İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Agos beni çabuk yaşlandırdı´

Yayın hayatındaki 10’uncu yılını kutlamaya hazırlanan Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink: “Agos beni hiç beklemediğim bir noktada farklı bir hayat biçimine soktu. Buna rağmen yürüttüğüm ideolojik mücadele açısından hiç pişman değilim”

YAPRAK ARAS

Türkiye’deki Ermeni toplumunun Türkçe-Ermenice haftalık gazetesi Agos, 5 Nisan’da 10’uncu yaşını dolduruyor. Türkiye’de ve yurtdışında yaşayan Ermenilerin yanı sıra Türk entelektüellerce de takip edilen 6 bin tirajlı gazete, Şişli’deki küçük bir katta hazırlanıyor. Agos’u 20-25 kişilik bir ekiple birlikte çıkaran Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, basına yansıyan davalarıyla da gündemden düşmeyen bir isim. Gazetenin kurucularından da olan Dink, Agos’u “Ermeni toplumu içinden çıkan ama Türkiye’nin bir yansıması olan siyasi gazete” olarak tanımlıyor. Agos’un kuruluşundan beri Ermeni ve Türk toplumlarının birbirini tanımasına önayak olduğunu da anlatan Dink, “Artık öyle bir noktaya geldik ki Türk ulusal basını bizden önce bizim sorunlarımıza sahip çıkıyor” diyor.

Dink 10’ncu yıl kutlamaları için ise karasız: “Dostlarımız çok, onlarla birlikte bir şey yapmayı çok istiyorum. Ama nerede, nasıl yaparız bilmiyorum. Gazeteciler, siyasiler, akademisyenler, sanatçılar… Sayıları binlerce çünkü.”

Agos ne demek?

Türkçede de kullanılan kırsal kökenli bir Anadolu terimi. Sabanın toprakta açtığı ark vardır, ona agos denir. İçinden su geçer, tohumu atarsınız. Oradan da bereket fışkırır. Biz de yaratacağımız fikirlerle, yetiştireceğimiz entelektüel değerlerle bir agos olalım ve bereket fışkırsın istedik.

Nasıl kuruldu Agos?

İhtiyaçtan kuruldu. 1995 ve 96 yılları Ermeni kimliği açısından işkence çektiğimiz zamanlardı. Ermeni kelimesi neredeyse bir küfüre dönüşmüştü. Kürt sorunu bile Ermenilere atfediliyordu. Bardağı taşıran damlalardan biri de Sabah gazetesinin bir manşeti oldu. Bir rahip ile Abdullah Öcalan’ın beraber bir fotoğrafını koyup “İşte Ermenilerle işbirliğinin ispatı” diye bir başlık atılmıştı. Ama fotoğraftaki Ermeni değil, doğu kilisesine ait bir rahipti. O günün patriği bizi çağırıp neler yapmamız gerektiğini sordu. Biz de basının önüne çıkıp bu iddiaları reddetmesini söyledik. Toplantıdan sonra cesaretlendik ve Türkçe bir gazete çıkarıp kendimizi topluma tanıtmak istedik. Sorunlarımızı tüm Türkiye’nin sorunu haline dönüştürelim ki çözüm bulunsun. Çünkü devlete götürdüklerimiz hep sumen altında kalıyordu. Ve yedi-sekiz kişi, Agos’u kurduk.

“İletişim sıkıntısı kalmadı”

Agos kurulduğundan beri geçen bu 10 yılda ne gibi değişiklikler yaşandı?

Başlangıç hedeflerinin çoğunu yerine getirdi. Bırakın Ermeni toplumunu Türkiye toplumuna tanıtmayı, artık Agos’tan açılan pencereden baktığınız zaman iki toplum arasında bir iletişim sıkıntısı kalmadı. Yani Türkiye toplumu Ermeni toplumunu çok iyi görüyor. Büyük gazeteler Agos’un yazıları üzerinden haber geliştiriyor. Ayrıca Ermeni ve Türk toplumları arasında bir buluşma noktası da oldu. Agos bu açılımıyla diğer kurumlara da cesaret verdi. Onlar da açıldılar. Ne kadar kapalı olursanız size o kadar kuşkuyla bakarlar. Açıldıkça da “Bunların bizden farkı yok, bizim bir parçamız” derler. Görüyorlar da zaten, onların bir parçasıyız. Ayrıca Türkiye ve dünya sorunlarını da kapalı yaşayan bizim toplumumuza taşıdık. Entegrasyon denen olayı başardık.

Gazetecilik tecrübeniz var mıydı?

Gazeteciliğe Agos’la beraber ve genel yayın yönetmenliği gibi bir makamla başlamış oldum. Çok okuyan bir insandım sadece. Gazetecilikte en önemli şey demokrat olmak bence. Elimden geldiği kadar da yapmaya çalışıyorum. Sonuçta belli bir toplumun içinden çıkan bir gazete ve o toplumun hassasiyetlerini gözeterek yayın yapıyoruz. Kendi içimizde sansürleme noktamız var. Yine de toplumun çok daha üstünde bir cesaretle de söylemek istediklerimizi söylüyoruz.

