İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Başka bir `Kırım´

Ermeni diasporası kendi varlığını sürdürmek için, Ermenilerin Osmanlı Döneminde bir soykırıma uğradığı iddiasını ortaya attı ve ne yazık ki zamanında karşı tedbirleri alamadığımız için bu asılsız görüş zamanla bir çok ülkede de kabul gördü.

Osmanlı’nın varisi sayılan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan ve aramızdaki bazı aydınların (!) da kişisel hesaplarla destek verdiği bu iftirayı hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz.

Çok zorluklarla uğraşacağız, ama sonunda bahis konusu olayların bir soykırım değil, savaş şartlarında dış güçlerin tahriki ile gelişmiş ve karşılıklı acılara yol açmış bir trajedi olduğu ortaya çıkacak.

Er geç bu tarihi gerçek anlaşılacak ve Türkiye böylesi aşağılayıcı bir suçlamadan aklanacak.

Soykırım 2. Dünya savaşından sonra tanımlanmış bir suç. Sebebi de Nazi Almanya’sının Yahudilere karşı giriştiği planlı ve programlı genel bir imha işlemi. Daha öncesi uluslar arası adli sistemde böyle bir suç tarifi yok.

Gerçekten de suç, çağa ve toplum yapısına bağlı bir kavram. Toplumların yaşam koşulları, dünyaya bakışı, öncelikleri değiştikçe suç kavramı da yeniden şekilleniyor. Bakıyorsunuz eskiden suç olan bir fiil yasallaşıyor, buna mukabil bugün olağan karşılanan bir davranış aradan yıllar geçtikten sonra oluşan değer yargıları karşısında suç kategorisine giriyor.

Günümüzde de böyle bir gelişme var. Binlerce yıldır hoyratça kullandığımız tabiat varlıkları ve tarihi miras giderek korunması gereken bir değer olarak ortaya çıkıyor.

Tüm insanlığın ortak malı kabul edilen çevreyi tahrip eden girişimler kınanıyor, suça dönüşüyor ve yasalarla cezalandırılıyor.

Modern yaşam ve teknolojinin çevreye verdiği zararlar bu yöndeki bilinci arttırıyor.

Çevrenin korunması doğrultusunda Türkiye’de de ciddi yasal çalışmalar var. Ancak toplumun duyarsızlığı bu çabaları şimdilik sonuçsuz kılıyor. El birliği ile doğal kaynakları ve tarihi mirası sorumsuzca hatta haince tahribe devam ediyoruz.

Oysa yakın dönemde uluslar arası adli sistemde en radikal değişiklik çevre suçları ile ilgili alanlarda yaşanacak ve sadece o gün değil geçmişte de çevreye karşı girişilmiş katliam ağır bir suç olarak ortaya çıkacak. Soykırım kavramı benzeri çevre kırımı suçu oluşacak ve geçmişteki davranışlar da sorgulanacak.

O gün geldiğinde belki Türkiye “Ermeni Soykırımı” iftirasından çoktan arınmış olacak ama, böyle giderse “Çevre Kırımı” suçlamasından yakasını kurtaramayacak.

Çarpık şehirleşmeden tarım alanlarının işgaline, tarihi dokunun tahribinden kentsel atıkların ortalığa saçılmasına, ormanların yağmalanmasından koyların kirletilmesine kadar nice ayıbımız yüzümüze vurulacak.

Dünyanın en büyük açık kanalizasyonu haline getirdiğimiz Boğazın silueti üzerine konduracağımız burmalı kuleler de bizi bu zülden kurtaramayacak.

Hala geç değil. Hiç olmazsa bundan sonra gerekenleri yapalım ve çocuklarımıza böylesi yüzkarası bir miras bırakmayalım.

Yorumlar kapatıldı.