İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Orhan Pamuk´un sözleri referans!

Ruhat Mengi

Biz hepsini yeterince duyuramıyoruz ama dünyada ve Türkiye’de Ermeni Soykırım Tasarısı’yla ilgili önemli gelişmeler sürüyor.

Buna sadece “Tasarı’yla ilgili” demek de yetersiz zira bizde de bir grubun İsrarla arka çıktığı Ermeni diasporası sadece o konuda değil, Türkiye’yle ilgili her konuda hızlı faaliyetini yürütmeye devam ediyor.

Amerika’da sahnelenen “The Beast on the Moon” adlı oyunda Türk imajını fazlasıyla zedeleyici iftiraların yer aldığını daha önce yazmıştım.

Ermeniler şimdi de İtalya’da dikilecek Atatürk anıtını baltalamak için kampanya başlatmışlar.

“Roma’da Atatürk heykeli mi?” başlıklı kampanya mesajlarında İtalyanlar’ın aldığı “trajik” kararın önlenmesi için Roma Belediye Başkanı Walter Veltroni’ye mektup kampanyası başlattıkları bildirilerek Başkan’ın mail adresi veriliyor.

Yazılan mektup örneğinde ise Atatürk’ün bugünkü Türk devleti modelini yarattığı ama buna ulaşırken 1.5 milyon masum Ermeni’yi (rakam 1 milyondan 1.5’a çıkarılıyor dikkatinizi çekerim, gerçek rakam ise aynı yıllarda öldürülen Türkler’den fazla değil) katledenleri, 20’nci yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirenleri gizlediği anlatılıyor. Daha sonra da AB’nin Türkiye’den “Ermeni soykırımını tanımasını giriş için şart koştuğu” gibi esaslı bir yalan baskı unsuru olarak kullanılıyor ve italya’nın Yahudi soykırımına verdiği önemi bu olaya da vermesi isteniyor. Duygulu, saygılı, etkileyici bir üslupla…

Edinburg’da neler oldu?

İngiltere’de yaşayan Türkler’in, özellikle İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (ITDF) ile İngiltere Türk Diyalog Komitesi (ITDK) üyelerinin önlemek için ciddi bir çalışma gerçekleştirdikleri Ermeni soykırımını tanımaya yönelik tasarı biliyorsunuz Edinburg Kent Konseyi’nde 16’ya karşı 29 oyla kabul edildi (13 üye çekimser…)

İskoçya’dan gelen bilgilere göre; Ermeni lobi grubu CRAG’ın 18 aylık propaganda faaliyeti sonunda yapılan oylamada, önce suçlayan sonra savunan tarafın konuşması ve suçlamalara cevap vermesi gerekirken bunun tam tersi yapılarak Türk tarafının savunması engellenmiş.

Kent Konseyi lideri Donald Anderson tasarıda “iki toplumu da kırmayacak ve çözüm üretecek” düzeltmeler yapacağına defalarca söz vermesine rağmen bunu yapmayarak sadece Türkler’i yumuşatmak için “Türkiye’nin AB üyeliğine karşı değiliz” gibi ifadeler eklemiş.

Türk temsil heyeti sözcüsü ise buna çok haklı ve doğru bir cevap vermiş: “Bizim bu karalama kampanyasına itirazımızın AB ile ilgili olduğunu sananlar çok yanılıyor. Biz sadece bu haksız suçlamalara itiraz ediyoruz. Kaldı ki; AB’ye girmek uğruna yapmadığımız bir şeyi kabul edeceğimizi zannedenler büyük yanılgı içindeler.”

Bu nasıl soykırım?

Keşke size İngiltere Türk Diyalog Komitesi’nde yer alan İngiliz ve Türkler’in konuşmalarının tamamını verebilseydim. Örneğin Dr. Chris Ferrard’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nda her görüşün ve her inancın serbestçe ifade edildiğini, Avrupa’da olduğu gibi ırkçılık yapılmadığını, ayrıca Ermeniler’in o dönemde silahlı birlikler oluşturarak 523 bin Müslüman Osmanlı tebasının ölümünden sorumlu olduğunu” anlattığı konuşması… Bu olaya neden soykırım denemeyeceğini anlatan diğerleri…

Nitekim tasarıda “Her iki tarafın karşılıklı kayıplar verdiği” vurgulanmasına rağmen yine de Osmanlı’lar tarafından Ermeniler’e soykırım yapıldığı kabul ediliyor.

Edinburg’daki oylamaların en ilginç tarafı ise İşçi Partili Chris Wigglesworth, Robert Cairns gibi isimlerin Orhan Pamuk’un soykırım iddiası ile ilgili görüşünü örnek göstermesi.. Ermeni heyetinden Dr. Harry Hagopyan’ın ise Orhan Pamuk, Halil Berktay, Tamer Akçam, Selim Deringil ve birkaç ismi daha “soykırımın gerçekleştiğine onlar da inanıyor” diyerek vermesi. Hırant Dink’in “sadece Ermeni olduğunu söylediği için 6 ay hapis cezası aldığı” yalanını eklemesi.

Yorum yapmayacağım ama bu isimler Ermeni diasporası adına tebrik edilmeyi hak ediyorlar.

Masada tek başına!

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın eşinin tek başına yediği yemek dün Hürriyet’in manşet haberiydi. Bakan bir lokantada 20 erkekle aynı masada otururken, seyahatte kendisine eşlik eden Semiha Yıldırım protokol masasından 2 metre uzakta ayrı bir masada yapayalnız oturuyor.

Yine iyi, araya bir paravan da konabilirdi.

İşte AKP’nin kadınlara değer veriyor görünerek, türbanlı kadınların devlet dairelerinde çalışmasını ister görünerek özüyle nasıl bir çelişkiye düştüğünün takiyye demeyelim) açık göstergesi..

8 yaşındaki erkek çocukların bile kadına yaklaşmasını önleyen, bîr bakan eşinin erkeklerin bulunduğu bir masada kısa süre oturmasını bile doğru bulmayan anlayış gerçekte “onların erkeklerle bir arada çalışmasına” nasıl razı olabilir?

Ben Semiha Hanım’a yapılanın da, kadınları dini öne sürerek siyasete alet etmenin de, onları vitrin olarak kullanmanın da her şeyden önce kadınlara, sonra da bütün millete büyük ayıp, büyük saygısızlık olduğuna inanıyorum.

Yorumlar kapatıldı.