta söz sahibi hale gelen Yunan Kilisesi Türk siyasetinde hangi partiyi tutar sizce? “Kilise? Parti tutmak?” diye bön bön bakmayın lütfen. TDN’da çıkan Atina kaynaklı haberde açık açık yazıyor işte: “Yunan Ortodoks Kilisesi iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi’nin en büyük destekçilerinden biridir…” İleride, Türk siyasetinden söz edilirken şöyle bir cümle bir yerlerde çıkacak mı bakalım: “Yunan Ortodoks Kilisesi Türkiye’deki siyasî partilerden falancanın en büyük destekçilerinden biridir…” Neden olmasın?

Eh, Kilise bir banka aracılığıyla da olsa Türk ekonomisine girdiğine göre, bu giriş belki finans sektörünü daha ahlâklı hale getirebilir… İlk önce böyle düşündüm. Ancak, kalemini sakınmaz biri olmalı Yunan gazeteci Ariana Ferentinou, habere bu noktadaki umutlarımı berhava eden bir bilgi koymadan edememiş. Şöyle deniliyor haberde: “2005 yılı ocak ayından başlayarak, yüksek düzeyde Kilise yetkililerinin adlarının karıştığı gürültü koparan yolsuzluk skandalları yaşandı. O dönemde, kilise ile devletin gerçek anlamda birbirinden ayrılmasını ve Yunan Ortodoks Kilisesi’nin malvarlığının daha iyi denetlenmesini talep edenler çıktı.”

Hatırlar mısınız bilmem, 1984 sonrası, ANAP Hükümeti, faizsiz finans kurumları açılmasına izin verdiğinde, ilk kurulan kurumlardan biri, yanına, Türkiye Diyanet Vakfı’nı (TDV) küçük ortak olarak almıştı. O dönemde kopan ‘lâiklik’ eksenli gürültü sonucu bağımsız bir vakıf olan TDV mâlî sektörden çekilmek zorunda kalmıştı diye hatırlıyorum.

Şimdi ise Yunan Ortodoks Kilisesi ülkemizin bir bankasını satın alıyor, muhtemelen bir papaz banka yönetim kurulunda söz sahibi hale geliyor ve bu bilgiyi ancak İngilizce çıkan bir gazetede okuyabiliyoruz. Medyada ise, yalnızca, NBG genel müdürü Takis Arapoglu’nun ağzından aktarılan, “Dedem Mardinliydi, eşimin ailesi İzmirli” muhabbeti… Lâiklik konusunda hassas bilinen tek bir kalem itiraz etmiyor satışa… Herkes mutlu, mesut, bahtiyar…

Yoksa lâiklik çoktan elden gitti de benim haberim mi olmadı?

Yorumlar kapatıldı.