İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

UTANMA DUYGUSU YOKSA UMUT DA YOK DEMEKTİR!

Ayşe Günaysu

Abdullah Gül, İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen “Türk-Ermeni İlişkilerinde Yeni Yaklaşımlar” başlıklı konferansın açılışına gönderdiği mesajda “Bizim tarihimizde utanılacak bir sayfa yoktur” diyordu.

Bu sözler o günden bu yana aklımdan çıkmıyor: “Bizim tarihimizde utanılacak bir sayfa yoktur.” Ürperiyorum.

Bilimin, felsefenin, edebiyatın, yani insan soyunun bütün düşünsel gelişiminin bu aşamasında bir devlet adamının bu sözü söyleyebilmesi, tek başına bu bile Türkiye’nin ne kadar her bakımdan geri olduğunu bana tekrar tekrar hatırlatıyor.

Abdullah Gül’ün buna gerçekten inandığını düşünmek zor. Daha yüksek bir ihtimal, Abdullah Gül’ün devletin düşüncesine tercüman olma ihtiyacını hissetmiş olması.

Nazi Almanyasının propaganda dilinden farksız olan Cumhuriyet’in kuruluş yılları ve sonrasındaki söylemden bu yana bir arpa boyu bile yol alınamadığının kanıtı bu sözler.

Biraz geriye gidelim. 28 Nisan 1930 tarihinde Türk Ocakları Genel Kurulu’nda milli tarihçimiz, Atatürk’ün göz bebeği, “Cumhuriyet kadınının simgesi” Afet İnan aynen şöyle diyordu: “Beşeriyetin [insanlığın] en yüksek ve ilk medeni kavmi, vatanı Altaylar ve Orta Asya olan Türklerdir. Çin medeniyetinin esasını kuran Türklerdir. Mezopotamya’da, İran’da millattan en aşağı 7000 sene evvel beşeriyetin ilk medeniyetini kuran ve beşeriyete ilk tarih devrini açan; Sümer, Akat, Alâm isimleri verilmekte olan Türklerdir. Msır’da deltanın otokton [yerli] sakinleri ve Mısır medeniyetinin kurucuları Türklerdir. Mezopotamya’da, milattan evvel 2300tarihinde şöhret bulan Sami Hamurabi, tarihte mevki alan Asurlular, tarih içinde tarihtirler. Grek namını alan Doryanlar Anadolu’nun otokton ahalisi, ilk ve hakiki sahipleri, ataları, Etiler başlarında bulunan Türklerdir.” (Nazan Maksudyan, Türklüğü Ölçmek, Metis Yayınları, s.58 – Köşeli parantezler bana ait. A.G).

Cumhuriyetin kurucu kadrolarından Ahmet Ağaoğlu da, 1. Tarih Kongresi’nde, “Milletinize sarılınız, çünkü Türk milleti yüksektir ve cihan tarihinde bir temdin amili [uygarlaşma faktörü] olmuştur Dilinize sarılınız, çünkü bu dil ana dildir.Irkınıza sarılınız, çünkü ırkımız dünyanın en güzel, cismen ve ruhen enmükemmel enmuzeçlerinden [örneklerinden] birisidir.”(Aynı kitap, s.64. Köşeli parantezler bana ait).

Aradan yüzyıla yakın zaman geçmiş ama bu sözleri söyleyen zihniyet ile Abdullah Gül’ün “Tarihimizde utanılacak bir sayfa yoktur” sözleri aynı tüyler ürpertici, karanlık, bir o kadar da tehlikeli duygu ve düşünce dünyasının, aynı vicdan yoksunluğunun farklı şekillerde ifadesinden başka bir şey değil.

“Tarihimizde utanılacak sayfa yoktur” cümlesi üzerinde ne kadar çok düşünülse azdır. Türk-Ermeni ilişkileri konusunda düzenlenen bir toplantıya Türkiye’nin bir başbakan yardımcısı böyle bir mesaj gönderiyorsa daha da çok düşünülmelidir. Soykırım mı, değil mi tartışmaları bir yana bırakılsa bile, sonuçta bir halkın, uygarlığının, kültürünün, tarihinin haritadan silindiği bir ülkenin başbakan yardımcısı bu sözlerle, “iyi ki yaptık, yapmakta haklıydık, şimdi olsa yine aynı şeyi yaparız” diyor, bunda hiçbir beis görmeden.

Abdullah Gül, tarihimizin utanılacak hiçbir sayfası olmadığını övünerek söylüyor. Oysa utanma duygusunun yokluğu en tehlikeli durumdur. Çünkü utanma duygusundan yoksun olandan her şey beklenir. Bu bireyler için de, milletler için de, devletler için de böyledir. Çünkü utanma duygusu vicdanın temelidir. Kötülük yapmanın önündeki engeldir. İnsanı ve toplumları iyiliğe sevkeden duygudur. Utanma duygumuz en çok korumaya, kaybetmemeye, tam tersine keskinleştirmeye ve inceltmeye çalışmamız gereken yeteneğimizdir.

Bir adım ileri gitmek istiyorsak utanmamakla övünmek yerine, milletçe utanmayı öğrenmeliyiz.

Yorumlar kapatıldı.