İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Koçaryan yönetimi; Ermenistan’ın çilesi

İsmet Giritli

05 Kasım 2005 Cumartesi

Uluslararası Kriz Grubu’nun (İCG), 18 Ekim 2004’te Brüksel’de yayınlanan ‘Ermenistan Raporu’nda bu ülkede her an bir siyasi karışıklık çıkabileceği ve Ermenistan halkının Karabağlı Koçaryan ve yönetiminden kurtulmak istediğinin belirtildiği ve bu kuruluşun diğer bütün uluslararası Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak gördüğü bildirilmektedir. (*)

Diğer taraftan, 1991’de bağımsız olan Ermenistan’ın ilk Devlet Başkanı Ter Petrosyan’ın Karabağ konusunda Azerbaycan ile görüşebileceği yolunda sinyaller vermesi üzerine artan baskılar sonucu görevinden ayrıldığını ve 1998 ile 2003’teki devlet başkanlığı seçimlerini Karabağlı olan ve Ermenistan-Azerbaycan Savaşı yıllarında Karabağ Savunma Komitesi Başkanlığını yapan Robert Koçaryan’ın kazandığını ve Başbakanlık ile Devlet Başkanlığı dönemlerinde Ermenistan’ın bütün önemli mevkilerine Karabağlıları getirerek, Ermenistan yönetimini adeta bir ‘Karabağ Klanı’na dönüştürdüğünü biliyoruz

Ermenistan halkı, Koçaryan liderliğindeki Karabağ Klanının, uzlaşmazlık ve çözümsüzlüğü körüklemesi sonucu, enerji ve gıda sıkıntısı çektiklerini, gençlerin iki yıl zorunlu askerlik yapmak durumunun devam ettiğini ve ambargoların bu yüzden sürdüğünü anlamakta ve bu konuda ‘Karabağ’ın değil; Anavatan Ermenistan’ın söz sahibi olması gerektiğine inanarak, Azerbaycan’dan Ermenistan’a göç etmek zorunda kalan 300.000 Ermeniden en az yarısı, ekonomik zorluklar yüzünden, çeşitli ülkelere göç etmiş bulunmaktadırlar.

Koçaryan’ın aynı uzlaşmaz tutumu yüzünden Türkiye-Ermenistan sınırının açılması da gecikmekte, Ermenistan’ın Türkiye’den toprak talepleri, Türkiye düşmanı dış politikası ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımaması gibi nedenlerle iki ülke arasındaki sınır kapalı kalmaya devam etmektedir. Oysa, Ermenistan’ın, 1921’de imzaladığı Kars Antlaşmasını inkar ederek, Türkiye ile sınırını tanımaması, Türkiye topraklarından ‘Batı Ermenistan’ diye söz etmesi, devlet arması, milli marşı, bağımsızlık bildirisi, Anayasası ve bayrağı ile Türk düşmanlığı mesajı vermesi gibi olgular, Azerbaycan toprağı Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgali ile tamamlanınca, Türkiye’nin sınırı kapatma nedenleri devam etmektedir.

Bunlar yetmiyormuş gibi, ‘Karabağ ve Soykırım’ takıntısı ile dolu diaspora ile esas itibar ile terörist bir örgüt olan Taşnak Partisi’nin Koçaryan yönetiminin başlıca destekçileri olması, Ermenistan halkının ekonomik durumunun düzelmesini önlemekte, halkın % 55’i fakirlik sınırının altında yaşarken, kişi başına düşen yıllık milli gelir 950 dolar civarında seyretmekte, % 30’u aşan işsizlik karşısında halk, özellikle Rusya’ya göç etmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, radikal Taşnak Partisi’nin güdümündeki Koçaryan’ın ‘Karabağ Yönetimi’ ve bu, yönetim üzerindeki diasporanın baskısı kalkmadığı müddetçe, ülkedeki muhalefetin ve direnişin bitmek şöyle dursun, tırmanmasını beklemek doğaldır. Bu durum ise, Rusya’ya yaramakta, ne var ki Rusya’nın Koçaryan’a sağladığı askeri ve ekonomik desteğe rağmen, İCG’nin Ermenistan’daki 100 etkili isimle yaptığı anket, ankete cevap verenlerin %74’ünün Rusya’nın bu desteğinin, Ermenistan’ın bölgedeki güvenliğini garanti etmediği kanaatinde olduklarını göstermektedir.

Haftalık ‘Agos’ gazetesi yönetmeni Hrant Dink’in Milliyet’te Derya Sazak ile yaptığı sohbette; “1915’te yaşananlar benim ve her Ermeni için soykırımdır” derken diğer taraftan bu konunun demokrasi içinde tartışılmasını önermesi, Koçaryan yönetiminin uzlaşmaz tutumunu görmezlikten gelirken Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını istemesi ise çok haksız ve taraf tutan bir çelişki değil midir?

…..

(*) Bu konuda, ayrıntılı bilgi için, haftalık “Dünya Gündemi” gazetesinin 41. ve 42. sayılarında Kafkasya masasının “Karabağ Klanının İcraatları Ermenistan’ı Boğuyor” ve “Ermenistan’ın Ufkunda Güneş Yok” başlıklı diplomatik gözlemlerine bakılabilir.

Yorumlar kapatıldı.