İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu mudur Türkiye´ye yakışan?

Ruhat Mengi

Beklenen tablo gerçekleşti ve Orhan Pamuk davasında bir grup provokatör olay çıkararak kendi budalalıklarının faturasının Türkiye’ye kesilmesini sağladı.

Kalabalık arasına karışarak anarşi yaratan, “ses getirecek olaylar” çıkaran benzer grupları başka olaylarda da gördük; örneğin bayrak olaylarında… Toplasanız sayısı 10-15’i aşmayacak, ideolojik veya siyasi nedenle plânlı eylem yapan şahıslar meydanı boş buldukları için her istedikleri anda sorun yaratabiliyor ve sorunu yine istedikleri boyuta da rahatça çekebiliyorlar.

Burada anlaşılmayan, hiç anlaşılmayan nokta meydanın her olayda “neden boş” olduğu… Adalet Bakanı Cemil Çiçek dünkü olayların sorumlusu olarak da basını göstermiş. Hükümet üyeleri işin kolayını buldu; içki yasağı konusunda kararlar Bakanlıktan çıkıyor, ortalık karışıyor, uluslararası medya arka arkaya gelen abuklukları dünyaya duyuruyor, ülke günlerce bunlarla meşgul ediliyor, sonra da bakanların kendileri “Kafamız karıştı, böyle bir şey yok” diyor. Veya sorumluluğu üzerinden atmak için direkt basını suçluyor…

Sorumlu basın değil, asıl sorumlu bu kadar kalabalık olacağı, yabancı basının ve parlamenterlerin geleceği bilinen, reklâmı olayın kahramanı tarafından Türkiye’de ve Avrupa’da aylardır yapılan bir duruşmada güvenliği sağlayamayan İçişleri Bakanlığı’nındır. Bu bakanlık ve bakanı ciddi şekilde olayların hesabını vermekle yükümlüdür.

Olayları televizyonlardan izleyenler ve orada olanlar provokasyon görevi üstlenenlerin bu işi ne kadar kolay başardıklarını gördüler. Avrupa ülkelerinde bırakın böyle bir davayı ve adliyeyi, kalabalık bir konser, tiyatro girişinde bile olay çıkmasına izin (fırsat) verilmez. Polis ensenizde biter, kaç kişi olursa olsun kedi yavrusu gibi yakalar ve götürür. Burada ise bir İngiliz milletvekilinin ve Orhan Pamuk’un tartaklanmasına izin verildi.

Bu olaydan Orhan Pamuk hiçbir ceza almadan çıkmalı. Zaten yüzde doksan ihtimalle de öyle olacak. Ne olursa olsun; her ne kadar Türkiye’de her vatandaş ve her basın mensubu icabında söylediği veya yazdığıyla yargı önüne çıkıp hesap veriyorsa da (çoğumuz verdik ve veriyoruz), her ne kadar ifade özgürlüğüne “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde” de sınırlar bulunuyorsa da, yazarın aydının sorumlulukları varsa da ve Fransa, İsviçre gibi ülkelerde sadece “Ermeni soykırımı yoktur” diyen anında kendini göz altında buluyorsa da, Orhan Pamuk’a hesap sorulmamak.

Çifte standart olsun, birileri konuşsun diğerleri hesap versin diye değil siyasi konularda kimse söylediğinden dolayı yargılanmasın diye… Türkiye’ye baskı yapan AB, tenkit ettiğimiz Fransa ve İsviçre gibi olmadığımızı görsün diye… “Reformlarınız kağıtta kaldı” suçlamasını yapamasınlar diye…

Bundan sonra da bir grup provokatör yardımıyla Türkiye saldırgan, saygısız duruma düşürülmesin ve bu olaylar birilerinin işine yaramasın, kafasında kolay yoldan şöhret veya “AB’ye girişi önleme” gibi plânlar olanlar o fırsatı bulamasın diye…

Sonuç olarak çok yazık oldu, dikkatsizlik ve özensizlik nedeniyle yine başarısız bir sınav verildi. Bizim ders almamız için önce skandallar yaşanması gerekiyor.

İçişleri Bakanlığı’nda bu ihmalin bir açıklaması vardır umarız… Yoksa onların da Abdullah Gül gibi kafası mı karışık?

(Not: Dün devamını vereceğimi söylediğim yazıma yarın devam ederiz…)

Yorumlar kapatıldı.