İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Yahudi sermayesi ve Türkiye’yi çökerten Galata Bankerleri (2)

Muhiddin NALBANTOĞLU

Dünden devam ediyoruz…

19.yüzyıl başlarına değin, “gedik” adı verilen esnaf loncalarına değin, “gedik” adı verilen esnaf loncalarını da finanse eden sarraflar bu tarihten sonra gediklerin pazarlama tekeline ve benzeri ayrıcalıklarına karşı çıkmaya başladılar. Gediklerle ortak davranan yeniçerilerin 1826’da tasfiye edilmesi, ardından da Tanzimat döneminde gediklerin ayrıcalıklarına son verilmesi Galata bankerlerinin daha serbest etkinlikte bulunmasına olanak sağladı. Baltalimanı Antlaşması’nı (1838) izleyen dönemde Osmanlı Devleti’nin Batılı ülkeler karşısında ekonomik ve mali bağımlılığının artmasına koşut olarak bazı banker aileleri Avrupa çapında ün kazanmaya başladı. Büyük banker aileleri 1854 sonrasındaki dış borçlanma sürecinde de başrolde yer aldılar. Dış istikrazların komisyonculuğundan, Osmanlı Devleti’ne doğrudan borç vermeye kadar her türlü mali ilişkide etkili oldular.

İlk Osmanlı bankasının kurulmasına da Galata bankerleri öncülük etti. Osmanlı hükümeti 1845’te kambiyo işlemlerini düzene kavuşturmak için, ecnebi tebasından M. Baltazzi (Baltacı) adlı bir Galat abankeri ile Y. Alleon adlı Fransız kökenli bir bankere başvurdu. Bu bankerler iki milyon kuruş karşılığında bir yıl süreyle, 110 Osmanlı Kuruşu = 1 İngiliz Lirası rayiciyle Fransa ve İngiltere üzerine poliçe çekmeyi taahhüt ettiler. 1847’de sözleşmeyi yenilemek yerine, bankerler girişimlerini İstanbul Bankası adını verdikleri bankayla sürdürmek istediler. Bunun için hükümetten 25 milyon kuruşluk bir destek de sağladılar. Avrupa’daki 1848 devrimlerinin etkisiyle bankanın etkinliğine 1852’de son verildi.”

Geçtiğimiz yıllarda şüpheli bir kazaya kurban giderek hayatını kaybeden aziz dostum Prof. Dr. Ali İhsan Bağış’a Allah gani gani rahmet eylesin, “Galata Bankerleri” adıyla harikulade güzel bir eser yayınlamıştı. Bu eserinde ortaya koyduğu gibi, Türkiye’deki Yahudi, Rum ve Ermeni azınlıkların mali oyunları, devletin ekonomik çıkarlarını nasıl sömürdükleri büyük bir gerçek olarak görülmektedir. Bu güzel eserin bugünlerde yeniden yayınlanmasının büyük faydalar sağalanacağına inanıyorum. Zira o zamanlarda olduğu gibi şimdi de Yahudi ve ecnebi sermayesi Türk ekonomizsine acımasız pençesini atmış bulunmaktadır. Özellikle Yahudi sermayesinin Galata’ya çöreklenmeye hazırlanması ve Türkiye’den de oldukça geniş bir ortaklar ve çıkarcılar çevresi bulması durumun vahemetini göstermektedir. Biz burada Galata Bankerleri konusunda verdiğimiz kısa tarihi bilgilerden sonra bir de Osmanlıyı çökerten Yahudi oyunlarından, Yasef Nassi ve Hester Kira’dan örnek verelim. Bu Hester Kira adlı Yahudi kadınının Türk paralarında ve Türk gümrüklerindeki kirli elinin çevirdiği oyunlar sonucunda kendisi öldürülmüş ve kesilen eli de evinin kapısına çivilenmiştir. Yasef Nassi’ye gelince, rahmetli Nazmi Sevgen’in yazdığı “Nazıl Sömürüldük? Sarrafları” başlıklı yazı dizisinde şu bilgiler ve belgeler verilmektedir: “… Yasef Nassi, Osmanlılarla Lehliler arasındaki balmumu ticaretini çok karlı gördüğü için şarap ihracı gibi bu işi de inhisarı altına almak istemiş, hemen II. Selim’e konuşarak Lehistan kralına hitaben şu Name-i Humayunu alıvermiştir:”Musevi milletinin ileri gelen emirlerinden Nakşadükası Yasef’in adamlarından Ferman-ı Hümayunumu getiren Yahudi Cakomor bazı ortakları ile beraber vilayetinizde hasıl olan balmumunu kendilerinden başka kimseye vermemeyi kabul edip ellerine taahhüt senedi verildiğini ve bu suretle işe başlayıp bazı tüccarla alış – verişte sbulunduklarını bildirerek bizden yardımda bulunmamızı dilemişlerdir.

Öteden beri bize doğrulukla bağlanmış olanlara atifette bulunmak baş emelimiz olduğundan arzeyledikleri gibi şart ve iltizamları makbulunuz olduğuna ve ellerine de taahhüt senedi verilmiş bulunduğuna göre, bize karşı olan dostluk ve iyi duygularınıza güvenerek ellerine verilen taahhüt senediniz uyarınca hareket edip uhdelerinde bulunan balmumu tekelini muhafaza etmelerini isteriz. Bundan başka gümrük ve sair işler için verilen taahhüt senedinizin dışında hariçten hiç bir kimsenin kendilerine karışmaması temin olunmalıdır.

Yasef Nassi, balmumu inhisarını aldıktan sonra İstanbul boğazından geçirmek suretiyle Boğdan’a bin fıçı şarap göndermek mezuniyetini elde etmekle beraber kendisinden başkasının Boğazdan şarap geçirmesini yasak ettirmiştir. Kurnaz Yahudi sarrafın, kazancı için koca Padişahın himaye ve siyasetine sığındığını, dilediğini yaptırdığını göstermesi bakımından bu belgeler hem önemli, hem de çok acıdır:”Piyale paşa hazretlerine, Haslar kadısına ve Yenihisar dizdarına hüküm ki şimdi Nakşe dükası bulunan Yasef, Tabib Davit adındaki adamını dergah-ı Mualla’ma gönderip bundan evvel Girit adasından her yıl bin fıçı şarap alıp İstanbul boğazından Boğdan’a geçirmek için Emr-i şerif verilmiştir. Bazı Hristiyanlar, elimizde emrimiz vardır diye müdahalede bulunmak istemişlerdir. Nakşe dükası Yasef, bu işte müstakil olmayı istida eylediğinden evvelki emrim mucibince Girit adasından bu yıl bin fıçı şarap alıp bir kimseyi bunlara müdahale ettirmeyip elimizde emrimiz var diyerek şarap geçirmeye teşebbüs edecekleri men ve def eyleyip ellerindeki emirlerini alıp keseye koyup üstünü de mühürleyerek kapıma gönderesiz. Dikkat ederiz ki bu emre aykırı şarap geçirmeyeler. Emir dışında hareket edenlerin şaraplarını zaptetip hallerini etrafıyla tahkik ve arzeyleyesiz.”

Yorumlar kapatıldı.