İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tanımakla bitse…

Oktay Ekşi

FENER Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un ‘Ben Ekümenik Patriğim’ iddiası ile ‘Heybeliada Rum Okulu’ meselesi dün yine depreşti: Ortodoks kiliseleriyle Avrupa Hıristiyan Demokrat Partilerinin temsilcileri dün İstanbul’da bir araya gelmişlerdi. Böyle bir toplantıda genellikle ne konuşulur: Karşılıklı iyi niyet… İlişkileri nasıl geliştirebiliriz vs. değil mi?

Galiba öyle olmamış veya öyle olmasına fırsat kalmadan ekümeniklik meselesi gündemi işgal etmiş. Çünkü Patrik hazretleri kendisinin ‘ekümenik’ yani evrensel otorite sahibi olduğunun kabul edilmesini istemiş. Bu sıfatın 6’ncı asırdan beri Rum Ortodoks Patrikleri tarafından kullanılagelmekte olduğunu vurgulamış.

Patrik Bartholomeos tarihi açıdan doğruyu söylüyor. Ama doğruyu biraz eksik söylüyor. Çünkü Lozan’a gelinceye kadar kullanılması olağan sayılan o sıfat Lozan’la birlikte -Türkiye yönünden- tarihe karıştı.

Gerçi Lozan’da ‘Fener Rum Patriği’nin ekümenikliği kaldırılmıştır’ gibi bir hüküm yoktur. Zaten olması da gerekmezdi. Çünkü o kilisenin tanıdığı bir unvandı. Hálá da Patrik Bartholomeos’a ‘Ekümenik Patrik’ diyen kiliselere ve kilise dışı kişi ve kurumlara Türkiye -o tavırda özel bir maksat görmedikçe- ‘Neden Patriğe ekümenik diyorsunuz?’ demiyor.

Ne diyor?

‘Biz Patrikhane’nin statüsünü Lozan’da konuştuk. Orada Patrikhane’nin Türkiye’deki Rumların dini ihtiyaçlarını karşılamak ve dinen onları temsil etmek dışında bir görevi olmayacağında mutabık kaldık’ diyor ve onda ısrar ediyor.

Zaten dünkü toplantıda Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli de o tezi savunmuş. Yani Patrik Hazretleri’ne ‘Size başkaları istediği gözle baksın ama biz Lozan açısından bakarız ve böyle bakmaya mecburuz’ mesajını vermiş.

Denebilir ki -zaten deniyor da- ‘Patriğe ekümeniksin desek ne olur?’

O zaman Lozan’dan ayrılmış oluruz.

Lozan sadece Patrikhane’yi düzenlemiyor. Aynı çerçeveye giren azınlıklar ve onların dini ve kültürel haklarını da düzenliyor ve Türkiye ile Yunanistan’a kısaca, ‘kendi ülkenizdeki azınlıkların bu konulardaki haklarını korumalarına engel olamazsınız. Onlara öteki vatandaşlardan farklı muamele yapamazsınız’ diyor.

O zaman akla ‘Türkiye’deki Patrik ekümenik olduğunu iddia edebiliyor da, Yunanistan’daki Müslüman (daha doğru ifadeyle Türk) azınlık kendi müftüsünü seçme hakkını bile neden kullanamıyor?’ sorusu geliyor.

Ruhban okulu konusuna yer kalmadığı için onu başka güne bırakalım ama yazı bitmeden bu ekümeniklik konusunda bir noktaya daha değinelim: Patrik eğer ekümenik sayılırsa ‘Türk yasalarının üstünde’ bir konuma sahip olacak. Peki ama o zaman bizim Diyanet İşleri Başkanı kamuoyuna dönüp, ‘Patriğe yasa üstünlük tanırken beni neden burada bırakıyorsunuz. Benim de halifeliğimi tanıyın!’ dese ne yanıt vereceğiz?

Yorumlar kapatıldı.