İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bağırtkan azınlık sessiz çoğunluk

Murat Belge

Türkiye’de her şeyin ‘trajikomik’ bir özellik edinmesinin sanki kaçınılmaz bir şey olduğunu insan sık sık tekrarlamak durumunda kalıyor. AB ile ‘uyum’ sağlamak üzere bir gayret Ceza Yasası değiştirdikten sonra yeni TCK’mız ile ele güne rezil olmamız da gene aynı gözlemi doğrulayan bir olay haline geldi. İşin içinde olanlar, yasa değişikliği sırasında da, şimdi olanların olacağını tahmin etmiş, hatta böyle olmasını planlamış olabilirler. Ama reformları kısa zamanda gerçekleştirmeyi üstlenen hükümetin tamamının ve Meclis’te oylarıyla yasayı geçiren milletvekillerinin bunları önceden düşünmüş olabileceğini aklım kesmiyor. Öyle olsa, Dışişleri Bakanı’nın yeni durumun sonuçlarıyla ‘Midnight Express’ arasında benzetme yapmasının da anlamı olmazdı.

Öte yandan, belirli bir iddiayla bir yeni yasa çıkarmış bir hükümetin bu kadar kısa zaman içinde yaptığı işin yanlış olduğunu kabullenip düzeltme eylemine geçmesi de zor -hele Türkiye gibi, ‘yanlış yapmışız’ demenin dünyanın en güç işi gibi göründüğü bir toplumda.

Ama o düzeydekiler ayak sürüdükçe, öbür düzeydekiler başlattıkları provokasyonu devam ettirecekler. Dışişleri Bakanı, “Midnight Express’ten beter oldu” desin, başkaları “Memleketi rezil ettiniz!” diye haykırsın. Adam zaten yaptığını tam da bunun için yapıyor. Derdi, Türkiye ile Avrupa arasında yeni bir uçurum açmak. Ve bunu başarıyla yapıyor.

7 Şubat duruşmasında bu cenahın mücadelesi sırasında nasıl bir toplum istediklerinin ‘resmini’ de gördük. Salonda bir grup adam laf dinlemeden, mahkeme disiplini takmadan bağırıyor. Duruşmayı izlemeye gelen yabancıların salondan çıkarılmasını talep ediyor; bunun yasada, mantıkta ve vicdanda hiçbir yeri olmasa da (‘duruşma kamuya açıktır’, nokta), 301’in içeriğindeki ‘Türklük’ adına bu talebi büyük bir haklılık gösterisiyle ileri sürebiliyor. Mahkemenin dışında yüzlerce polis, gelecek saldırılara karşı biz ‘sanıklar’ın hayatını koruyor. ‘Dün Ali Kemal, bugün Hasan Cemal’ pankartı açmış birileri sokakta duruyor. Gene duruşmanın bir aşamasında bu sokak güruhu birtakım sloganlar haykırmaya başlıyor. Böyle bir mahkeme süreci armağan etti bize, yeni yasa ve o yeni yasanın mimarları, başta Cemil Çiçek.

‘Türk adaletini baskı altında tutmak’ kirli amacıyla oraya gelen o yabancı gözlemciler, ‘müstemleke valileri’ de bu güzel manzaraları seyredip, bu ülkenin nasıl bir ülke olduğuna dair düşüncelerini, kanaatlerini oluşturuyorlar.

Birileri de, ‘liberaller’in Türkiye hakkında ettiği sözlerin bu Türklük temsilcilerinde haklı bir infial yarattığını ısrar ve istikrarla savunarak ‘linç’ psikozuna sahip çıkıyor, buna kol kanat geriyorlar.

Bunlar hepsi Türkiye toplumunun hepimizin bildiği özellikleri, tarihi boyunca bundan başka entelektüel besin bulmamış bir toplumda, böyle tepkiler olmaması zaten daha çok yadırganacak bir durum olurdu.

Hep söylediğim şeyi tekrarlayarak bitireyim. Burada belirleyici olacak kesim, bu yazıda şimdiye kadar değindiklerim değil, değinmediklerim. Kimi zihnen, kimi muhtemelen daha maddi bağlarla bu tür bir ‘Türk milliyetçiliği’nin içinde değil, ama yakınında yer alanlar. Bu gidiş onların istediği gidiş mi? Sonuçlarının ne olacağını düşündüler mi, bunlara razılar mı?

Yorumlar kapatıldı.