İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Kemalizm´ tartışması

10. Abant Platformu toplantısında, Ali Bulaç’ın “Bizim için biçtiğiniz tek model Kemalist modernleşme” eleştirisine Adler şöyle yanıt verdi: “Sizde bugün Avrupalı olma isteğini oluşturan Mustafa Kemal’dir”

MEHMET GÜNDEM, SABETAY VAROL Paris

Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan 10. Abant Platformu toplantısının ikinci gününde, Türk ve Fransız aydınlar arasında “Kemalizm” tartışması yaşandı. Ali Bulaç’ın Avrupalı aydınlara yönelik, “Bizi Avrupa süzgecinden geçiriyor, din adına yaşadığımız acıları hiç sormuyorsunuz. Bizim için biçtiğiniz tek model ‘Kemalist modernleşme’. Bu tavrınız beni hayal kırıklığına uğrattı” eleştirisine yanıt Fransız Alexandre Adler’den geldi.

Adler, “Sizde bugün Avrupalı olmanız isteğini oluşturan padişah veya halife değil Mustafa Kemal’dir. Onun idealleriyle Osmanlı sonrası yeniden bir devlet kurdunuz. Size Atatürk’ün resmi önünde diz çökün demiyorum, ama modern Türkiye’yi bugüne getiren Mustafa Kemal’dir” dedi.

Gündem liberalizm

Toplantının sabah yapılan oturumunda küreselleşme ve liberalizm konuları ele alındı. Ekonomi profesörü Orhan Güvenen’in yönettiği oturumda ilk sözü alan ekonomist Prof. Asaf Savaş Akat, “Fransa’da satın alınan malların çoğu başka ülkelerden geliyor. Bunların bir bölümü belki de satın alanların hoşlanmadığı ülkelerde üretiliyor. Türk karşıtı bir Fransız, hiçbir zaman, ‘Ben Türkleri sevmiyorum, o halde bu malı almayacağım’ demiyor. Bu noktada tüm ırkçılık önemini yitiriyor” diye konuştu.

Akat, aynı şekilde Türkiye’de Amerikan karşıtı olanların aşırı enflasyonist dönemde dolara yatırım yaptığını anlattı. İşte görüşler:

Veronique Nahoum Grappe: Avrupa ulusal duygu sorunu yaşıyor.

Nilüfer Göle: Artık herhangi bir kimlikle tanımlanmak istemiyorum. Laiklik bizi görünür hale gelen kimliklerden kurtarabilir.

Dominique Schnapper: Ulusal kimlikler ve milli seferberlikler, demokratik aklın önüne geçti, bu bizi faciaya götürür.

Etyen Mahçupyan: Her ülke içindeki ‘başkaları’ ile kendini yeniden kurmak zorunda.

Gilles Keppel: Devlet ve dini otorite vatandaşları sınırlandırıyor.

Mehmet Altan: Parayı ve haberi kontrol edemeyen ulus devlet düne ait kalmıştır. Hepimiz dünya vatandaşıyız.

Jean Louis Schlegel: Türkiye Avrupa modelinden çok ABD modeline daha yakın.

Bekir Karlığa: Allah’ın hâkimiyeti kozmiktir, egemenliğin halka ait olmasında bir sorun yok.

Zayıf nokta arayışı

Türk ve Fransız aydınlarının katıldığı Paris’teki “Cumhuriyet, Kültürel Çoğulculuk ve Avrupa” konulu toplantıda “salon dili” olarak “metin” ve “tavır” düzeyinde iki dil kullanılıyor.

Bu çerçevede bazı Türk aydınları konuşmalarını Fransızca yapınca, tavır diliyle “Biz de sizin kadar Fransız’ız” demeye kadar vardı. Bu “dil”, dinleyicilerin çoğunun Türk olduğu salonda pek hoş karşılanmadı. Toplantıdaki Fransız aydınının kafasındaki Türkiye ise salona radikal İslam, Kürt ve Ermeni sorunu olarak yansıdı. “Türkiye’yi pek bilmiyorum, hiç gitmedim” diye başlayan bazı konuşmacılar, Diyarbakır, Kürt ve Ermeniler konusunda akademik değil siyasi konuşmalar yaptı.

Bir taktik olarak herkes, “diğerinin zayıf noktasına vurma” çabasında. Herkes “ötekinin” iç sorunlarından haz duyar gibi. Diyarbakır ve Sorbonne olayları çarpıştırılıyor Paris’te. Dikkat çeken diğer bir nokta da, Fransız konuşmacılar oturum sonrası salonu terk ediyor. Bu da karşılıklı etkileşimi önlüyor.

Yorumlar kapatıldı.