İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk kimdir? (2)

Hasan Pulur

DERYA Gemici’nin mektubunu dün okudunuz. “Biz Türk olarak doğmadık ama, Türk olmayı seçtik!” diyen Arnavut kökenli bir ailenin hikâyesini…

Bu ikinci mektup da Rafael Sadi’den, İsrail’den:

“Ben ecdadı 1492 yılında İspanya’daki Engizisyon’dan kaçıp Osmanlı Türkiye’since kucak açılmış ve kabul edilmiş Yahudi dinine mensup Türk vatandaşıyım. 1955 yılında doğup 1961 yılında ilkokul birinci sınıfa girdiğim günden itibaren: Türk’üm, doğruyum, çalışkanım tümceleri ile beynime benim Türk olduğum kazıldı.

Bayrağım ve Milli Marşımın ne olduğu öğretildi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, kurucusu Atatürk’ün söylediği Ne Mutlu Türk’üm! diyene sözünü okul duvarında, kitabında ve her türlü malzemenin üzerinde öğrenerek, bilinçlendirilerek büyüdüm. Şimdilerde birileri kalkacak ve bana, yok kardeşim sen Oğuz ve Kayı boylarından, Orta Asya’dan gelmediğin için Türk değil, Türkiyelisin diyecek ve ben de, ha peki, haklısınız diyeceğim.

Hadi canım sen de! Ne olacak benim 50 yıllık eğitimim, öğrenimim, ne olacak 26 yaşına gelmiş oğluma, 23 yaşına gelmiş kızıma verdiğim Türk eğitim kimliği, şimdi kalkıp kendilerine, kusura bakmayın çocuklar biz Türk değilmişiz, sadece Türkiyeliymişiz mi diyeceğim. bunun adına milleti bölmek, halkı parçalamak denmez mi?

***

KİMSE bana üst kimlik, alt kimlik hikâyelerini anlatmasın, her birimiz bu ülkede ne olduğumuzu biliyoruz, dinlerimiz, ırksal ve yöresel farklılıklarımız olabilir ve bu hiçbir zaman bizleri rahatsız etmedi, şimdi ne oldu da birdenbire azınlık sayılacakmışım. Benim atalarım kendilerine özel haklar verebilecek azınlık statüsünü Lozan Antlaşması’nda bile kabul etmemişler, biz Türk vatandaşıyız deyip azınlık haklarını reddetmişlerdir.

***

LÜTFEN dikkat edelim, birileri Türkiye ile oynamak istiyor, yarın öbür gün bakacaklar diyecekler ki, eee bakın sizin tamamınız Türk değilmiş, 70 milyon Türk’ten şu kadarı Kürt, şu kadarı Alevi, şu kadarı Süryani, şu kadarı Keldani, bu kadarı Laz, öbürleri Yahudi, bilmem ne kadarı Ermeni, kala kala 1 milyon Türk kaldı, bu kadar Türk için de bu kadar 700 küsur bin kilometrekare arazi fazla, gelin şunu efendi efendi paylaşın derler adama.

***

GÖZÜMÜZÜ dört değil yirmi dört açsak yetmez, bu iş yanık kokuyor.

Sizi bilmem ama bana, Türk değil de Türkiyeli denmesi rahatsız eder.”

***

BU iki mektup bize gerçeği göstermez mi?

“Ben Türk’üm diyen herkes Türk’tür!”

Ya adam “Ben Türk değilim!” diyorsa…

Ona da zorla “Ben Türk’üm!” dedirtemeyiz ya!

Peki, “Hem Türk’üm!” deyip “Kürtçülük!” yapanlar.

Onları fazla önemsemeyin…

Rüzgârın adı “Hint rüzgârı” olursa, onlar da hemen “Hintçi” oluverirler, yeter ki, rüzgârın gelişini, hızını kestirsinler. Ha Çinci, ha Japoncu, ha Hintçi, onlar için fark etmez.

Yorumlar kapatıldı.