İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hrant´a ve Hrant gibilere desteği eksiltmeyelim

Koray Düzgören

Bir grup aydın, olmayan, oluşmamış bir suça istinaden kendisine 6 ay hapis cezası verilen gazeteci Hrant Dink’i ziyaret ederek onu desteklediklerini açıkladı. “Bu şartlarda çeker giderim” diyen Dink’in yalnız olmadığını vurguladılar…

Yapılan açıklamada, “Kendisinin yanındayız. Yurttaş olarak, yurttaşlığı onunla paylaşmaktan onur duyduğumuzu bildirmek istiyoruz. Bundan sonra da her zaman yanında, dayanışma içinde olacağız.” dediler.

Ben de bu açıklamalara yürekten katılıyorum. Her zaman Hrant’ın yanında oldum, bundan sonra aynı çizgideki mücadelesinde yine yanında olacağım.

Hrant, aslında sadece Ermeni meselesinde değil, demokrasi mücadelesinin her alanında koşuşturan bir ağır işçi gibidir. Bu mücadelenin emekçisidir yani…

Nerede bir toplantı olsa, nerde bir platform kurulsa, nerede bir konferans, seminer vesaire örgütlense ilk başvurulacak kişilerden biridir Hrant.

Türkiye’deki demokrasi mücadelesine bir katkıda bulunacağına inandığı her eylemde mutlaka yer alır.

Ona sadece Ermeni olduğu için değil, Ermeni meselesinde barışçı ve doğru yaklaşımlar getirdiği için de içerliyorlar. Üstelik, bu uğurda diyaspora Ermenilerinin, belki başka Ermenilerin de nefretini kazanmış olmasına rağmen içerliyorlar.

Kızgınlıkları ve onu biran önce susturmaya çalışmaları bundan.

Hem demokrasi mücadelesinde en önde yer alıyor, ülkenin cümle tutucu çevrelerinin demokrasi düşmanlığına karşı çıkıyor, hem de Ermeni meselesi gibi bir tabuya karşı mücadele ediyor.

Üstelik bütün bunları Ermeni kimliği ile yapıyor.

O nedenle yıllardır Hrant’la yollarımız kesişiyor, dostluğumuz sürüyor.

28 Şubat vesilesiyle Radikal’den atıldıktan bir süre sonra beni aramasını asla unutamam.

O ortamda kimse kimseyi ne arıyor ne soruyor. “Ne olur ne olmaz” ben de işimden olurum endişesi ile mi, darbeye canı gönülden verilen destek nedeniyle mi, her ne hal ise, tek tük bir iki meslaktaş dışında arayan da yok, soran da.

Hrant arıyor. “Nasılsın, ne yapacaksın?” diyor.

“Önemli olan işsiz kalmak değil, önemli olan insanın mesleğini yapamaz, düşüncesini açıklayamaz hale getirilmesi” diyorum.

“Boş ver diyor, gel bizim gazetede yaz.” O günlerde Hrant’ın yönetiminde AGOS, yeni yeni parlamaya ve adını duyurmaya başlamış ve haftalık beş binlik bir satış çizgisine ulaşmıştı.

“Sağol” diyorum. Sıcak yaklaşımı beni duygulandırıyor. Bir süre sonra görüşmek üzere vedalaşıyoruz.

Arkasından, birkaç gün sonra bu gazete arıyor. Yenişafak… O da ayrı bir hikaye.

Yine çok duygulandırıcı, casaretlendirici bir çağrı. Daha doğrusu bir destek beyanı.

Yine yalnız olmadığımı düşünüyorum. İlk Hrant’ın aramasıyla bunu düşünmüştüm, arkasından Yenişafak bu duyguyu kuvvetlendirdi.

“Madem öyle düşmana inat mücadeleye devam” dedim.

O gün bugündür buralardayım.

Ve Hrant’la o günden bu yana bu meseleyi konuşmadık ama, eminim benim burada olmam onu da memnun etmiş olmalı.

İşte bu nedenlerle Hrant için bu ziyaretin anlamını gayet iyi biliyorum.

Hrant ziyaret sonrasında ne diyor?

“Bazen kendimi hakikaten biraz yalnız hissettiğim oldu, ama şimdi çok ısınmış ve çok sahiplenmiş buldum kendimi. İyi ki varsınız. Artık hiçbir insanımızı kurda kuşa kaptırmayacağız.”

Nasıl da cesaret geliyor insana böyle bir destekten sonra?

Ama şu da var:

Hrant kendini bazan, -bazan diyor ama sık sık demek istediğine kaniyim- yalnız hissetttiğini söylüyor. Biraz da bu nedenle doğup, büyüdüğü, yaşadığı, mücadele ettiği bu memleketten çekip gitmekten söz edecek kadar umutsuzluğa düşüyor.

Öyleyse arkadaşlar, demokrasi, insan hakları ve özgürlük mücadelesinin içindeki insanları her zaman desteklemek gerekiyor. Herkesin herkese ve toplu olarak herkesin de bu gibi emekçilere destek vermesi, moral vermesi gerekiyor.

Hrant gibileri kaybetmemek için safları biran bile seyreltmemek lazım.

Başka çaresi yok…

Yorumlar kapatıldı.