İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Lozan´ı geniş yorumlamak´

Taha Akyol

AVRUPA Birliği’nin Ankara Temsilcisi HansJörg Kretschmer, arkadaşımız Semih İdiz’e yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin azınlıklar konusunda “Lozan’ı geniş yorumlamasını” istiyor.

Lozan’ın Türkiye için önemini sorgulamak istemediğini, çünkü “böyle bir tartışmanın kamuoyunda yaratacağı tepkiyi bildiğini” söylüyor.

Böyle bir tepkiden çekinmeseydi nasıl konuşurdu bilmiyorum ama, söylediği özetle şu: Türkiye azınlıklar konusunda Lozan’la sınırlı değil, daha geniş, yani Avrupa ölçüleri açısından bakmalı!

Sayın Kretschmer Türkiye’nin terörizmle mücadelesine çok net destek veriyor, bunun için bir vatandaş olarak teşekkür ederim. Ama “azınlıklar” konusunda hem yanılıyor hem haddini aşıyor!

Evvela Avrupa’nın standart bir “azınlık” tanımı yoktur ki Türkiye’nin de ona uyması istensin…

İkincisi, “Avrupa Milli Azınlık Hakları Çerçeve Sözleşmesi” her ülkenin kendi azınlığını kendisinin tarif edeceğini belirtmiştir.

Üçüncüsü, bizim kültürümüzde ve hukukumuzda “azınlık” tarifi Lozan’da ve Lozan’a gerekçeler oluşturan eski Osmanlı belgelerinde tanımlanmıştır:

“Türkiye’de Müslüman azınlık yoktur, azınlık dine göre tarif edilir!”

Avrupa ve Lozan

Çeşitli AB belgelerinde Türkiye’de Alevilere ve Kürtlere “azınlık” denildi. Buna Aleviler de Kürtler de itiraz etti çünkü hepimiz aynı kültürün çocukları olduğumuz için “azınlık” terimine hepimiz aynı anlamı veriyoruz.

Öte yandan, AB belgelerindeki bu “azınlık” terimine hükümet de itiraz etti. Bunun için Abdullah Gül ve Dışişleri seferber oldu; AB’nin yetkili organı olan AB Konseyi Türkiye’nin itirazını haklı buldu. “İlerleme raporları”ndan bu “azınlık” terimi çıkarıldı.

Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin temel hukuki belgesi olan “Müzakere Çerçeve Belgesi”nde de böyle bir “azınlık” terimine yer verilmedi.

Lozan’daki “azınlıklar” tarifini, bu şekilde AB organları da kabul etti.

Kretschmer “dini ve kültürel çeşitlilik” kavramı ile “azınlık” kavramını karıştırarak Lozan’a ‘geniş’ yorum getiremez, hele bunu hiç talep edemez.

Avrupa hukukunda “Milli Azınlıkların Korunması Sözleşmesi” her ülkeye kendi azınlığını tarif etme yetkisi verdiği halde, Fransa, Belçika, Yunanistan ve Lüksemburg gibi AB üyesi ülkeler bunu imzalamayı reddetmiştir! Almanya rezervler koyarak imzalamıştır.

Türkiye de bunu imzalamak zorunda değildir.

Çifte standart olmaz

Yunanistan, “İskeçe Türk Derneği”ni kapattı, “Lozan’da Türk değil Müslüman deniliyor” diye! Yunan Yargıtay’ı onayladı. Halbuki dernek Lozan’a göre değil, kişilerin kendi kültürel kimliğini seçme hakkına göre kurulmuştu! Yunanistan, Arnavut ve Makedon azınlıklarını da reddediyor. AB bunlara ses çıkarmıyor!

Ama Türkiye’ye gelince “Katılım Ortaklığı Belgesi”nde, azınlık ve kültürel çeşitlilik gibi konularda “AB üyesi ülkeler arasında en iyi uygulama hangisi ise Türkiye’nin onu gerçekleştirmesini” istiyor!

Asıl çifte standart budur! Türkiye’nin tek taahhüdü, Kopenhag Kriterleri’dir; yasal düzeyde bunu gerçekleştirdiği için müzakereler başlamıştır! Sorunlar sadece uygulamayla ilgilidir.

Elbette AB hedefini kaybetmeyeceğiz, bunda büyük milli çıkarlarımız var. Ama herkes bilsin ki, Lozan her çıkardan üstündür. Avrupa istikrarı için de hayati derecede önemlidir.

Lozan nasıl imzalanmışsa “ilelebet” öyle kalacaktır!

Yorumlar kapatıldı.