İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nuh´un torunları Ermeniler

Güneri Cıvaoğlu

Ermenilerin kendilerini “Nuh Tufanı’nda Ağrı Dağı’na çıkan ve sular çekildikten sonra üreyerek insan türünün varlığını sürdüren Tanrı tarafından SEÇİLMİŞ ULUS olarak görmeleri” önemlidir. Ermenistan sorununu sadece “tehcir ve soykırım iddialarını aydınlatma zemininde tarihçilere bırakma politikasının” yanlışlığına işarettir.

Yanlışlığına değilse de, “yetersizliğine…”

Önce yukarıdaki satırları kısaca açayım…

……………….

Ermeni mitolojik anlatımına göre onlar, Hz. Nuh’un çocukları arasındaki birleşmeden çoğalıp kavim haline gelmişlerdir. Tufanda Ağrı Dağı’na çıkarak hayatta kalmayı başaran kavim, Ermenilerin atalarıdır.

Ağrı Dağı, Ermeniler için kutsaldır.

……………….

Ermeni iddiaları için bu mitoloji çok önemlidir.

Bu coğrafyada Nuh Peygamber’den beri var oldukları yörenin asıl ve eski sahipliğini vurgular.

Yöredeki her ulusun -ve Türklerin de- “sonrakiler” olduklarının altını çizmek üzere kullandılar.

Ermeni kolektif kimliğinin temel taşıdır.

Bu temel üzerine örülen duvarın harcı “ayakta kalmayı başarabilmiş olmak” özgüvenidir.

“Nuh Tufanı’nda bile hayatta kalmış bu ulus, 1915 Osmanlı tehcirinden sonra da ayakta kalabilmiştir” retoriği kullanılır.

Rumların mitolojiden kaynağını alan “büyük ulus” inancı, Nuh Tufanı ekseninde “Ermeni SEÇİLMİŞ ULUS”u olarak yerküreye yansıtılıyor.

Dünya kamuoyuna bir “farklılık” bir “elit” imajıyla saygınlık edinmede kullanılıyor.

………………..

Hadise sadece “tarihi” değil, “psikolojik…”

Ve o zeminde ayak izlerini izlemeyi sürdürelim…

Ermeniler “mağduriyet” psikolojisinden de yararlanıyorlar.

Soykırım iddiaları geçersiz sayılsaydı bile kadın, erkek, çocuk, yaşlı milyonlarca Ermeni’ye zorunlu göç olan “tehcir” bile “mağdur” statüsü vermiştir.

Ermeni diasporası “mağdur”a dünya kamuoyundaki sempati rüzgârını arkasına almıştır.

………………..

Bir de “mazuriyet” psikolojisi var. İki dünya savaşının sorumlusu olan Batı medeniyetine Ermeni lobisi bir de “kendini mazur görebilmek/gösterebilmek” olanağı sunmuştur. “Yahudilere soykırımda Almanya, 1915’te Türklerin Ermenilere soykırımını model aldı” söylemi, Batı’nın vicdanını yelpazelemiştir.

Ermeni diasporasına bu “mağduriyet+mazlumiyet” psikolojisi “pozitif ayırım” ayrıcalığını sağlamıştır.

Avrupa’nın kirlenmiş ruhuna “Aslında biz böyle şeyler yapacak insanlar değildik ama Türklerden öğrendik” arınma süreci uygulanmıştır.

Bir tür sanal terapi!

…………………

İtalya faşistlerinin ve Alman işgali altındaki ülkelerde işbirlikçilerin de Nazilerin Yahudi kıyımı suçunu paylaşmış olmaları, geleceğe dönük bir “insanlık değerleri” dalgasını kabartmıştır.

Holocoust’un Yahudilere hoşgörü ve pozitif ayrımcılık anlayışı, Ermenilere de parlamentolardan art arda “soykırım kararları çıkartmak” kapılarını aralamıştır.

Bazı kapılar, ardına kadar açılmıştır.

…………………

Yaşlı Ermeniler, 3. ve 4. kuşak Ermeni gençlerinde Türklere karşı tepkilerin çok azaldığını saptamışlar ve “çadır bezini” yeniden germişlerdir.

“Çadır bezi” de bir psikolojik deyim…

“Bireysel kimlikleri kapsayan büyük kimlik”, cemaatlerin ve ulusların üzerine gerilmiş çadır bezleri gibidir.

Dışarıdaki “ötekiye” karşı bireylerde safları sıklaştırır.

Diaspora bunu yıllardır başarıyla uyguluyor.

“Öteki” rolü Türklere yükleniyor.

………………..

Sonuç…

“Tarihçilere bırakalım” sloganı, sığ kalıyor.

………………..

Not: Yukarıdaki satırlar için yararlandığım ve alıntılar da yaptığım kaynak: “TÜRK-ERMENİ MESELESİ/Mağduriyet Psikolojisi ve Büyük Grup Kimliği” başlıklı makale… Yazan: ASAM Siyaset Psikolojisi Uzmanı F. Sevinç Göral. STRATEJİK ANALİZ, Ekim 2005.

Yorumlar kapatıldı.