İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Talat Paşa´yı anmayı planlayan Türkler, Türkiye´nin en büyük düşmanıdır

HARUT SASSOUNİAN

Türkler ve Ermeniler 90 yıldır Ermeni Soykırımı konusunda kavgalılar. Türkiye bu insanlık suçuna ait gerçekleri ink‰r etmek ve çarpıtmak için elinden geleni ardına koymuyor. Öte yandan Ermeniler de atalarının kitle halinde katlini dünyaya unutturmamak için ne mümkünse yapıyorlar.

Son birkaç yıldır bu kavgada yeni bir cephe açılmış durumda, çünkü Ermeni Soykırımı konusunda Türkler arasında artık görüş ayrılığı var.

Uzun yıllar Türkiye’de Ermeni Soykırımı konusu hiç tartışılmadı. Bunun nedeni basitti: Çünkü çoğu Türk bu konuda hiçbir şey bilmiyordu. Türkiye’de okul kitapları tarihin bu trajik sayfasını içermiyordu. Tabu olan bu konuyu bilenler ise, resmi ink‰rcı görüşü sorgulamayı düşünebilmek şöyle dursun, konu üzerinde tek bir sözcük bile fısıldamaya cesaret edemiyordu.

Zaman içinde giderek daha çok sayıda Türk öğrenci Batı üniversitelerinde okumaya ve Türkleri 1915’te atalarını öldürmekle suçlayan öfkeli Ermeni öğrencilerle karşılaşmaya başladılar. Bu karşılaşmalar Türk öğrencilerden bazılarını, ilk şoku atlattıktan sonra, bu suçlamaların üzerine eğilmeye, kendileri doğmadan çok önce neler olduğunu öğrenmeye sevketti.

1970’lerin başlarında bazı Ermeni gençler, Türk diplomatlarına suikastler düzenlemeye başladığında Ankara artık sorunu daha fazla gizleyemedi. Uluslararası medya bu cinayetleri geniş çaplı bir şekilde yayınlamaya ve cinayetlerin Ermeni Soykırımı’na misilleme amacıyla işlendiğini duyurmaya başladı. Türkiye bu ‘negatif tanıtım’ kampanyasına karşı, çeşitli Türk, Avrupalı ve Amerikalı ‘akademisyen’lere meselenin ‘Türk versiyonu’nu yaymaya hizmet edecek kitaplar yazdırmak için milyonlarca dolarlık bir bütçe ayırarak yanıt verdi. Bu şekilde hazırlanan propaganda malzemeleri farklı dillerde onbinlerce basıldı ve dünyanın dört bir yanındaki kütüphanelere, medya kanallarına ve resmi makamlara dağıtıldı.

Ancak bunlar insanları soykırım diye bir şeyin olmadığına ikna edecek yerde, gayet ironik bir şekilde, gerek Türkiye içinde gerekse dışında gerçekten de Türkiye’de hükümetlerin hem kendi yurttaşlarından hem de dünya kamuoyundan gizlediği önemli bir sorun olduğu gerçeğinin yaygınlaşmasına yaradı.

Bir avuç Türk yazar, gazeteci ve insan hakları aktivistinin Ermenilere uygulanan vahşet hakkında yazmaya başlaması, yargılanmaları ve hapse atılmaları Türkiye’nin durumunu daha da zora soktu. Bu despotik uygulamalar sahne ışıklarını yalnızca Ermeni Soykırımı üzerine çevirmekle kalmadı, aynı zamanda kafalarda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasının ne derece uygun ve arzu edilebilir bir şey olduğuna ilişkin ciddi sorular uyanmasına neden oldu.

Artık ‘derin devlet’in inkarcı resmi tezlerine karşı çıkan her Türk anında hain olmakla suçlanıyor ve soruşturmaya uğruyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde görev yapan Türk üniversite öğretim üyeleri bile, akademik düzeyde bağımsız bilimsel görüşlerini ortaya koydukları için fanatik Türkler tarafından saldırıya uğramaktan, tehditlere maruz kalmaktan ve terörize edilmekten kurtulamıyorlar.

Oysa, gerçek şu ki, devletlerinin inkarcı tezlerini sorgulayan Türkler, Türk karşıtı da değiller, Ermeni yandaşı da. Onlar ya 1915’te neler olduğunu öğrenmeye çalışan, ya da ne kadar sıkıntılı da olsa tarihi gerçeklerle yüzleşmenin anayurtlarını geçmiş hakkında yalan söylemenin travmasından kurtaracağına, Türkiye’nin uygar ülkelerin saflarına geçmesine ve AB üyeliğine hak kazanmasına yardımcı olacağına inanan insanlar. İronik bir şekilde gittikçe daha çok sayıda akademisyen, ülke ve dünya kamuoyu Ermeni Soykırımı’nı tanıdıkça, Türk yetkililer katı ve ink‰rcı tutumlarının Türkiye’nin ne kadar aleyhine olduğunu görmemekte ısrar ediyorlar. Ermeni Soykırımı’na ilişkin gerçekleri çürütmek için beyin takımları kurmaya ve lobi faaliyetlerine büyük fonlar ayırmaya körlemesine devam ediyorlar. Daha geçen hafta parlamenterler, emekli generaller, eski büyükelçiler, siyasi parti liderleri, üniversite rektörleri, profesörler, yayıncılar, STK’ler ve bir de güzellik kraliçesinden oluşan 50 kişilik yeni bir ink‰rcı girişim kuruldu. Kendilerine ‘Büyük Proje 2006’ adını veren grubun başkanı, sözde ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nın eski devlet başkanı Rauf Denktaş. Grup üyeleri ilk toplantılarını geçen hafta İstanbul’da yaptılar ve çalışmalarına 18-19 Mart tarihinde Berlin’de düzenleyecekleri ‘Talat Paşa Harekatı’ ile başlayacaklarını duyurdular. Hedefleri, Ermeni Soykırımı’nın düşünce babası olan Talat Paşa’nın Berlin’de Soghomon Tehlirian tarafından öldürülmesinin 85. yıldönümünde onurlandırmak. Talat Paşa’nın Türkler tarafından bu şekilde onurlandırılması, Hitler’in neo-Naziler tarafından onurlandırılması kadar küçültücü bir şey.

Fanatik Türkler yaptıklarının Türkiye’nin davasına hizmet etmediğinin, aslında kendi uluslarına leke sürdüklerinin, Ermeni Soykırımı’nı dünya ölçeğinde daha da fazla tanıtımını yapmaya yarayacağının farkında değiller. Bu insanlar aslında Türkiye’nin en büyük düşmanıdırlar.

Harut Sassounian kimdir?

Harut Sassounian, bir Amerikalı Ermeni. Gazeteci ve aktivist. Sassounian Glendale, California’da haftalık The California Courier gazetecisinin yayıncısı. Son 23 yılda yazdığı başyazıların sayısı 1000’i geçmiş durumda. Bu yazıların büyük bir bölümü Türk-Ermeni sorunlarıyla ilgili. Ermenilerin Türkiye’den taleplerine de yer veren yazıları, Ermeni Soykırımı’na ilişkin gerçeklerin çarpıtılmasına karşı mücadele veriyor.

* Çeviren: Ayşe Günaysu

Yorumlar kapatıldı.