İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Trabzon´un gözlerden gizlenen tarihi

Ayşe Günaysu

Trabzon’da geçtiğimiz Pazar günü Katolik rahip Andrea Sentore kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından vurularak öldürüldü. Hürriyet’in manşetine göre rahip Sentore yardımseverliğiyle tanınıyormuş.

Yakın zamanda linç girişimleriyle gündeme gelmişti Trabzon. Hiç görmediğim bu kent birkaç yıl önce, Leon Surmelian’ın Türkçe’ye çevrilmemiş yaşam öyküsünü okuduğum günlerde benim için bambaşka şeyler ifade etmeye başlamıştı. 1945 yılında New York’ta basılan ‘I Ask You Ladies and Gentlemen’ (Soruyorum Sizlere Hanımefendiler ve Beyefendiler) adlı kitap, Trabzon’un varlıklı bir ailesinin oğlu olan Leon Surmelian’ın 1915’te 8 yaşında sürgüne gönderilen ailesinden ayrılmasını, yetimhaneye verilişi, yetimhanenin yerel yetkililer tarafından kapatılması, binlerce çocuğun Müslüman evlere dağıtılması, Müslümanlaştırılması, çocukların yaşadığı dehşet, kaçışlar, yakalanışları anlatır. Kitap bendeki Trabzon algısını değiştirmişti. Devrimci dayılar, entelektüel anne-babalar, müzisyen akrabalarıyla bambaşka bir Trabzon’du bu. Nicedir birçok yere ilişkin benzer duygular ve meraklar duyuyorum. Kentlerimizin bilmediğimiz, bizden saklanmış, gizli tarihlerini çok geç bir yaşta öğrenmeye başladığımdan beri böyle oluyor bana. Memleketin bir ucundaki bir yer herhangi bir nedenle gündeme geldiğinde, ya da ben bir yerde karşılaştığımda oranın geçmişini merak ediyorum, bizden neler saklandığını, nelerin üzerinin örtüldüğünü, kültür mirasının hangi öğelerinin yok edildiğini.

Stefanos Yerasimos, 19. yüzyılın sonunda Trabzon’da 800 bin Müslüman, 50 bin Ermeni ve 200 bin Rum yaşadığını yazıyor (Milliyetler ve Sınırları, İletişim Yayınları).

Mavi Kitap diye anılan Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Muamele 1915-16 başlıklı kitapta Trabzon’la ilgili tanıklıklar da var. Pencere yayınlarının 150 tanıklıktan 75’ine yer verdiği kitabın Türkçe çevirisinde, Trabzon’dan ayrıldıktan sonra yedi günlük bir deniz yolculuğu ile İstanbul’a gelen, oradan da Dedeağaç ve Palermo üzerinden Roma’ya ulaşan, İtalya’nın Trabzon konsolosu Sinyor Gorrini ile Roma’da 25 Ağustos 1915 tarihinde yayınlanan röportajından bir bölüm şöyle:

‘Uğursuz kanunnamenin yayınlanma tarihi olan 24 Temmuz’dan başlayarak, Trabzon’dan ayrılışıma kadar ne yedim içtim, ne de uyudum. Sinirlerim çok bozulmuştu, midem bulanıyordu; savunmasız, suçsuz insanların topluca öldürülmesine tanık olmak böylesine müthiş bir işkenceydi. Sürgüne gönderilen Ermenilerin, Konsolosluğun pencereleri altından, kapısı önünden geçişlerin izlemek, ne ben ne de başka biri onlara cevap veremez, elimizden hiçbir şey gelmezken yardım için yalvarışlarını duymak korkunçtu. (Ö) Feryatlar, gözyaşları, ayrılıklar, birçok intihar olayı, korkudan aniden ölenler, delirenler, yangınlar, suçlu sayılanların kentin ortasında vurularak öldürülmesi, evlerde ve köylerde hiç nedensiz aramalar yapılması; yolda her gün yüzlerce ceset bulunması, genç kadınların zorla Müslüman yapılması ya da ötekiler gibi tehcire zorlanması, çocukların ailelerinden ayrılması, Hıristiyan okullarından çıkarılıp sokağa atılması, zorla Müslüman ailelere verilmeleri; yüzlerce insanın üzerlerindeki gömleklerle gemilere bindirilmesi, sonra Karadeniz’in sularına atılıp boğulmaları, kimisinin Değirmendere’de boğulması – Trabzon’dan ayrılmadan önceki günlere ait son unutulmaz anılarım bunlar. Aradan bir ay geçti, ama hala belleğide capcanlı duruyor ve beni çıldırtıyorlar.’ (s.525-526)

Diğer tanıklar da takalara doldurulan insanların öldürülerek denize atıldığı, ya da doğrudan denizde boğulduğunu, kıyıya vuran cesetlerin bir kısmının Rumlar tarafından oracıkta gömüldüğünü anlatıyorlar.

Trabzon’un bir de Pontus tarihi var. 1919-1920 Milli Mücadele yıllarında sayıları binleri bulan, büyük çoğunluğu asker kaçaklarından oluşan Rum çetelerinin dağlarda verdiği gerilla savaşları, Milli Mücadele çetelerinin özellikle de Topal Osman’a bağlı birliklerin Rum köylerine yaptığı misilleme baskınları, köy yakmalar, toplu öldürmeler Trabzon tarihinin, okulda bizlere okutulmayan, ansiklopedilerde, tarih kitaplarında, valilik, kaymakamlık benzeri resmi ya da gayrı-resmi internet sitelerinde izine rastlamayacağımız bir parçası.

Belki de hepimiz yaşadığımız, ya da ailelerimizin geldiği yerlerin bizden saklanan geçmişini öğrenmeyi iş edinmeliyiz. Gizlenen, çarpıtılan, eksik anlatılan tarihe inat gerçeği öğrenmek ve bugüne daha doğru bakabilmek için.

Yorumlar kapatıldı.