İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Korkuyorlar

Gündüz Aktan

Ermeni meselesine ilişkin toplantılara katılmak üzere, İKSAREN (İnsanlığa Karşı Suçlar Araştırma Enstitüsü) Başkanı Büyükelçi Ömer Lütem’le birlikte Amerika’ya iki haftalığına gittim. Amacımız bu ülkedeki Türklerden iyi okumuş, dile hâkim, Ermeni konusuna ilgi duyan küçük gruplara, 1915-16 olayları hakkında seminerler vermek; belge ve bilgileri içeren bir CD dağıtmak ve onların görüşlerini bizzat savunmalarını sağlamaya çalışmaktı. Benzer ziyaretleri daha önce çeşitli Avrupa ülkelerine yapmıştık.

Memnuniyetle gördük ki, Avrupa’da olduğu gibi, Amerika’da da bir Türk diasporası doğuyor. Eskiden dış temsilciliklerin tüm çabasına rağmen bir türlü toplanamayan Türkler, aralarındaki farklılıkları aşıp işbirliği yapıyor.

Türklerin tarihte imparatorluk halinde yaşamaları, sınırlarımız dışında kalanların azınlık psikolojisine sahip olmalarına ve haklarını savunmak için mücadele etmelerine imkân vermemişti. Her şeyi devletten beklemek gibi bir alışkanlık içindeydiler. Şimdi devletten umut kesmiş olanların ruh haletiyle mücadele ediyorlar. İşlerinde başarıya ulaşmış, kendilerine güveni olan, gerektiğinde sözünü sakınmayan Türkleri görmek insana kıvanç veriyor.

Bu gelişmede, genelde AB’nin, özelde Ermenilerin ve bir ölçüde de Rum/Yunan ikilisinin Türkleri durmadan itip kakmasının rolü var. Buna bir de Avrupa ülkelerindeki ırkçıların Türklere karşı aşağılayıcı tavrını ekleyin. İyi niyeti ya da saflığı nedeniyle kendini salmış Türk halkı nasıl kendine gelmekteyse, yurtdışındaki Türkler de aynı milliyetçi dalgayla ayağa kalkıyor. Tabir caizse dev uyanıyor.

Ermeniler üniversitelerde toplantı yapmamızı engellemeye çalıştılar. Buna rağmen Kolumbiya ve Şikago üniversiteleriyle Kongre’de konferans niteliğinde; Vaşington Georgetown Üniversitesi’ndeyse kapalı toplantılar yaptık. Buna karşılık Ermeniler Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılacak toplantıyı baskı ve tehditle engellediler. Daha önce de Amerikan PBS televizyonunun bir programında Türk görüşlerinin yer almasını engellemişlerdi (İfade özgürlüğünü savunan ‘aydınlarımıza’ selamlar).

Engelleyemedikleri toplantılara Amerikalıların ve Ermenilerin katılmasını önlemeye çalıştılar. Çaresiz kalınca da, Şikago Üniversitesi’ndeki konferansa ve Los Angeles’taki ‘World Affairs Council’in öğle yemekli toplantısına bize cevap verebilecek seçilmiş Ermenilerin katılması yoluna gittiler.

Bu vesileyle Ermenilerin neden ‘inkârcı’ suçlamasıyla bizimle karşılaşmaktan kaçtıkları ortaya çıktı: Ermeni tezleri sanıldığından da zayıf. Nüfus istatistikleri, yani 1914 Ermeni nüfusu ile savaş sonu yaşayan Ermeni nüfusu kaynak gösterilerek verildiğinde çok rahatsız oluyorlar; ama 1.5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğü iddiasında ısrarlı olamıyorlar. Doğu Anadolu’nun önemli bir parçasında Türkleri etnik temizliğe tabi tutup kendi bağımsız devletlerini kurmak için savaştıklarını, yani ‘politik grup’ olduklarını da inkâr edemiyorlar. Malum bu gruplar Soykırım Sözleşmesi kapsamına girmiyor. Ölümlerin tek ya da en önemli nedeninin tehcir olmadığı; çatışmalar, epidemiler, savaş alanında orduların önünde bir yerden diğerine kaçışmalar gibi nedenlerin çok daha önemli kayıplara yol açtığına da itiraz edemiyorlar. Hele isyanlarda ve Rus ordusuyla birlikte çekilirken yarım milyon Azeri ve Anadolu Türkü’nü katlettikleri söylenince kıvranıyorlar.

Tek tutanak noktaları, yabancı ülke arşivleri, misyonerler ile Morgenthau gibi birkaç kişinin yalan söylemiş olamayacağını iddia etmekten ibaret. O zaman da davalarını neden Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na götürmedikleri sorulduğunda, aralarında anlaşmış oldukları açıkça sezilen bir tutumla tamamen duymazdan geliyorlar. Bizim sürekli vurguladığımız bu konu Ermenilerin ‘aşil topuğu’. Ermeni soykırımına inanmış Amerikalılar, Ermenilerin yargıdan korkan bu tutumunu görünce şaşırıyorlar.

Asıl sorun, galiba, Ermenilere tehcir sırasında ancak halüsinasyonda görülebilecek zulüm yapıldığına inandırılmış Ermeni gençleri.

Yorumlar kapatıldı.