İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fener Rum Patriği Bartholomeos: Bizans ihya edilemez

Patrik, “Bazıları, ikinci Vatikan olmak istiyorlar diyor. Bunları katiyetle yalanlıyoruz. Devlet içinde devlet kurmak ve patrikhanenin siyasi bir güce dönüşmesi Ortodoks kilisesinin kaidelerine terstir” dedi

SOHBET ODASI

DERYA SAZAK

Heybeli izlenimleri

Patrik söyleşisi, Heybeliada’ya giderken, Ataköy Marina’dan kalkan Halki yatında başladı, altı saatlik maratonun ardından Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sonrasında Rumların dini ibadetlerini serbestçe yapabilecekleri konusunda Patriğe verdiği ‘Milletbaşı’ fermanıyla ilgili mozaiğin altında Bartholomeos ile çektirdiğimiz fotoğrafla Fener’de son buldu.

Ercan Arslan, her anı özenle fotoğrafladı. Dini bayramları nedeniyle Patriğin ABD’den gelen konukları vardı. Heybeliada Ruhban Okulu’nda aynı sıraları paylaşmışlardı. Faytonla tepeye tırmanırken, arabacının ‘Biz çoktan AB’ye girdik’ diye açıkladığı AB-Türkiye bayrakları yabancı konukların da ilgisini çekti.

Patrik, mezun olduğu okulda dolaşırken çocuklar gibi şendi. Kütüphaneyi, bahçedeki şapeli, dershaneleri, yatakhaneleri gezdirdi.

Tarihi ikonalar, eski eserlerle ilgili bilgi verdi. Lisenin Türk müdürü okulda bulunuyor. Heybeliada’nın tepesinden deniz bir başka güzel. Bahçede Patriğin beslediği hayvanlar var. Tavus kuşu, keçiler ve koyunlar. Yunanistan’dan turistler geziyordu… Tarihi değerdeki Hz. İsa ve Meryem Ana ikonaları, Metropoliten Müzesi’nde sergilenmiş.

Sıcak bir insan Patrik, dini ritüellerdeki görüntüsünün aksine, hayata esprili bakıyor.Yeni Papa 16. Benediktus’un Türkiye’de basılan AB kitabındaki 7.5 YTL fiyatı görünce ‘Papa ucuza gitmiş!’ diye takıldı. Dünyada 5 milyondan fazla satılan ‘Da Vinci Şifresi’ni sorduk, vakit bulup okuyamamış. Yakında ABD’ye gidecek. Seneye Papa’yı İstanbul’da ağırlayacak. Diplomatik yönüyle de öne çıkan bir Partik, Bartholomeos. Baharı, memleketi Gökçeada’da karşılamayı seviyor. Köyüne gidiyor. Eşek sırtında adayı geziyor.

Ruhban okulundaki Atatürk büstünde yazılı ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözlerini anımsatırken, ‘İlim okulda yapılır ama burası kapalı’ demekten kendini alamadı. Atatürk’ün yağlıboya bir tablosu Fener Rum Patrikhanesi’ndeki makam odasının duvarında asılı.

DERYA SAZAK: Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması tartışmaları AB sürecinde hız kazandı. Türkiye, patrikhanenin Ortodoks âlemi üzerindeki ‘ekümenlik’ iddiasını tanımıyor. Lozan’ın kiliseye evrensel nitelik kazandıracak şekilde tartışmaya açılmasını ileride Vatikan benzeri bir yapılanmaya ‘devlet içinde devlet olmaya’ götürebileceği gerekçesiyle karşı çıkıyor. Bugün Heybeliada’da bütün bu kavganın odağındaki okuldayız. Siz de 1961’de buradan mezun olmuşsunuz. Okul, Osmanlı döneminde tarihi bir manastırın etrafında 1844’te kurulmuş, 1971’de Anayasa değişikliği ile özel yüksekokulların devletleştirilmesi sırasında kapatılmış. Lise bölümü ‘resmen’ açık görünüyor. İlahiyat kısmı 34 yıldır kapalı. Ruhban okulunun açılmasındaki bunca ısrar neden?

