İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Kızıl Papaz´ bile kızdı!

Ailesi Türk ve Müslümandı. O, Hıristiyanlığı seçti. Viyana’daki Rum Ortodoks Kilisesi’nde papazlık yapıyor. Üstelik sosyalist bir papaz. Söz ‘karikatür krizi’ne gelince basıyor küfrü

Celal BAŞLANGIÇ

“Rahip Santoro’yu tanırdım” diyor, “öyle misyonerlik falan yapacak biri değildi.”

Ona göre uluslararası boyutta bir oyun oynanmıştı ve Batı basınında bu karikatürleri yayımlatanlar amaçlarına ulaşmıştı. Yapılan ‘ahlaksızlık’tı. Bir dini, onun inananlarını rencide etmeye kimsenin hakkı yoktu.

Ama bunu protesto için yöntem olarak şiddetin seçilmesine de karşıydı. Bunları söyledikten sonra Hz. Muhammed’i terörist olarak gösteren karikatürleri yayımlayanlara basıyor küfrü. Oysa o bir din adamı. Ancak ağzına küfrün bu kadar çok yakıştığı din adamı az bulunur.

O zaten dünyaya ‘aykırı’ olarak gelmiş.

Türk ve Müslüman bir ailenin çocuğuyken Hıristiyanlığı seçmiş, Vedat olan adını Georgios olarak değiştirmiş, bir yandan Rum Ortodoks cemaatine rahiplik yaparken, geceleri takma sakal ve saçla Grek tavernalarında yakası en açılmadık müstehcen sözcüklerle dolu rembetikoları söylemiş, bir yandan papazlık yaparken diğer yandan sosyalist olduğunu ilan ettiği için adı ‘Kızıl Papaz’a çıkmıştı.

Baba Yorgi

Sevenlerinin arasındaki adıyla ‘Baba Yorgi’ Beyoğlu’nun Ayaspaşa’sında doğduğunda 1932’nin 18 Nisanı’ydı. Bu yüzden “Burcum Koç. Mücadeleci ve inatçı” diyordu. Ama daha birkaç günlükken Heybeliada’ya gittikleri için kendini ‘doğma büyüme Heybeliadalı’ sayıyordu:

“Babam ada eşrafındandı. İskeçeli Hüseyin Sabri Bey. Balkan Harbi bitip 1912’de Bulgarlar girince İskeçe’ye, İstanbul’a gelmişler. Annem de babam da Batı Trakya Türkü yani. Annemle babam Heybeliada’ daki Halkipalas’ta nişanlanmışlar. Babamla amcam Bekir, tütün ticareti yapıyorlar. Amcam Ege, Marmara, Karadeniz tütünlerini alıp Perşembe Pazarı’nda 400’e yakın işçinin çalıştığı atölyede işletiyordu.”

‘Çal bir komposto’

İlk ve ortaöğrenimi Şişli Terakki’de. Ardından Avusturya Lisesi. Gençlik yıllarında Beyoğlu barlarında piyano, akordeon çalıyor. “Teyzemin bir piyanosu, ağabeyimin de bir akordeonu vardı. Beyoğlu’nda Rio Bar’da çalıyorduk üç kişi. 50’li yıllar. Amerikan filosu gelince piyanoya geçer blues çalardım. Tünele doğru bir Cin Bar vardı. Bir de Nisuaz’a dadanmıştık. Barlara daha çok paralı celepler gelirdi. Nereden duymuşsa bir ‘Comparsita’ duymuşlar. ‘Çalgıcı çal bir komposto’ diye bağırıyorlar. Garson da ‘Onu aşçıya söyleyeceksin, piyaniste değil’ diye uyarıyor.”

Ankara’da askerken yattığı bir öğle uykusuyla değişiyor yaşamı: “Divana uzanmıştım. Bir kadın gördüm, aynı ikonalardaki gibi. Başı örtülüydü. Türkçe adımla hitap ediyor. ‘Oğlum seni çok seviyor, arkasından git’ diyor. Birkaç hafta bir şey yok. Birkaç hafta sonra yine aynı rüya. Ardından üçüncü kez görüyorum rüyayı. Ama bu kez bir kelime fazla geliyor. ‘Oğlum seni çok seviyor, arkasından git, seni seçti’ diyor. İstanbul’a geldim. Amacım eski liseme uğramak ve aynı zamanda okulun müdürü de olan başrahiple görüşmek. Anlattım durumu. ‘Aman’ dedi, ‘Okulda din lafı etmeyelim’. Sonra Ankara’da Fransız Büyükelçiliği’nde görevli bir Katolik bir Fransız rahibin adresini verdi. ”

Sözün burasında duruyor Vedat ya da Hıristiyan olduktan sonraki adıyla Georgios. Yedi yaşındayken Heybeliada’da Karamanlı bir köy papazını çocukken nasıl taklit ettiğini, evde çarşaflardan ve iki tahtadan kurduğu kilise dekoru içinde teneke kutuyla nasıl tütsü yaptığını, 12 yaşında adadaki Kuleli Köşkleri’nin tepesindeki sırığa yatay bir tahta çakıp nasıl kiliseye çevirdiğini anlatıyor. 26 yaşında gördüğü rüyadan sonra iki yıl vaftiz olmak için uğraşıyor. Sonunda Katolik papazlar vaftiz ediyorlar. Ancak Batı kilisesi soğuk geliyor ona. Kendini daha çok Doğu kilisesine yakın hissediyor. İstanbul’a geldiğinde Terkos Metropoliti Nevşehirli Yakovos’un eliyle Ortodoksluğa geçiyor.

