İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Papazını vuran kent: Trabzon

Öyle anlaşılıyor ki, artık, belki farklı bir pozisyonda ama bir Diyarbakırımız daha var. Bundan sonra Türkiye’ye gelecek olan sivili ve resmisiyle yabancılar, Trabzon’a da uğrayacak

MEHMET BEKÂROĞLU

Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’nun 16 yaşındaki bir lise öğrencisi tarafından öldürülmesinden sonra Türk basını Trabzon’u yeniden keşfetti. Sıradan yazılar bir yana kerliferli toplum bilimci, siyaset bilimci ve medyamızın kalem erbabının yorumlarını ibretle izliyorum. Trabzon’da 15 yıla yakın bir süre ruh hekimliği ve öğretim üyeliği yaptım. Üniversite kampusundan çıkmayan öğretim üyelerinden değildim, aynı zamanda değişik sivil toplum örgütlerinde aktif olarak çalışıyordum. Trabzon’u adım adım bilirim, insanlarını tanırım, bir ruh hekimi ve davranış bilimci olarak Trabzon’da alan çalışmaları yaptım. Daha sonra da bölgede siyaset yaptım, hâlâ bir ayağım Trabzon’da. Bilirdim, birileri bir şeyi tanımlamaya başlar başlamaz o şey, o şey olmaktan çıkar. Ama bu kadarı da fazla. Hemen ifade etmeliyim bu anlatılan Trabzon, gerçek Trabzon değil.

Elbette kendine özgü özellikleri de var, ama Trabzon, bildiğimiz Anadolu şehirlerinden çok farklı değil. Trabzonlular da bildiğimiz Anadolu insanından. Bugünlerde Anadolu insanının yaşadığı sıkıntıların tamamını Trabzonlular da yaşıyor; işsizlik, geçim sıkıntısı, göç, değerlerin aşınması, umutsuzluk, kurumlara güvensizlik…

Metropol Trabzon

Trabzon’un kendine özgü özellikleri, en azından komşu illere göre fazladır, zaten bu nedenle bölgenin merkezidir. Yerleşim alanı ve nüfus itibarıyla küçük olmasına rağmen Trabzon bir metropoldür. Büyük şehirde bulacağınız her şeyi, öyle ya da böyle, Trabzon’da da bulursunuz. Trabzon’un metropol olması daha çok dünden taşıdığı değerleri dolayısıyladır. Bugün gayrimüslim nüfus çok azalmıştır, neredeyse parmakla gösterilecek kadardır ama Trabzon’u şöyle bir dolaşırsanız çok dinli, çok kültürlü bir şehir olduğunu hemen anlarsınız. İlginçtir, Trabzon’u zenginleştiren bu özelliği bugün şehre yüklenmek istenen olumsuzlukların da kaynağını oluşturuyor. Basında çıkan Trabzon yazılarının neredeyse tamamında, içe kapanmış, hoyrat milliyetçi Trabzon halkı farklı olan her şeyi, her unsuru içinden atıyor tespitleri ile dolu. Katolik Papaz da bu atmosfer içinde, ırkçı ve tarikatçı çevrelerce kışkırtılan bunalımlı bir lise öğrencisi tarafından öldürülmüştür… Bu kolaycılıktır. Trabzon’daki milliyetçi yükselişin diğer Anadolu şehirlerinden daha fazla olduğunu gösteren herhangi bir araştırma yoktur. “Trabzon geçmişinden çekiniyor ve özelliklerini bir eksiklik olarak görüp bundan bir suçluluk duygusu yaratıyor ve abartılı tepkiler veriyor” (1) yorumları psikolojizmdir. Birilerinin entelektüelliğini kurtarabilir ama asla gerçeği yansıtmaz.

Peki Katolik Papaz Santoro’yu kimler, niçin öldürttü? Bunun için “kaba milliyetçi ve tarikatçı çevrelerin kışkırtması” gibi bir sürü spekülasyon yapılabilir. İsterseniz, bugüne kadar medyada çok az yer bulmuş bir spekülasyonu da ben yapayım. Trabzon, Sovyetlerin çökmesinden sonra, fuhuş sektörünün Türkiye’deki önemli merkezlerinden biridir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelen ve getirilen kadınların büyük çoğunluğu Trabzon üzerinden Türkiye’ye, hatta dünyaya servis ediliyor. 1997 yılında Trabzon’da uyuşturucu kullanımı ile ilgili yaptığım bir araştırma sırasında sadece Trabzon’da bir gecede 3 bin kadının pazarlandığı, her kadın için de ortalama 100 dolar ödeme yapıldığı duyumunu almış, bunu dönemin emniyet yetkilerine de doğrulatmıştım. Bunun anlamı, sadece Trabzon merkezinde fuhuş sektöründe bir yılda dönen paranın 100 milyon doların üzerinde olması demektir. Buna transit geçişlerden alınan komisyon, lokanta ve otellere bırakılanları da eklerseniz yılda 250 milyon dolar civarında bir miktar karşınıza çıkar. Herkes bilir ki, bu kadar büyük bir paranın döndüğü yerde mafya vardır ve mafyanın iş gördüğü yerde birçok devlet görevlisi de bu işin içindedir. Pek yazılmadığına göre bilinmiyordur, bu spekülasyonu tamamlayacak bazı bilgiler vereyim. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluş insan ticareti ile mücadele çerçevesinde Trabzon’daki bu konu ile ilgililer, bu nedenle bu durum, uluslararası raporlara defalarca girmiş ve konu Türk yetkililere bildirilmiş, tedbirlerin artırılması istenmiştir. Öldürülen Papaz Santoro’nun, bu konu dolayısıyla inceleme yapmak üzere Trabzon’a giden yabancıların uğradıkları bir isim olduğu ve yine çok sayıda kadının Kilise’ye sığındığı, Santoro’nun bu kadınların ülkelerine ya da üçüncü ülkelere gitmeleri için yardımcı olduğuna dair bilgiler var. Pekala, medyanın mantığı ile hareket ederek, buradan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz, bu 250 milyon doları kimler paylaşıyorsa, çıban başı gibi görmeye başladıkları papazı onlar öldürtmüştür. Hem de karikatür krizi dolayısıyla “milliyetçi ve dinci” tepkilerin yükseldiği bir dönemde bu işi yaptırarak dikkatleri başka tarafa çekmeyi becermişlerdir.