BARTHOLOMEOS: Aya Triada Manastırı Ortodoks inancının kutsal mekânlarından biri. Tarihçiler Aziz Fotios tarafından 9. yüzyılda kurulan manastırın Hıristiyanlığın Kutsal Üçlüsü’ne (Aya Triada) ithaf edildiğini belirtiyor. Hazreti İsa’nın çarmıha gerilişi ve acıları dindiren Meryem Ana kutsal ikonaları asırlar önce yapılmış. İki sene önce Başbakan Erdoğan’ın da isteğiyle New York’a götürülerek Metropolitan Müzesi’nde sergilendiler. 1500’lü yıllardan kalma kutsal kitap tefsirlerinin yer aldığı hazine değerinde bir kütüphaneye sahibiz. Aya Triada Manastırı İstanbul’un fethinden sonra da varlığını sürdürmüş, eski yapı II. Abdülhamit’in izniyle yeniden yapıldı. 1844’te teoloji eğitimi veren bir okul açılmıştır.

Kapatma haksızdı

Gerek Osmanlı döneminde gerek Cumhuriyet döneminde çok patrik yetiştirdi. İskenderiye, Şam patrikleri buradan mezun oldular. Okul 1971’e kadar açık kaldı, buradan mezun olanlar yalnızca ruhaniliği seçmedi, akademisyenler, lise hocaları çıktı.

Ruhban okulunun tartışılmasının nedeni bizce haksız yere kapatılmış olması ve dünya Ortodoks âleminde birinci makam olan İstanbul Rum Patrikhanesi’nin kendi elemanlarını yetiştirme imkânından mahrum edilmesidir.

Birinci makam derken, ‘ekümenlik’ tartışması…

Bir hiyerarşi var Hıristiyan-Ortodoks âleminde, 15-16 müstakil kilise var. Otosefal veya otonom, iç işlerinde bağımsızdırlar fakat Ortodoksluğu ilgilendiren konularda İstanbul Patrikhanesi’nin hiyerarşi açısından birinci makam olarak bir koordinasyon yetkisi vardır. Panortodoks toplantılarına davet etmeye ve riyaset etmeye hakkı vardır. Bu da kilisenin ekümenik konsillerinin kaidelerine dayanan bir haktır, imtiyazdır. Ve bu bütün Ortodoks kiliseleri tarafından tanınan ve kabul edilen bir statüdür. İstanbul’dan sonra, İskenderiye, Şam, Kudüs, Moskova, Sırbistan diye sıralanır. Bu hiyerarşide İstanbul patrikhanesi birinci olmaya devam edecektir.

Vatikan da kabul ediyor

Bu gücünü nereden alıyor?

İstanbul, fethedilene kadar kiliseye bazı imtiyazlar verilmiş. Ortodoks kiliseleri tarafından değil, Vatikan ve Protestan kiliseleri tarafından da kabul ediliyor. Mesela Papa, Vatikan yönetimi Ortodoks âlemiyle diyalog kurmak veya inisiyatif almak istediği zaman İstanbul Patrikhanesi ile temas kuruyor. II. Jean Paul’ün ölümünden sonra yeni papa seçilince Katoliklerle diyaloğumuza hız vermek amacıyla eylül ayında bütün Ortodoks kiliseleri temsilcilerini İstanbul’a davet ettik, görüştük.

Katolik ve Ortodokslar arasında tarihte çatışmalar, savaşlar yaşandı, ayrılık oldu…

50 sene öncesine kadar ilişkimiz kopuktu.

Karşılıklı aforoz beş asırdan fazlaydı.

İstanbul Patriği Athenagoras, 1964’te Papa 6. Paul ile Kudüs’te buluştu ve yeni bir çığır açtılar. Ben Heybeliada’dan sonra Roma’da okudum. Katolikleri yakından tanıyorum. Ölen Papa, 1979’da Türkiye’yi, patrikhanemizi ziyaret etmişti. Katoliklerlel, Protestanlarla da teolojik diyalog ve dostluğumuzu sürdürüyoruz. Müslüman âlemiyle, Museviler ile köprüler kurduk. Şimdi bu ‘dinlerarası diyalog’ moda haline geldi. Biz bunun öncüsüyüz. 20-25 sene önce başladık bu görüşmelere.

Fatih’in Fermanı

İstanbul fetihten önce yağmalandı. O tarihte götürülen ‘kutsal emanetleri’ geri almışsınız. Neydi bunlar, ikonalar mı?

O dönemden kalma çok değerli emanet var. Ben aziz mertebesine erişmiş iki büyük selefimin reliklerini (kemikleri) istedim, Roma’da St. Peter Kilisesi’nde muhafaza ediliyordu, Papa bir mektupla bunları İstanbul Rum Patrikhanesi’ne iade etti.

