İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Pamuk davası hakkında

Ali Bayramoğlu

Orhan Pamuk davası, ilk celse sırasında yaşananlar, ardından gelen açıklamalar düşündürücü…

Başbakan’ın Avrupalı parlamenterlerin davayı izlemesini yargıya müdahale olarak görmesi, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Eski TCK’nın 159. maddesindeki yetkisini kullanmaması, olup bitenlerin AB yandaşlığı karşıtlığı çatışması içinde ele alınması, kaba bir milliyetçiliğin gölgesi, Orhan Pamuk’a yönelik siyasi sempati ve antipatiye mahkum edilmesi….

Bunların her biri kendi başına vahimdir…

Başbakan’dan gazeteciye kadar herkesin ağzında aynı sorular var:

“Avrupa neden hep bizim aleyhimize olanı destekliyor, neden hep Türk düşmanlarını kolluyor? Şu kişi ya da bu kişi yargılanırken neden Avrupalılar yoktu? AİHM’de Leyla Şahin davasında neden sesleri çıkamadı? Türk milletvekilleri AİHM’i izlese ne denirdi…?”

Bu nasıl bir bakış açısıdır? Derdimiz ne?

Türklük ile evrensel değerler, ülke menfaatleri ile özgürlük ilkesi çeliyor mu demek istiyoruz?..

Olacak iş mi bu?

Ama sorun başka yerde…

Bizde su-i misal hep misaldir… Zihniyet çekirdeğimiz böyle gerektirir çünkü… Çünkü bu zihniyette ilke yok fayda vardır, ya da ilke bana faydalıysa vardır… Bu toprakların ağır hastalığıdır bu… Voltaire’in “Düşüncelerinize katılmıyorum ama onları söyleyebilme hakkınızı savunmak için hayatımı bile veririm…” sözleri hala uzak durur bu ülkeye…

Orhan Pamuk Türklüğe hakaretten yargılanıyor…

Neden? Çünkü bir konuşmasında “Bizde 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt öldürüldü…” demiş…

Bu sözleri doğru bulabirsiniz… Ama yanlış, yanlı, tahrifçi de bulabilirsiniz, hatta Pamuk’un niyetini başka yerde arayabilirsiniz…

Ama bu sözlerden dolayı onu Türklüğe hakaretten yargılıyorsanız, bunu zımnen de olsa savunuyorsanız, o zaman bu ülkede herkes, başta siyasetçiler, bilim adamları, gazeteciler tarih ya da toplumla ilgili her hangi hoşa gitmeyecek bir kanaat açıkladıkları zaman yargılanabilirler demektir. İfade özgürlüğü mumla aranıyor demektir.

Bağımsızlık bu mudur? Milliyetçilik insanı düşüncesiyle ezmek, zaptı rapt altına almak mıdır?

Başbakan şiir okuduğu için mahkum olup hapis yatmadı mı bu ülkede?

Bu işin sadece bir yanı…

Kitaplarını okuyun, okumayın, görüşlerini beğenin beğenmeyin Orhan Pamuk bu ülkenin sanat, düşünce, edebiyat alanında son 50, belki 100 yılın uluslararası çaptaki en etkili, en değerli, hatta yegane ismidir… Türkiye’nin dünyaya açılan en güçlü kapısıdır… Medeniyetlerin gücü dünya kültürüne, insanoğlunun belleğine, tahayyülüne yaptığı katkılarla ölçülür. Bu, siyasetçilerle, geleneklerle, yemeklerle olmaz; İzlandalı’dan Afrikalı’ya, Amerikalı’dan İspanyol’a kadar herkesi kuşatacak, herkese mal olacak kalıcı eserler ve uslüp üretimiyle olur. Dostoyevski ile Lenin’i, Baudlaire ile De Gaulle’ü bu açıdan karşılaştırmak mümkün olabilir mi?

Kaldı ki Orhan Pamuk Osmanlı ve Türk dünyasını, kimlik meselelerini, farklılığı evrensel bir dil ve lezzet içinde dünyaya sunar…. Özetle Pamuk dünyanın dört bir yerinde tanınan, okunan, saygı gören, Türkiye’nin hatta Türklüğün ismini duyuran, taşıyan biridir…

Üzerine bir çiçek gibi eğilmemiz, korumamız, sakınmamız, sanatçılığından gelen farklı davranışlarını okşamamız gelen bir isimdir…

Peki ne yapıyoruz biz?

Onu yok etmeye, yaralamaya çalışıyoruz, bu ülkeyi terk et noktasına itiyoruz…

De Gaulle düşüncelerini hemen hiç paylaşmadığı Sartre için benzer bir durumda neden “Sartre Fransa’dır…” demişti, hiç düşündünüz mü?

Peki bizde olan faydacı şarklı kompleksinin tezahürü, faydacılığı küçük dünyaların sembolleri içine hapseden bir kendini bilmezlik değil midir?

İlke açısından da fayda açısıdan da hem ülke hem dünya nezdinde düştüğümüz durum budur…

Yorumlar kapatıldı.