Bir kere komplolarla işi çözmeye başlarsanız bir sürü ihtimal üzerinde durursunuz. Her yerde olduğu gibi, Türkiye’de de yükselen Batı karşıtı milliyetçi dalgadan beslenen yapılar Trabzon’da da var, bunlar, Trabzon’da daha önce de bazı kışkırtmalar yapmışlar, olaylara karışmışlardı. Trabzon Uzun Sokak’ta çevireceğiniz bir çocuğun bile size söyleyebileceği, ocak, bucak, parti, tarikat, şirket, televizyon, radyo olarak varlık gösteren bu çevreleri polisin bilmemesi mümkün değil. Eğer bunların bu olayda bir payı varsa, bu bağlantı şimdiye kadar çoktan tespit edilmiştir.

Trabzona ilgi

Bu komploculuk çok zevkli bir iş, başladığınızda olayları aydınlatmadan (!) bırakamıyorsunuz. Bu cinayet nasıl işlendi ayrı bir araştırma gerektirir ama bu olayla Trabzon’un uluslararası arenada önemli bir yer edindiği açık. Bunu biliyorum, çünkü daha iki gün önce Londra’da yaşayan bir dostum beni arayarak, bir yabancı yayın kuruluşu adına, aralarında bilim adamlarının da bulunduğu bir ekiple, Trabzon’la ilgili bir program çekmek üzere, Türkiye’ye geleceğini söyledi ve Trabzon’u iyi bilen birisi olarak benden yardım istedi. Öyle anlaşılıyor ki, artık, belki farklı bir pozisyonda ama bir Diyarbakırımız daha var, bundan sonra Türkiye’ye gelecek olan sivili ve resmisiyle yabancılar Trabzon’a da uğrayacak.

Peki, niçin Trabzon? Bu soruya cevap vermek için, komploculukta biraz daha derinleşip dünyanın büyük oyuncularını, onların gelecek için üzerinde çalıştıkları oyunları, hegemonya savaşlarını, bu savaşlarda enerji kaynakları ve yollarının önemini masaya yatırmak durumundasınız. Bu rotaya girmişseniz masanızda mutlaka bir dünya haritası vardır. Sadece önünüzdeki haritaya bir göz atmakla bile “Niçin Trabzon?” sorusunun cevabına yaklaşırsınız. Emin olmak istiyorsanız önünüzdeki haritanın daha derinlikli olması, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Kafkaslar, Türki Cumhuriyetler, İran ne anlama geliyor, buralarda hangi enerji kaynakları var, hangi enerji yolları geçiyor, ABD nerelerde yerleşmiş, hangi ülkelerde üsler kurmuş,… bu ayrıntıları(!) görmeniz gerekir. Eğer haritada bunları görebiliyorsanız “Niçin Trabzon?” sorusuna verdiğiniz cevap netleşir. Bir de son 20 yılda sayıları giderek artan “medeniyetler savaşı”, “büyük oyunlar”, “büyük satranç tahtası”, “tarihin sonu” gibi tezlerden haberdarsanız ve bu konularla ilgili kitapları okumuşsanız Trabzon’da olup bitenleri çözersiniz. Ama bu geldiğiniz yer, papazın katillerini bulmanızı zorlaştırır. Çünkü, artık Trabzon, büyük oyunculara çalışan çeşit çeşit istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir şehirdir ve burada papaz da imam da kim vurduya gidebilir.

Görüyorsunuz, Trabzon’da olup bitenleri anlamak için toplum bilimcilik, siyaset bilimcilik yetmiyor, mutlaka uluslararası ilişkiler, komplo teorileri ve stratejik derinlikler bilgisine sahip olmak gerekiyor(!)

Trabzon, geçmişinden çekinmiyor, bir suçluluk duygusu da duymuyor, bunun için bir sebep de yok, ama artık Trabzonlular geleceklerine endişe ile bakmaya başlıyorlar.

MEHMET BEKÂROĞLU: Prof. Dr., KTÜ Eski öğretim üyesi

(1) Şinası Haznedar, Neşe Düzel röportajı, Radikal, 13.02.2006

Yorumlar kapatıldı.