İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BİR SEN EKSİKTİN TALAT PAŞA

Uğur CİLASUN

Bizim kuşağımız (şimdilerde yaşımız belli olmasın diye kendimize 68’li diyoruz) tarihi,
o da çok sıkıcı bir biçimde, Emin Oktay’ın Ortaokul -Lise tarih kitaplarından öğrenmiştir. Bir yıl öğrendiğini ertesi yıl unuttuğunu da gözardı etmeyelim. Neyi nasıl bilmemiz gerektiğine
büyüklerimiz karar verdikleri için bize öğretilenlerin ne kadar doğru ne kadar yanlış, ne kadar eksik ne kadar fazla olduğunu bilmemiz de imkansızdı.

O günler rahat günlerdi. Az bir şey biliyorduk ve bildiğimizden de kuşku duymuyorduk. Ancak ne zaman ki yaşımız ilerledi. Toplumsal ilerleme başka başka yayınların ortaya çıkmasına yol açtı. Onları okumaya başladık. Bizim oralarda bir laf vardır, “bildiğimizin yanıldığımıza yetmediği” ortaya çıktı.

Her şeyi sil baştan ettik. Önceleri ,okuduğumuz her şeye inandık. Sonraları aynı olayları başka başka kaynaklardan okuyunca bu kez hiç inanmamaya başladık. Böylece büyüklerimizin bizi görmek istedikleri gibi, “tornadan çıkma” insanlar olma şansımızı kaybettik. Herkesin kendi doğruları oluştu. Bu da tam deyimi ile “her kafadan bir ses çıkmasına” yol açtı.

Şu sıralar tam bu durumdayız.

İşçi Partisinin öncülüğünde bir grup, İttihatçı sadrazam Talat Paşa’nın ölüm yıldönümü olan 18 Mart günü Almanya’da bir yürüyüş düzenleniyor. Amacı, Alman Parlamentosu’nun aldığı “Ermeni Soykırımı Kararı”nın geri alınması imiş. Bu eylem hazırlıkları ile kafalar karıştı.

Bize okullarda, Enver-Talat-Cemal üçlüsünün Osmanlı İmparatorluğunu Birinci Dünya Savaşına sokarak dağılmasına yol açan, sonra üçü de yurtdışında öldürülen “beceriksiz maceraperestler” olduğu öğretilmişti. Ermeni tehcirinden falan hiç söz edilmemişti ama bu halleri ile bile makbul adamlar değildiler.

İşgal sırasında Fransızlarla işbirliği yapan Ermenilerin yaptıkları mezalimi ve işledikleri cinayetleri ,Maraş’lı olan ailemin büyüklerinden çokça dinlemiştim. Şimdi “Ermeni soykırımı vardır” diyenlerle “yoktur” diyenler, yalnızca bizim ülkemizde değil neredeyse bütün dünyada ikiye ayrılmış durumdalar. Dünyada bir oylama yapılsa, “vardır” diyenlerin açık ara önde olacağı bir gerçek.

Kimsenin, “soykırım yoktur” diyenlerin bile inkar edemeyeceği bir gerçek, birinci dünya savaşı sırasında, Ermenilerin, iktidardaki ittihatçıların ve en fazla da Sadrazam Talat Paşa’nın emirleri ile zorunlu göçe tabi tutulduğu ve bu göç sırasında kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden kıyıma uğratıldıkları. Kıyıma uğrayanların sayısı 300 bin olmuş, 1 milyon olmuş ne fark eder? 300 bin olunca bu suç hafifliyor mu? Birinci dünya savaşında, Anadolu’nun en eski halklarından biri olan Ermenilerle, Türklerin ve Kürtlerin birbirlerini katlettikleri ve bu mukateleden en büyük ve en acı payı Ermenilerin aldığı bir gerçektir. Bu o devrin yöneticilerinin büyük ayıbı ve affedilmez suçudur.

Ben Talat Paşa’yı en çok, değerli araştırmacı Tevfik Çavdar’ın “Talat Paşa” adlı biyografi kitabından öğrendim. Doğrusu hiç etkilenmedim. Olumlu hiçbir izlenim almadım. Yalnızca bu çapsızların eline düşen devlet ve yurdum için hayıflandım.

Şimdi, çapsızlıkları, ihtirasları, becerisizlikleri ile Ermeniye, Türke, Kürde, bir imparatorluğu oluşturan tüm unsurlara yıllarca dayanılmaz acılar çektiren, onulmaz yaralar açan bir yönetimin en sorumlu adamının adına anma toplantıları düzenlemek ne menem bir şeydir? Bunu milliyetçilik için ulusalcılık için yaptıklarını söyleyenlerin ,biraz insanlık için de düşünmelerini beklemek fazla iyimserlik mi olur dersiniz?

Yorumlar kapatıldı.