İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Antalya´da Düşünce Özgürlüğünün Sınırları

Oral Çalışlar

Bir ay kadar önce, Antalya Akdeniz Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma-Uygulama Merkezi’nden bir davet aldım. Davet bir açık oturum içindi. Konu başlığı, ”Orhan Pamuk ve Hrant Dink Davaları Işığında Düşünce Özgürlüğü Nedir, Ne Değildir?” şeklindeydi. Konu netameliydi. Bu nedenle panelin katılımcılarının kimler olduğu önem kazanıyordu.

Daveti yapan kurumdan programı ve katılımcıları sordum. Daha henüz netleşmedi, dediler. Bu arada panele Hrant Dink ‘in davet edildiğini öğrenince onu aradım. Hrant şunları söyledi: ”Ben katılmıyorum. Çünkü bu toplantıya davet edilen Vural Savaş ‘la aynı panelde olmak istemedim. Çünkü Savaş, benim Türk Ceza Kanunu 301. maddenin yanı sıra daha ağır bir madde olan ve ‘Temel Milli Yararlara Aykırılık’ la başlayan 305. maddeden yargılanmamı isteyen açıklamalar yapmıştı. Beni ve gazetemi Ermeni diasporasından para almakla suçlamıştı.” Böylesine netameli bir konuda, gerginliği arttıracak bir panele gitmek anlamsızdı. Gitmekten vazgeçtik. Ancak ilginç bir gelişme oldu, Vural Savaş’ın gelmeyeceği, onun yerine emekli subay Hüseyin Mümtaz Bayazıtoğlu ‘nun geleceği söylenince, daha fazla ısrar etmeyeyim diyerek davete evet dedim.

Bize gelen programa göre konuşmacılar Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kemal Gözler , emekli Albay Bayazıtoğlu, Hrant Dink ve bendim. Antalya’ya geldik. Bizi bir sürpriz daha bekliyordu. Toplantıyı Çetin Yetkin yönetecekti. Emekli Profesör Yetkin, milliyetçiliğin sivri isimlerinden birisiydi. Programda daha önce bize bildirilmeyen Yetkin’in toplantıyı yönetecek bulunması da hoş değildi.

***

Sürprizler bununla bitmedi. Toplantı salonuna girdiğimizde Vural Savaş karşımızda ve ön sırada oturuyordu. Onun gelmeyeceğini söyleyenler, sanırım biletini gönderip davet etmişler ve konuşmasını sağlayacak bir düzen kurmuşlardı.

Bin kişilik salon tamamen doluydu. Birçok dinleyici ayakta kalmıştı. Salondaki gençlerin ellerindeki küçük kâğıt Türk bayrakları dikkat çekiyordu. Düşünce özgürlüğünün tartışıldığı bir konferansta, gençlerin ellerine bir yerlerden örgütlü şekilde tutuşturulduğu anlaşılan bayraklar anlamlıydı.

****

Bilmediğimiz bir yerde, nasıl gelişeceği bilinmeyen bir toplantıyla yüz yüzeydik. Toplantı başladı, aynı zamanda emekli savcı olan Çetin Yetkin, deneyimli bir sorgucu olarak karşımızdaydı. İlk önce Hrant Dink’in yargılanmasına neden olan yazıdan bir bölümü okudu. ”Bunları söylediniz mi” diye sordu. Hrant da ona, ”Bundan siz ne anladınız?” diye karşılık verdi. Hiçbir şey anlamamıştı. Hrant’ın Ermeni diasporasını uyaran, içinizdeki öteki olan Türk’e hasımlığınızdan kurtulun diyen ve içlerine yerleşmiş olan Türk’e yönelik öfkeyi eleştiren yazısını, sanki Türklere hakaret ediyormuş gibi bir üslupla sundu. Sorgulamayı bu şekilde sürdürmek istedi.

Hrant, yazısındaki mantığı ve yaklaşımı özetledikten sonra ”Ben Türklüğü aşağılamam. Ermeniliği de aşağılatmam. Hiçbir farklılığı aşağılamam. Böyle bir suçlamayı kendime hakaret sayarım” dedi. Çetin Yetkin’in sorgulayıcı tutumu izleyiciler tarafından da hoş karşılanmadı. Hrant’ın açıklamaları ve konuşması salonda destek buldu.

***

Çetin Yetkin ve Koç Üniversitesi’nden Kemal Gözler, tartışmalara neden olan Türk Ceza Kanunu’nun 301. ve 305. maddelerini savundular. Hukukçu olarak, akademisyen olarak özgürlük alanının genişlemesini savunmaları gerekirken yasakçılığa destek olacak yorumlar yapmalarını bu kez ben eleştirdim. Yetkin’i, topluluğu tahrik eden konuşmaları nedeniyle uyardım.

Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olmadan, üniversitelerin bilimsel özgürlüğe ulaşamayacağını anlattım.

***

Çetin Yetkin, bize bir sürpriz daha yaparak Vural Savaş’ı kürsüye çağırdı. Daha büyük bir sürpriz daha vardı. Ünlü ”müdahil avukatı” , MHP adayı Kemal Kerinçsiz de salonda hazırdı. Bu kez kürsü ona verildi. İşte bu gelişme, insanların sabrını taşırdı. Kerinçsiz’i ve onu kürsüye çağıran Çetin Yetkin’i protesto etmeye başladılar. Toplantı bu protesto gösterileriyle son buldu.

****

Akdeniz Üniversitesi’nde çok riskli ve de ”bazı sevimsiz” ön hazırlıkların yapıldığı toplantı, beklentilerin tersine demokratik bir hava içinde sona erdi. Salonu ağzına kadar dolduran üniversite öğrencileri ve Antalyalılar ağırlıklarını düşünce özgürlüğünün genişlemesinden yana, çokseslilikten yana koydular. Bazılarının provokasyon hesaplarını bozdular. Bizlere candan destek verdiler. Umudumuzu arttırdılar. Onlara sevgilerimi yolluyorum.

Cumhuriyet gazetesi 18 Şubat 2006

Yorumlar kapatıldı.