“En güzel şey rezil olmaktır”

Agos’un gündemini ne oluşturur?

Öncelikle Ermeni toplumu içindeki gelişmelere bakarız. Türkiye’de bizi ilgilendiren sorunlar da olabilir. Türkiye’nin kadın, ifade özgürlüğü gibi sorunlarına ve dünyaya bakarız. Ama çoğu kez gündemi biz oluşturmuşuzdur.

Agos için Türkiye’deki Ermeni toplumunun sesi diyebilir miyiz?

Türkiye’deki Ermeni toplumunun sesi ama aynı zamanda Türkiye’nin yansıması. Tabii Ermeni toplumu içinde hiç de Agos gibi düşünmeyenler olabilir. Bizim de birilerinin temsilcisi olma gibi bir iddiamız yok.

Ermeni toplumuyla aranızda çok fikir ayrılığı yaşanıyor mu?

Tabii. Fikir ayrılıkları, psikolojik farklı duruşlar da olabilir. Türkiye neyse biz de onun bir kopyasıyız. Bazen Ermeni toplumu içinde bana “Niye böyle içimizdeki konuları, sıkıntıları, tartışmaları Türkçe yazıyorsun? Türk basını alıyor onu haber yapıyor. Tüm Türkiye, dünya öğreniyor, sonra ele güne rezil oluyoruz” diyorlar. Hayattaki en güzel şey ele güne rezil olmaktır ki, bir daha o rezilliği yaşamayalım. Ele güne rezil olmadan hiçbir şey düzelmiyor.

“Kendi çocuklarıma bile öğüt vermedim ve kazandım”

Okuyucularınızdan ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

Daha çok kişisel duruşlarla ilgili tepki alırız. Kendisini ilgilendiren bir habere kızmıştır mesela. Yoksa sivil duruşumuzla, Ermeni tarihine bakışımızla ilgili bir tepki almayız. Aksine, verdiğimiz mücadelelerle ilgili destek alırız.

Yeni nesil daha mı ılımlı peki?

Ben bu gazetede gençlerle hiç ilgilenmiyorum. Gençlerle ilgilenmek tehlikelidir, yönlendirmeye kalkarsınız. Bu da hayattaki en kötü şeylerden biridir. Gençlerin bizim gibi olmasını isteriz, oysa onların istediği bizim istediğimizden çok daha önemli. Onun için gençlere yönelik öğüt verici yazılar yazmam. Kendi çocuklarıma dahi şöyle ol, böyle ol diye öğütlemedim. Ve kazandım.

Nasıl?

Kendi yollarını çok iyi şekilde buldular. Büyük kızım 28 yaşında, kimya mühendisi ve Brüksel’de çalışıyor. Oğlum mimarlık okuyor, evli ve bir torunum var. Küçük kızım da Bahçeşehir Üniversitesi’nde görsel tasarım okuyor.

Peki Agos ile ilgileniyorlar mı?

Hayır ama oğlum yasal sorumluluk aldı ve yargılanacak mayısta. Yazıişleri müdürü şu anda. Bana öyle bir katkıda bulundu. “Baba bütün yükü sen çekme, biraz da ben çekeyim” dedi.

Kendisi mi istedi bu sorumluluğu almayı?

Evet. Oğlumun tercihi. O isterse hayata bu yönüyle girmeyi, tabii ki onu yapacaktır.

“Ben bu işlerin adamı değildim”

Zorluğu nedir Agos gibi bir toplum gazetesi yapmanın?

Beni çabuk yaşlandırdı. Hiç beklemediğim bir noktada farklı bir hayat biçimine soktu ki ben bu işlerin adamı değildim. Bir kere hiç iyi bir yönetici değilim, yönetemem. Sivri dilliyimdir, daha geniş insanların yapacağı şeydir gazetecilik. Ben iyi akıl veririm. Olan aklımla da yönetmeye çalışıyorum. Ne kadar iyi yönetiyorum, bilemiyorum.

Pişman mısınız?

Yürüttüğüm ideolojik mücadele açısından hiç pişman değilim. Ama daha iyisi olamaz mıydı diye hep oturup düşünüyorum.

10 yıl sonra nerede görüyorsunuz Agos’u?

Agos’u benim yerime yetişecek birinin devam ettirmesini istiyorum. Daha zengin, daha Türkiye’nin gazetesi olacak bir Agos istiyorum. Çokkültürlülük sayfaları artabilir. Bir sayfa Kürtler için, bir sayfa Rumlar, Ermeniler, Süryaniler için… Türkiye’de olmayan bir demokrat gazeteye dönüşebilir. Günlük gazeteye dönüşebilir. Belki sırf günlük Ermenicesi olabilir. İnterneti devreye sokmamızı da çok istiyorlar.

Yorumlar kapatıldı.