İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Yahudilerin kanını içeceğiz´

Ayşe Günaysu

Geçtiğimiz hafta Orta Doğu’da ajanslar, geçen yıl intihar eylemlerinden birini gerçekleştiren bir Hamas intihar bombacısının, ‘Yahudilerin kanını içeceğiz’ sözlerini içeren video görüntülerinin Hamas’ın resmi web sitesinden yayına başladığı haberini geçiyorlardı. Ajans haberlerine göre görüntülerde yaptığı veda konuşmasında intihar bombacısı, ‘Menfur Yahudilere sesleniyorum,’ diyor, ‘Tanrı yoktur, Allah vardır. Nereye kaçsanız peşinizi pırakmayacağız. Ta ki, kanınıza doyuncaya kadar, ta ki çocuklarımız kanınıza doyuncaya kadar. Siz, İslam ülkelerinden defolup gidinceye kadar rahat yüzü görmeyeceksiniz.’

Ankara’nın Hamas’ı ağırlamasını eleştirenler, Türkiye’de genel olarak sol muhalefetin ‘liberal’ diye aşağıladığı kesimler oldu. Solun çeşitli tonlarındaki muhalefet ise, her ne kadar yekpare değilse de, açıktan koyuya çeşitli tonlarda Hamas’ın ziyaretini destekleyici tavır aldı. Kimisi biraz temkinli ve tereddütlü, kimisi açıkça Hamas’ı bir özgürlük savaşçısı olarak selamlama halinde.

Bunun nedeni, radikal İslamı bir yana bırakalım, sol ideallerden yana, demokratik değerleri, insan haklarını savunan, sorulduğu zaman kendini ırkçılığa, ayrımcılığa karşı olarak tanımlayan çevrelerin büyücek bir bölümünde insanın kanını donduran bir kafa karışıklığı. ABD’nin egemenlerine, ABD’nin uluslararası politikalarına, İsrail’le olan ittifakına, İsrail’in devlet politikalarına karşı olmakla, bir insanlık suçu olan antisemitizmi birbirinden ayırma konusundaki akıl almaz beceriksizlik. Antisemitizm sözcüğü ise, bırakın insanlık suçu olmayı, bizim solda İsrail’in eleştirilmesine engel olmak için yaratılmış abartılı bir hassasiyet olarak algılanıyor, hatta ‘bıktık bu antisemitizm edebiyatından’ mealinde yazılar okuyoruz.

Çok önemli bir nokta var, o da, bu şekilde tutum alanların hiçbirinin antisemit bir tavır içinde olduğunu kabul etmemesi. Ancak insanlığın ırkçılık ve antisemitizm konusunda korkunç acılardan sonra geldiği bu noktada ve dünyanın dört bir yanında Yahudilerin h‰l‰ bu yüzden tehdit altında olduğu, açı çektiği günümüzde, antisemitizm beyana bağlı bir suç değildir. Nasıl ki ırkçı olmak için ‘ben ırkçıyım’ demek gerekmiyorsa, ya da ‘ben ırkçı değilim’ demek suçu ortadan kaldırmıyorsa, nasıl ki ‘Ermeni dölü’ diyen devlet yetkilisi ırkçılığı hiçbir zaman, hiçbir şekilde kabul etmese bile ırkçılık yapmış oluyorsa, antisemitizm de objektif bir şeydir, yapanın niyetine bağlı değildir.

Belirli bir nefret söylemi, belirli bir söz, bir resim, bir davranış, ilgili kişi kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın, antisemitizmdir. Antisemitizme karşı çıkmak da, ‘antisemitizme karşıyım’ demekle olmaz. Antisemitizmin tezahürlerine karşı ses çıkarmakla olur. Mesela, 17 Ağustos 2004 tarihli Vakit gazetesinde, dünyanın başına bela olacağını önceden görerek Yahudileri temizlediği için Hitler’in uzakgörüşlülüğüne övgüler düzen Abdurrahim Karakoç’u protesto etmekle olur. Yahudilerin kanını içmekten bahseden Hamas’ı özgürlük savaşçısı olarak görmemekle, görenlerle omuz omuza mitinglere katılmamakla olur.

Türkiyeli Yahudi sosyalist şair ve aktivist Roni Margulies, ‘Şiir Yahudilik ve saire’ başlıklı kitabında kendi yaşamında karşılaştığı ırkçılıkları anlatırken, şöyle diyor: ‘Daha sonraki yıllarda, kendini solcu zanneden ‘arkadaş’larım gözlerinde yine ‘Anlarsın ya, ben ırkçı değilim’ ifadesiyle bana bakarak bir başkası hakkında ‘korkak Yahudi’ ifadesini kullandıklarında, analarına küfrettiğimde yüzlerindeki şaşkınlık ifadesini şaşkınlıkla izledim.’ (Tabii burada ırkçılığa karşı söz söylerken ırkçılık karşıtı sosyalist erkek şairimizin cinsiyetçi bir dil kullanmasının dayanılmaz çelişkisi de başka bir konu!)

Sözü, Roni Margulies’in aynı kitabından bir başka alıntıyla bitirelim: ‘Ve her gördüğü yerde ırkçılığı teşhir etmeyen, üzerine gitmeyen bir sosyalist hareket günümüzün şoven ve milliyetçi ortamına kapılıp gitmeye mahkžmdur. Böylesi bir hareketin, işçi sınıfının Türk milliyetçiliği yüzünden bölünmesini engelleme şansı yoktur. Yahudi bir holding sahibini hem sınıf düşmanı olarak görüp, hem de aynı zamanda ırkçı saldırılara karşı savunmayı bilmeyen bir hareket, ırkçılıkla mücadele etmeyi bilmiyor demektir; ulusal sorunun gündemin baş köşesine oturmuş olduğu bir ülkede böylesi bir hareketin hiçbir şansı olamaz. En sıradan Nazi propagandasını hiç sorgulamadan devralıp sermayeyi ırksal temellere indirgeyen (dolayısıyla da Yahudi cemaatinin de tüm cemaatler gibi sınıflara bölünmüş olduğunu gözden kaçırıveren) bir hareketin hem sosyalizmle bir ilgisi olamaz, hem de şovenizme karşı mücadelede yeri yoktur.’

Yorumlar kapatıldı.