İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Millet´ tartışması

Taha Akyol

TÜRKİYE hâlâ “millet” kavramını tartışıyor. Başbakan Erdoğan’ın da, CHP lideri Deniz Baykal’ın da tarifleri “birleştirici” olmaya çalışan tarifler. Ama tariflerinin bu kadar farklı olması, vahim bir “milli mutabakat” noksanını ortaya koyuyor.

Erdoğan, “ülkemizdeki etnik grupları din bağının birleştirdiğini” söylüyor. Baykal buna itiraz ediyor, Müslüman olmayan azınlıkları hatırlatıyor, etnik grupları birleştiren asıl faktörün “vatandaşlık bağı” olduğunu söylüyor.

Baykal, adını vermeden Türk dili uzmanı Prof. Agop Dilaçar’dan bahsediyor, Müslüman olmadığı için onu “Türk milleti”nin dışında mı sayacağız diye soruyor. Ben de şunu ekleyeyim: Rum Sava Paşa’yı, Ermeni kilise mugannisi büyük üstat Bimen Şen’i yabancı sayabilir miyiz?!

Baykal, tezini kanıtlamak için dinin Irak’ı, Arapları, İslam dünyasını birleştirmediğini de hatırlatıyor!

Demek ki, millet birliğinin oluşumunda dinin birleştirici rolü yok veya önemsiz… Öyle mi acaba?

Genelleme yapılamaz

Önce, Baykal’ın metodu yanlıştır; çünkü “olay”a dayanmıyor, farklı olaylardan hareketle “genelleme” yapıyor, analitik değil dogmatik yani kitabi düşünüyor.

Halbuki bir “olay”da birleştirici olan din, vatandaşlık, tarih gibi değerler, başka bir olayda birleştiricilikten uzak hatta parçalayıcı olabilir.

Baykal’ın ‘genelleme’ mantığını esas alırsak: Vatandaşlık kavramına dayalı “Sovyet milleti” gerçekleşmedi! Âli Paşa’dan Abdülhamid’e kadar “rabita-i vatandaşî”ye dayandırılan “Osmanlı milleti” de olmadı.

Öyleyse, ‘vatandaşlık birleştirici bir bağ değildir’ diye genelleme yapabilir miyiz?! Dinin işlevi konusunda olduğu gibi bu konuda da genelleme yapılamaz!

“Vatandaşlık” kavramı, çok uzun tarihi süreç içinde oluşmuş ortak değerlerin siyasi ve hukuki ifadesi ise, bal gibi birleştirici olur; yapay ve ‘rasyonel kurgu’ ise birleştirici olamaz.

Tarihi ortak değerler deyince bunun içine din de girer! “Fransız Milleti”nin oluşumunda Katoliklik en azından laiklik kadar etkili olmadı mı? Protestan İngiltere için de öyle.

Bizim “olay”ımıza gelince…

Kuvayı Milliye neydi?

Sayın Baykal’ın çok doğru bir yaklaşımı, “millet” tarifinde “Kuvayı Milliye” ve “Misak-ı Milli” kavramlarına referans yapmasıdır.

Peki, Sayın Baykal azınlıkları bu tarifinin neresine koyuyor?!

“Kuvayı Milliye” ve “Misak-ı Milli” gibi iki temelimiz, asırları kapsayan bir “tarih”in eseri değil midir? O tarihin akışında din işlevsiz midir?!

Evet, din Irak’ı birleştiremiyor, ama Irak Meclisi bir “Misak-ı Iraki” yayımlasa da birleşmez; çünkü bizim bin yıllık tarihimizdeki kurumlaşmayı yaşamamış, aşiret düzeyinde kalmış bir toplumdur.

Peki, bizde “Kuvayı Milliye” ve “Misak-ı Milli” için mücadele edenleri birleştiren ortak değerler nelerdi?!

Mustafa Kemal, Karabekir, İsmet Paşa’lar, Rauf Bey’ler birleştirici değerler olarak neleri esas almışlar, mesela Kürtlere nasıl seslenmişlerdi?!

“Millet”in bütün değerleri

Hiçbir teorik millet tarifi ve genellemesi, somut bir “millet”in gerçeğine uymaz, her bir olay farklıdır.

Bizim asırları tutan “millet” olma sürecimizde birçok faktör vardır: Yaşanılmış uzun tarihin yarattığı ortak hafıza, hem geleneksel hem modern kurumlarımızın tarihselliği, İslam, Türk dili ve bunun en azından altı asırdır resmi dil olması, bütün bu değerlerin yoğurduğu insanların hukuki ve siyasi aidiyetini ifade eden vatandaşlık… Hiçbiri az önemli değildir.

Neticeten: Mesela laikliği öne çıkarmak için diğer bir faktörü mesela İslamın rolünü küçümsemek ya da dini öne çıkarmak için vatandaşlığın laik bir kavram olduğuna dikkat etmemek yanlıştır. Bizi bir arada tutan ve tutacak bağları birbiriyle çatıştırmak hem bilimselliğe aykırıdır hem “millet” olma sürecimize zarar verir. Geniş düşünmeliyiz, dar ve daraltıcı değil.

Yorumlar kapatıldı.