‘Dinden önce Türklük vardı’

Artık Vedat değil Georgios’tur. Bir de işi vardır. Türkiye’den işçi almak için Avusturya devletinin İstiklal Caddesi üzerinde kurduğu büronun Türk müdürüdür. Taksim’deki Ermeni Katolik Kilisesi’nin korosunda tanıdığı Suzan Kuyumcuyan’la da evlenmiştir.

Yıl 1967’ye geldiğinde dokuz aylık bir de kızı vardır. Ailesini aldığı gibi doğru Avusturya’ya gider. Amacı Viyana Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirip papaz olmaktır. Dört yılda bitirir okulu. Beyrut’a gidip takdis olur 1971 yılında. Tarlabaşı’nın aşağısındaki Ayos Pandeleymon Kilisesi’nde göreve başlar.

Bu arada adı ‘Kızıl Papaz’a, ‘Bolşevik Papaz’a çıkmıştır. Çünkü aynı zamanda sosyalizme inanmaktadır. Ona göre Hıristiyanlıkla sosyalizm birbirleriyle çelişen inanç ve ideolojiler değildir.

Kilisede verdiği vaazlardan dolayı birkaç kez soruşturmaya uğruyor. Gittiği Emniyet’teki bir komiser “Sen Hıristiyanlığı seçmişsin. O zaman Türklükten de çıkmışsın. Çünkü Müslüman olmayan Türk olamaz” deyince “Yahu ortaokul kitabı da mı okumadın? Müslümanlık, Hıristiyanlık yokken Türklük vardı. Ortaasya’da bir Türklük vardı. Ben o Türklükle ilgiliyim” karşılığını veriyor kızarak.

‘Tek isteğim özgürce yaşamak’

70’li yıllarda birkaç kez saldırıya uğruyor kilisesi. Giydiği papaz kıyafeti zaman zaman sokakta başına dert açıyor. Tahammül edemiyor duyduğu küfürlere, karşılık vermekten de geri duramıyor.

“Amacım oturmuş bir demokraside yaşamak. Burada bize ne yasaklanmışsa, gidip onu özgürce yaşamak istiyorum. İnandığım gibi yaşamak, 1 Mayıs’ta yürümek. Bu düşünceyle 1978’de atladım uçağa, karım ve çocuğumla Viyana’ya gittim.”

Bu arada Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin etkin bir üyesi oluyor. Partinin ‘İnsancıl Seksiyonu’nun başına geçiyor. Narkotik bağımlılarının, alkoliklerin, lezbiyenlerin ve eşcinsellerin toplumdan dışlanmaması için mücadele ediyor. Hatta dini kıyafetlerini giyip lezbiyenlerin ve eşcinsellerin kültür merkezine bile gidiyor.

Avusturya’nın AB’ye girişine de karşı çıkıyor. Avusturya’nın AB’den sonra NATO’ya girmek zorunda kalacağını; tarım üreticilerinin, özellikle de süt üreticilerinin yok olacağını anlatıyor. Yine de başbakan AB görüşmeleri için Brüksel’e giderken Georgios’u da yanında istiyor. Bazıları “Yoldaş papaz AB’ye karşı, onu neden götürüyorsun” diye itiraz ediyor. Ancak Avusturya’nın AB’ye girmesinden birkaç ay sonra süt üreticileri ayaklandığı için başbakan “Hani bu adam ekonomiden tın tındı. Bunu nasıl gördü hayret! O zaman bu adam peygamber, hem de kızıl peygamber” demekten kendini alamıyor.

Rembetiko kanına işlemiş

En büyük tutkusu Rembetiko. Papaz kıyafetiyle bile rembetiko çalıp söylüyor. Rembetiko şarkılarının çoğunun sözü müstehcen. İçinde afyon, haşhaş sözcükleri geçiyor. Ama onun kanına, iliklerine işlemiş bir müzik rembetiko. Atina’da görevliyken, başına peruk, sakalının üzerine bir başka sakal takıp gidiyor tavernalara. Sabaha kadar akordeon çalıyor.

Bunları yaparken de İsa’nın kızmasından korkuyor, kendini İsa’ya ihanet etmiş görüyor böyle anlarda Georgios, ama yine de sevdasının peşine takılıp gidiyor.

Şu anda Viyana’daki Rum Ortodoks cemaatinin papazı ‘Baba Yorgi. ‘Karikatür krizi’ni yaratanlara basıyor küfrü.

Belli ki ilk adıyla Vedat, sonraki adıyla Georgios Tüten bu dünyaya herkesi şaşırtmak, hayrete düşürmek için gelmiş. Hele böyle günlerde mutlaka tanınması gereken az sayıdaki insanlardan biri!

Yorumlar kapatıldı.