İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yasağın ardında din varsa sorun çıkar

‘Türkiye’de en önemli konu bireysel özgürlüklerin korunmasıdır’ diyen Roth, ‘İçki yasağının Avrupa’da Türkiye’nin İslamileştirilmesi olarak yorumlanması halinde, bundan Türkiye’nin AB davasının zarar göreceğini’ söyledi

Kadri Gürsel – Berlin

Berlin’de görüştüğümüz Alman Yeşiller Partisi’nin Eşbaşkanı Claudia Roth, son haftalarda AKP’li belediyelerin uyguladığı içki yasağı hakkında görüşlerini açıklarken, Avrupa’da, bu adımların ardında ideolojik nedenler olduğu, içki satışı ve tüketimine getirilen sınırlamaların Türkiye’nin İslamileştirilmesini amaçladığı şeklinde bir izlenim doğduğu takdirde, bunun Türkiye’nin AB davasına zarar vereceği uyarısını yaptı.

İçkiyi bırak, sigaraya bak

Türkiye’yi yakından tanıdığı bilinen Roth, içki satışı ve tüketimini önleyici adımların halkın sağlığını korumak adına atıldığını öne süren AKP’ye şu mesajı yolladı:

“Hükümet gerçekten Türk halkının sağlığını düşünüyorsa işe sigaradan başlasın. Bu bakımdan Türkiye’de durum gerçekten korkunç. Her yerde sigara içilebiliyor. Rakı içtiğim zaman kendim içiyorum. Ama sigara içtiğimde benimle birlikte başkaları da içiyor. Türkiye’de alkolizmin diğer ülkelerle kıyaslandığında esas sorunu teşkil etmediğini biliyorum.”

‘İstersem rakı içerim’

Roth, “Bu hükümet 2004’ün aralık ayındaki AB zirvesinden önce zinayı suç haline getirmeye çalışmıştı. Şimdi de alkolü yasaklamaya çalışıyor. Bu tür adımlar Türkiye’nin AB’ye girme davasına yardımcı olur mu?” şeklindeki sorumuza şu cevabı verdi:

“Bu olayın ardında ideolojik nedenler varsa tabii ki yardım etmeyecektir. İnsanlar bunun Türkiye’nin İslamileştirilmesi olarak yorumlarsa o zaman tabii ki yardımcı olmayacaktır. Alkolün yasaklanmasını bazı Avrupa ülkelerinde, örneğin İsveç’te görüyoruz. Bu durum orada büyük bir karaborsanın doğmasına neden oluyor ve çok sayıda insan alkolden ölmeye devam ediyor. Yasaklamak çözüm değil, insanları içkinin zararlı etkileri konusunda ikna ederek vazgeçirmelisiniz. Tabii esas amacınız sağlığı korumaksa. Ama ben buradaki harekette başka nedenler olmasından korkuyorum. O zaman ben Türkiye’de en önemli konunun bireysel özgürlüklerin korunması olduğunu söylerim. Bireysel özgürlük insanın ne içeceğine kendisinin karar vermesidir. Rakı içmek istiyorsam parasını öder, rakımı içerim. İçip içmemek benim şahsi kararım; tabii alkollü olarak otomobil kullanmamak gerektiğini biliyorum.

Ama, din alkolü yasak ediyor diye hareket ediliyorsa o zaman sorun çıkar. İran Cumhurbaşkanı Almanya’yı ziyaret ettiğinde masada kimse şarap içememişti. Ben bunu anlayamıyorum. Hatemi’yi şarap içmeye zorlamıyorsam ben neden onun yanında şarap içmeyeyim ki.

İÇKİ DE, TÜRBAN DA BİREYSEL ÖZGÜRLÜK

Roth, “içki içme hakkı” kadar, türban takma veya takmama hakkını da “bireysel özgürlük” kavramı içinde değerlendiriyor:

“Türkiye’deki bazı çok yakın dostlarım türbanın serbest bırakılmasına karşı. Ben onlara ‘Tamam tarihinizi anlıyorum; Türkiye’deki tartışmanın farkındayım; kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasının onlar için ne kadar önemli olduğunun farkındayım; ama bir kadın ne giyeceğine kendisi karar vermeli’ diyorum.

Afganistan ve İran gibi ülkelerde kadınların başlarının zorla örtülmesine karşıyım ama eğer bir kadın kendi iradesiyle, ‘Ben başımı örtmek istiyorum’ diyorsa bu onun kendi kararıdır. Ona, ‘Başını örtmen yasak’ deme hakkını kendimde bulamam. Türkiye’deki durum da bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili bir tartışma konusu. Aynı zamanda bunun çok ideolojik bir konu olduğunu da biliyorum.”

Merkel’e tek çare:

‘Reformlarda ciddi olun’

Claudia Roth, Angela Merkel başkanlığındaki yeni Alman hükümetinin Türkiye-AB ilişkilerine muhtemel etkisi hakkındaki sorularımızı da cevaplandırdı:

Merkel hükümeti altında Türkiye’nin şansını nasıl görüyorsunuz?

Roth: Eskisine göre daha zor. Çünkü muhafazakâr Birlik partilerinde isteksizlik var. Uzun ve zor bir süreç olacak. 2004’teki Komisyon raporunda sivil toplumlar arasındaki diyaloğun önemi de vurgulandı. Türkiye’de insanların yüzde 90’ı AB üyeliğinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Buna hazırlanmalılar. Öte yandan Alman toplumundaki Türkiye ile ilgili korku ve isteksizliğin de aşılması için Alman hükümeti elinden gelen her şeyi yapmalı. Bu konuda hiçbir şey yapmıyorlar.

Merkel hükümetinin isteksizliği belliyken Türk hükümetinin yaklaşımı nasıl olabilir ?

Roth: Reform sürecine devam etmeliler.

Bu kadar basit mi?

Roth: O kadar basit olmadığını biliyorsunuz. Bu reformlara devam etmenin o kadar kolay olmadığı belli. Türkiye’nin demokratik reformları sürdürmekte çok ciddi olduğu gösterilmeli. Reformlar Avrupa istiyor diye değil, Türkiye demokratikleşmek istediği için sürdürülmeli. Türkiye, Kıbrıs, Kürt ve Ermeni sorunlarını çözmekte çok ciddi olduğunu göstermeli. Diğer taraftan Alman hükümeti de 3 Ekim kararının doğru bir karar olduğunu ve Türkiye’nin Avrupa’yla bütünleşmesinin Avrupa’nın çıkarına olduğunu Almanlara anlatmalı. Merkel’in partisinde gerçekten açık görüşlü insanlar var. Türkiye, bu insanlarla ilişkilerini kuvvetlendirmeli; Almanya’daki muhalefet partileriyle ilişkilerini sürdürmeli; Almanya’da daima mevcut olmalı ve kendisini anlatmalı.

Yorumlar kapatıldı.