Haçlı Seferleri’nin İslamiyetin Kudüs’teki varlığına son vermek amacıyla düzenlendiğini biliyorduk, o arada Doğu Roma’nın başkenti de saldırıya uğramış, yağmalanmış…

1204 senesinde Latinler, Katolikler tarafından fethedildi. İmparator ve Patrik İstanbul’u terk etmek mecburiyetinde kaldılar. İznik’e taşındılar. Haçlılar Doğu’ya giderken İstanbul’da durdular ve dönemin Konstantinopolis’ini fethettiler. Ortodoksları ezdiler. Kiliseleri yağma ettiler, kutsal eşyaları yağmaladılar ve Avrupa’ya götürdüler. Bu durum 57 sene sürdü. 1261’e kadar…

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u 1453’te fethediyor, Rum Patriği’ni çağırıyor ve bir ferman veriyor. Sanıyorum şimdi Fener’deki patrikhanenin duvarında temsili resmi var. Fatih’in fermanı o zaman ne anlama geliyor?

Çok önemli bir jest ve metindir. Çünkü Hıristiyanların buradan gitmesini istemediğini gösteren bir belgedir. Hayatlarına, örf ve âdetlerine yeni idare altında devam etmelerine müsaade etmişti. Patriği ‘Milletbaşı’ olarak ilan etmişti. Yalnız Rumların dini lideri değil Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bütün Hıristiyanların mesul temsilcisi olarak kabul edilmişti Patrik. Sırp Ortodoksları veya Bulgar Ortodoksları için Babıâli’ye karşı sorumlu olan ve onların adına konuşabilen İstanbul Patriği idi. ‘Milletbaşı’, sadece Ortodoks milletinin, yalnız Rumların değil Ortodoks âleminin başı.

Müftülerin hakları

Ancak Patriğe tanınan yetki, siyasi ve idari olmaktan çok, ‘izdivaç, vaftiz, defin’ gibi sosyal ve ruhani alanlarda değil mi? Tarih kitaplarında öyle okumuştuk.

Bugün Batı Trakya’daki müftülerin hakları neyse onlar. Vasiyet, miras gibi alanları da düzenliyordu ferman. Lozan Antlaşması’yla bu imtiyazlar İstanbul Patriği’nin elinden alındı, çünkü Türkiye’de Medeni Kanun kabul edilmişti. 1923’ten sonra Patriğin yalnız dini imtiyazları korundu.

Patrikhane bugün de yönetsel, siyasi hedeflerin peşinde değil, öyle mi?

Hayır, bugün de istemiyoruz. Bazıları diyorlar ki, ‘Rum Patrikhanesi yok Bizans’ı ihya etmek istiyor’, ‘İkinci Vatikan olmak istiyor’. Bunları katiyetle yalanlıyoruz. Defalarca söylediğim gibi, ‘devlet içinde devlet kurmak’ ve patrikhanenin siyasi bir güce dönüşmesi Ortodoks kilisesinin kaidelerine ters düşüyor.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, patrikhaneye böyle bir öneride bulunsa bile, yani siz ‘İkinci Vatikan olabilirsiniz’ dese bile bunu reddederiz.

Sezar’ın hakkı Sezar’a

Ortodoksluk dünyevi konularda güç ve iktidar arayışında değil mi?

İncil’de Mesih İsa’nın sözleri var: ‘Sezar’a ait olanı Sezar’a, Allah’a ait olanı Allah’a vereceksin.’ Biz buna inanıyoruz.

Seküler alana girmek istemiyorsunuz.

İstemiyoruz. Mahsus yazılıyor ve tekrar ediliyor.

Bu güvensizlik neden?

Önyargılar, bilinçsizlik var, şimdi herkes Lozan’dan bahsediyor. Kim okuyor, Lozan Antlaşması’nı? Ama herkes Lozan’dan konuşuyor. Okusunlar bakalım, ne bulacaklar?

Lozan uygulanmadı

AB Komisyonu Temsilcisi Kretschmer, Lozan Antlaşması’nın daha geniş yorumlanmasını isteyen bir demeç verdi.

Lozan Antlaşması keşke Rum cemaatinin 100 binden fazla olduğu zaman tatbik edilseydi. Lozan uygulanmadı.

Lozan’da azınlıklar açısından uygulanmayan maddeler var mı?

