İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Küreselleşme ve ordu ilişkisi

Akif Emre

Erdemir ihalesini kazanan OYAK’ın hisselerinin bir kısmını Fransız Arcelor firmasına devretmesiyle ortaya çıkan tartışma aslında küreselleşme ile millilik, küresel sermaye ile milli ordu tartışmasıdır. Küreselleşmeyle birlikte ulusal sınırların aşındığından hatta finans hareketliliği açısından bu sınırların değerinin kalmadığından bahisle küreselleşmeye direnmenin mümkün olmadığı tezi bir yana her şeyi sermaye hareketine indirgeyen bu yaklaşımın sermayeyi yegane değer üreten değer konumuna oturtarak mutlaklaştırmaya gittiğini belirtmekle yetinelim şimdilik.

Ulusallık ve küreselleşme ayrışmasında en hassas konulardan biri kuşkusuz ulusal orduların bu ilişkide nerede durduğudur. Ulusal orduların misyonu ana hatlarıyla ulusal sınırları korumaksa ulus-devlet modelinin aşıldığı bir modelde aşınan bu sınırların korunmasının ne kadar mümkün olacağını sormak gerekecek. Oysa ulus-devletlerin aşıldığını söyleyerek küreselleşmenin kaçınılmazlığını kabul etmemizi isteyenlerin kendi ulusal sınır ve çıkarlarını tahkim etmek için deniz aşırı askeri operasyonlara girişmesini en azından teorik olarak sorgulamak gerekmez mi?

Türkiye’de küreselleşme, ulusalcılık, özelleşme ve yabancı sermaye bağlamında tartışılan, tartışılır gibi yapılan konular bir yana tartışma dışı tuttuğumuz önemli eksenlerden biri de ordu ve küreselleşme ilişkisi, daha açık ifade ile ordu yabancı sermaye ilişkisinin bu süreçten nasıl etkilendiği/etkileneceği hususudur. Türkiye’de ordunun siyaset, ekonomi hatta toplum üzerindeki etki düzeyi göz önüne alındığında en azından küreselleşme tartışmalarından bu ilişkinin ne düzeyde etkileneceği suskunlukla geçiştirilecek türden değildir.

Bu düzlemde bir tartışma yapılmadığı için hem ordu hem de kamuoyu ortaya çıkan kimi durumlara hazırlıksız yakalanmakta, hamaset yahut ihanet parantezine sıkıştırılmış bir gündemden ileriye gidememektedir. Söz gelimi OYAK ve küresel sermaye ilişkisi bu durumun tipik örneğini teşkil ediyor. Konuya ilk dikkati çekenlerden biri Sabah’tan Ömer Lütfi Mete oldu (17 Ekim 2005). OYAK’ın ortağı olduğu Fransız AXA sigorta şirketinin 1915’teki Ermeni tehciri sırasında hayatını kaybeden poliçe sahibi Ermenilerin varislerine 17 milyon dolarlık tazminat ödemesiyle ilgili haber satır aralarında kayboldu. Geçtiğimiz günlerde CHP milletvekili Şükrü Elekdağ yaptığı açıklamada, siyasi sonuçlar doğuracak bu ödemeleri engelleyemediği takdirde OYAK’ın bu şirketle ortaklığına son vermesi gerektiğini söyledi. Sembolik düzeyde de olsa bu tazminat ödemesi; gelecekte Türkiye’nin ciddi biçimde başını ağrıtacak siyasal sonuçlar doğurabilir.. Bu durumda (dolaylı da olsa) ordu ile ilişki düzeyi bilinen OYAK’ın bu şirketle ortaklığını sürdürmesinin ulusal sınır ve onur savunmasıyla nasıl bağdaşacağı sorusu ister istemez gündeme gelmektedir.

Benzer biçimde Erdemir ihalesini kazanan OYAK’ın hisselerinin bir kısmını Fransız şirketine devretmesiyle ortaya çıkan husus; söz konusu olan Ermeni meselesiyle ilişkili olmasa bile ordu-sermaye ve ordu-küreselleşme ilişkisi bağlamında yoğunlaşmamızı gerektirmektedir. Bu, Ermeni meselesinden bağımsız olarak ulusal ordu ve küresel sermaye/kapitalizm ilişkisinin hangi zeminde ve ne türden sonuçlar doğurabileceğinin işaretlerini bize göstermektedir.

Esas tartışma, küreselleşmenin ulus-devletlerin önemli birimlerinden olan silahlı gücün küresel sermaye ile kurduğu ilişkilerde ulusallık özelliğini ne şekilde etkileyeceğine ilişkindir. Küreselleşme karşısında edilgen durumdaki ulus-devletlerde; ekonomik hayatın içinde taraf olmuş silahlı gücün bağımsızlığını nasıl koruyacağı ulusal onur, ulusal sınır tartışmasındaki yerinin bu süreçten nasıl etkileneceği konusunun aydınlar düzeyinde tartışılmamış olmasının hazırlıksızlığı yaşanan olaya karşı suskunluktan belli olmaktadır. Küreselleşmeyi klüp taraftarlığına indirgeyen medya ve aydınların ulusal onur ve bağımsızlık gibi sık sık kullandıkları kavramların içeriği yeniden tartışılmalı.

Yorumlar kapatıldı.