İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aydınların yeni görevi

Ruhat Mengi

USA Turkish Times’dan bir mail gelmiş:
“26 Mart Pazar günü öğlen 12.00’de University of Southern California da Türk Ermeni ilişkileri hakkında düzenlenecek olan ve Emekli Büyükelçiler Gündüz Aktan ile Ömer Lütem’in katılacakları konferans üniversite yönetimi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edilmiştir. Vatandaşlarımıza saygı ile duyurulur.”

Okuyunca hemen doğrulamak üzere bir küçük araştırma yaptım, haberin doğru olduğunu öğrenince de “vatandaşlara” özellikle de “bazı vatandaşlara” duyurmaya karar verdim. Zira bu bazı vatandaşlar Türkiye’de bir üniversite yönetimi bir konferansı (halktan gelen tepkiler üzerine) iptal ettiğinde kıyametleri koparmış, Türkiye’yi ‘DÜNYA BASINI’na şikayet etmişlerdi.

Bu durumda hemen aynı ekibin ortaya çıkıp University of Southern California yönetimine “konuşma, düşünce, konferans özgürlüğüne kısıtlama getirdiği” için de aynı şikayeti yapmaları, bunu da dünyaya duyurmaları gerekir. Elleri, dilleri buradan Fransa’ya, Amerika’ya anında yetiştiğine (oradaki Feinstein gibi soykırım savunucuları da buralara anında yetiştiğine) göre bunu yapmak bir görev olmalı.

Tarih nasıl yazılır?

Örneğin; 25 Eylül 2005’te Washington Post’ta yayımlanan “In İstanbul, a Crack In The Wall of Denial” başlıklı (İstanbul’da, inkar Duvarındaki Çatlak) makalesinde ve daha sonra Habertürk’teki konuşmasında aynı sözleri tekrarlayan Elif Şafak bunu yapabilir.

Ne diyor Elif Şafak; aynen Michigan Üniversitesi’nin Prof. Fatma Müge Göçek’i gibi “soykırım olayına Amerika’ya gittikten sonra vâkıf olduğunu” anlatıyor. Şu cümlelerle:

“2002 yılında ABD’ye gittikten ve Ermeni-Türk entelektüellerin ortak çalışmasına katıldıktan sonradır ki 1915’te başlayan ve Türklerin 1,5 milyon Ermeniyi öldürdükleri ve yüzlerce, binlercesini evlerinden sürdükleri suçuyla ciddi şekilde yüzleşme ihtiyacı hissettim. Daha çok soykırım konusunda, özellikle yaşayan mağdurların ifadelerinde yoğunlaştım; Toronto’da Zoryan Enstitüsü’nün Ermeni arşivlerinde kayıtlı röportaj bantlarını izledim, bana aile hatıralarını ve sırlarını açacak kadar özverili olan Ermeni büyükannelerden ve arkadaşlardan hikayeler dinledim. Ve sadece bu korkunç sürede işlenen suçların değil, sistematik inkar yoluyla ortaya çıkan etkinin de daha kötü olduğunu gördüm.”

Taner Akçam’ın da pek yakın olduğu, hatta “Türk Milliyetçiliği ve Ermeni Soykırımı” kitabının önsözünde direktörü George Shirian’a teşekkürler bildirdiği Zoryan Enstitüsü en “taraflı”, en “Türk karşıtı” Ermeni kurumlarından biri… Şimdi, oralara kadar gidip bu kurumlardan ve büyükannelerden tek yanlı olarak “soykırımı öğrenenlerin, makaleler, kitaplar yazanların, özgür konferans hakkı isteyenlerin, bir Amerikan üniversitesinde konferans engellenmesine de “tarafsız aydın” kimlikleriyle karşı çıkmaları beklenir.

Yoksa bu da mı beklenmemeli?

Cevaplarını duymak isterdim doğrusu!

(Kısaltıldı)

Yorumlar kapatıldı.