Lozan’ın tanıdığı Rumların Ermenilerin ve Musevilerin dini eğitim hakları vardır, kendi olanaklarıyla dini okul açabilir, din adamı yetiştirebilir deniyor. İstanbul eski valisi Erol Çakır bir gün beni vilayete çağırdı, Ankara’dan Dışişleri’nden bir emir geldi size bunu iletiyorum, ‘Ekümenik kelimesini bir daha kullanmayın’ dedi. Ben de valiye dedim ki, ‘Lozan’da böyle bir şey yok ama azınlıkların dini eğitim hakları var. Ruhban okulunu kapatmakla bizi bu haktan mahrum etmiş oluyorsunuz. Lozan’ı çiğniyorsunuz.’

Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı olması…

Lozan’a aykırıdır.

2. Roma yok ki üçüncüsü olsun

Rusya’daki Ortodoksluğun güçlenmesi de bu dönemde mi, gerçi Fatih İstanbul’u fethettikten sonra Rus çarları kiliseye kapıyı açıyorlar.

Çarlık Rusya’sında ‘Üçüncü Roma teorisi’ çıktı. Rusların mantalitesine göre ‘Birinci Roma düştü, Katolik oldu’. Yeni Roma olarak adlandırılan İstanbul Türklere geçti. Ruslar, bu manevi güç kaybını ‘Artık Ortodoksluğun merkezi biziz’ diyerek lehlerine çevirmeye çalıştılar. Patrikhanemiz bu teoriyi hiçbir zaman kabul etmedi. Çünkü biz diyoruz ki ‘İkinci Roma yok ki, Üçüncü Roma olsun. İstanbul’un kilise açısından ikinci adı ‘Yeni Roma’dır.

Bugün nasıl anmak gerekiyor?

Bugün patrikhanemizin veya Patriğin tam unvanı Konstantinopolis… Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik.

İstanbul’u hâlâ Konstantinopolis diye mi anıyorsunuz? Peki, Konstantinopolis, şimdi kavramlara takılmayacağım ama yine Türkiye’den bakınca hani bir türlü İstanbul sözü kullanılmıyor…

İstanbul ne demek? Rumca İstinboli, şehre doğru demek. Yani İstanbul kelime olarak etimoloji açısından Konstantinopolis’ten daha Rumcadır.

Osmanlı döneminde şehrin adı Konstantinopolis değil miydi? St. Petersburg gibi bunun siyasi amacı yok, hemen böyle kuşkulara düşmeyelim. Konstantinopolis derken yani bu demek değil ki Bizans’ı ihya edeceğiz!

Devletimize bağlı insanız

Ekümenliğin tanınması ve ruhban okulunun açılmasının ardında 500 yıllık ‘Bizans’ı geri alma’ düşünün yattığı, Karadeniz’de Rum Pontus yönetimini kurma ve bu şekilde ‘Küçük Asya felaketinin’ rövanşını almaya dönük Yunan ‘Megali İdea’sını gerçekleştirme isteğinin yattığı öne sürülüyor…

Hepsi fasarya! Biz realist, medeni insanlarız. Memleketimize (Türkiye Cumhuriyeti), devletimize bağlı olan insanız, hiçbir zaman devletimize problem çıkarmadık, çıkarmıyoruz da. Böyle çılgın hayaller peşinde değiliz. Bizler Türkiye’de yaşıyoruz. Bırakın bizi, Yunan hükümetine, Yunan Başbakanı’na sorsanız, Yunanistan’da doğru dürüst düşünen vatandaşlara sorsanız, ‘İstanbul’u tekrar alıp Bizans’ı, tekrar Konstantinopolis’i kuracaksınız’, aklı başında kimse böyle şey düşünmez .

Patrikhane bunu nasıl yapacak? İstanbul’da 3 bin Rum kaldı, biz kiliselerimize papaz tayin edemiyoruz, burada ‘İstanbul’u işgal edeceğiz, Vatikan kuracağız,’ Güldürmeyin beni!.. Halimizi görüyorsunuz, Heybeliada Ruhban Okulu kapalı, doğru dürüst din adamı, ilahiyatçı yetiştiremiyoruz. Okulun bahçesinde Atatürk büstü var. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ yazıyor. Ama okul kapalı. Nerede ilim yapacaksınız?

YARIN: Heybeliada nasıl açılır?

Yorumlar kapatıldı.