İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Müdahillik´ güzel ama…

Kürşat Bümin

Ben şuna inanıyor ve bu görüşümü yirmi yıldır fırsat bulduğum her yerde tekrarlıyorum: Kamu yararını ilgilendiren konularda vatandaşların sadece “şikayetçi” olabilmeleri yetmez, onlara belli bir düzen içinde “müdahil” olabilme yolunun da açılması gerekir. “Kamu yararı” derken de epeyce geniş bir “yarar-zarar” alanını kastediyorum. Vatandaşlar, kendi inisiyatifleriyle oluşturup ülke genelinde belli bir temsil değeri kazandırdıkları gönüllü örgütleri aracılığıyla -mesela- “doğrudan doğruya” zarar görmeseler de çevreyi kirleten bir fabrika, her türden ayrımcı başlıklar kullanan bir gazete, ya da diyelim benzer açıklamalar da bulunan bir kişi ya da örgüt hakkında “şikayet”te bulunabildikleri gibi açılan davalara “müdahil” olarak da katılabilmelidir. STK’lar toplumun bütününü ilgilendiren bu türden “yararlar” söz konusu olduğunda hakkını doğrudan arayabilmelidir. Ben (de) bu görüşü savunuyorum, çünkü böylece “hukuk”un oluşumu ve işleyişi “devletten hareketle” olma özelliğini “toplumdan hareketle” olma gibi bir özelliğe ve anlayışa terkedecektir. Zaten bildiğiniz gibi, “devlet çıkışlı” kıta Avrupası hukuku ile “toplum çıkışlı” Anglo-Sakson hukuku birbirinden -asıl olarak- sözünü ettiğim bu tercihe göre ayrılmaktadır.

Meseleyi biraz daha açmaya çalışayım: Diyelim ki günün birinde bir gazete “Ermeni köpekler”, bir diğeri (kara renkli bir fulbolcuyu kastederek) “Yamyam”, bir üçüncüsü “Tecavüzü arzulayan kadınlar çok” gibi okuyanı yerinden sıçratan başlıklar kullandı. Bu durumda bir vatandaş olarak ne yapabilirsiniz? Bu kötülükler karşısında elinizden ne gelir? Yapabileceğiniz tek şey bu yayınlar hakkında “suç duyurusu”nda bulunmaktan ibarettir. Bildiğiniz gibi bundan sonrası tamamen savcının “keyfine” kalmış bir şeydir; “kamu davası” açacak mı açmayacak mı?

Yani sonuç olarak, sıraladığım gazete başlıkları sizi “doğrudan doğruya” hedef almadığı için eliniz kolunuz bağlı olduğundan, söz konusu başlıklar gazetelerin yanına kâr kalacaktır..

Oysa şöyle bir düzenleme olsa fena mı olur: Ülkenin “temsil değeri” olan bir “Irkçılıkla mücadele derneği” ve bir “Kadın hakları derneği” bu yayınlar karşısında doğrudan şikayetçi ve davaya müdahil olabilme hakkına sahip oldukları için davalılar doğru duruşmaya!

Bana göre (de) çok iyi olur. Böylece toplum, “barışını”dinamitlemeye ve huzurunu bozmaya yeltenen, ortalığa “kötülük tohumları” ekmeye çalışan yayın, örgüt ve kişilerin peşini (“savcı” gönüllü olmasa bile) bırakmamış ve onlara bunun bedelini ödetmiş olur.

“Müdahillik” meselesini hatırlatmamın nedenini sezmişsinizdir mutlaka. Benim bir “ideal” olarak çizdiğim bu işleyişten Türkiye’de -maalesef- sadece “Hukukçular Derneği” adlı STK yararlanabiliyor. Bu dernek içinde toplanmış avukatlar, başta başkanları olmak üzere, iç hukukumuzda orijinal bir “müdahillik” rolü icat ettiler. Geçen gün Altan Öymen’in güzel özetlediği gibi, bu avukatlar nerede “Türk-Türkler-Türklük” gibi konulara ilişkin canlarını sıkan bir konuşma ya da yazı ile karşılaşsalar hemen o saat “suç duyurusu”nda bulunup ardından da açılan kamu davasına “mudahil” olmak istiyorlar. Bu taleplerini de, “doğrudan doğruya zarar görme”nin enteresan bir yorumu olan “doğrudan doğruya Türk olma” tezine dayandırıyorlar. (Bu “tez” gerçekten enteresandır; çünkü böylece “Millet”in kendisi-tamamı bir “STK”ya, ya da bir “STK”nın kendisi-tamamı “Millet”e dönüşmektedir!)

Yapmayın diyen yok tabii ki; toplumun bir takım STK’lar aracılığıyla kamu davalarında “müdahil” olma hakkını biraz önce ben de savundum. Benim canımı sıkan husus, “Hukukçular Derneği”nin bir biçimde işletmeyi başardığı bu yöntemin ayrımcılıkla mücadele etmeyi amaç bellemiş diğer STK’lar tarafından yeterince ciddiye alınmamasıdır.. Oysa aksi takdirde bir de bakarsanız ki, bu amaçla kurulmuş bir dernek de “Hukukçular Derneği” aleyhine açılan bir davada “müdahil” oluvermiş!

Yazıyı şöyle bağlayabiliriz: Toplumun, oluşturduğu bir takım sivil toplum kuruluşları (STK) aracılığıyla “ayrımcılıkla mücadele”den “çevre korumaya” kadar onlarca alanda gerçek anlamda “kamu yararı”nı kollayabilmesi için “müdahil olabilme” kriterlerinin yeni bir “hukuk” anlayışı çerçevesinde yeniden belirlenmesi gereklidir.

Yorumlar kapatıldı.