İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Tehcir”in Kütahya istisnası

Şahin Alpay

“Osmanlı Ermenileri” konferansında birbirinden ilginç, öğretici ve düşündürücü konuşmalar dinledik. Bunlar arasında özellikle dikkatimi çekenlere fırsat buldukça değineceğim.

Bugün “Agos” Gazetesi yazarlarından Sayın Sarkis Seropyan’ın konuşmasına konu olan, Mutasarrıf (Vali) Faik Ali Bey (Ozansoy, ünlü şair, 1876-1950) ile Kütahya Ermenilerinin öyküsüne değineceğim. Öykü şu: İttihat ve Terakki yönetiminin aldığı Osmanlı Ermenilerini Deyr-ül-Zor’a (Suriye) “Tehcir”, zorunlu göç ettirme kararının bilinen istisnaları, İstanbul ve İzmir’dir. İstanbul’dan yalnızca “beyinler” gönderilir. İzmir Ermenileri ise Vali Rahmi Bey’e yüklü rüşvet ödeyerek tehcirden kurtulurlar. Bilinmeyen istisna ise Kütahya Ermenileridir. Onlar da kurtulur, çünkü Mutasarrıf Faik Ali Bey, vicdanına sığmadığı için merkezden gelen emri uygulamayı reddeder. Bununla kalmaz başka yerlerden kaçıp Kütahya’ya gelen Ermenilere de iyi bakılması için emir verir.

Faik Ali Bey 1915 yılı sonuna doğru İstanbul’a çağrılınca polis müdürü, (Mutasarrıf gibi tehcire karşı olan vekili Tahrirat Müdürü Kemal Bey’e bilgi vermeden) Ermeni ileri gelenlerini karakola çağırır, din değiştirmeyi kabul etmedikleri takdirde hepsinin gönderileceğini bildirir. Ermeniler ertesi gün topluca Müslüman olmak için dilekçe verirler. Sıra isim değişikliklerine ve sünnet olmaya gelir. Tam bu sırada Faik Ali Bey İstanbul’dan döner. Polis müdürünü derhal görevden alır. İdare Meclisi’ni toplar: “O dilekçelerin hemen şimdi yırtılıp imha edilmesi gerekiyor. Ermenilere karşı mezalime Kütahya Türkleri bugüne kadar katılmadı, bugünden sonra da katılmayacak.” der. Müftü dahil tüm meclis üyelerinin onayını alır. Dışarıda bekleyen Ermenilere de şunu söyler: “Sizi din değiştirmeye zorlayan neden malumdur. Sizleri sürgüne gönderme vicdansızlığını kimse göstermeyecek. Alın dilekçelerinizi ve meclis huzurunda yırtın.” Ermenilerden sadece biri fikrini değiştirmez. Faik Ali Bey, onu diğerlerine ders olması için ailesiyle birlikte sürgüne gönderir. Bu şahıs da hayatta kalmayı başaracak ve savaş sona erdiğinde, Ermeni dinine dönmüş olarak Kütahya’ya geri gelecektir.

Faik Ali Bey’in niçin böyle davrandığını Tahrirat Müdürü Kemal Bey şöyle açıklar: “Tehcir” henüz bir proje iken, durumdan haberdar olan Süleyman Nazif Bey (ünlü şair ve yazar, 1869-1927) kardeşi Faik Ali Bey’e mektup yazarak, bu barbarlığa katılmamasını, aile şerefine leke sürmemesini ister. Faik Ali Bey bunun üzerine şehrin ileri gelenlerini ve İttihatçılarını toplantıya çağırır ve Ermenilerle ilgili düşüncelerini sorar. Hepsi gayet iyi tanıklıkta bulunur. Fakat tehcir başlayınca, sürgüne gönderilen Ermenilerin mal ve mülklerine el koyanların büyük servetler edindiklerini gören İttihatçılar, Kütahya Ermenilerinin de sürülmesini isterler. Faik Ali Bey, “Daha birkaç ay önce devlete sadık teba ve dürüst hemşeriler olduğuna imza verdiğiniz Ermeniler şimdi mi vatan haini oldular?” diyerek taleplerini reddedince, onu Talat Paşa’ya şikayet ederler. Talat Paşa, Faik Ali Bey’i İstanbul’a çağırır ve Kütahya’ya ayrıcalık tanınamayacağını söyler. Faik Ali Bey, “Bu durumda istifamı kabul edin!” deyince Talat Paşa ısrardan vazgeçer.

Öyküyü aktaran, Kütahya’ya sığınan Adapazarlı bir Ermeni olan Stepan Stepanyan’dır. Stepanyan anılarını, Arşak Boyacıyan tarafından derlenen ve “Kütahya Ermenileri Anı Kitabı” başlığıyla yayımlanan (Donikyan Basımevi, Beyrut, 1961) kitap için kaleme alır. Söz konusu anılar Sarkis Seropyan tarafından çevrilmiş ve “Toplumsal Tarih” dergisinin Kasım 1995 tarihli sayısında çıkan “Vicdanlı Türk Valisi: Faik Ali Ozansoy” başlıklı makalede ayrıntılarıyla aktarılmıştır. Mutasarrıf Faik Ali Bey nasıl olup da Talat Paşa’nın emirlerine karşı direnebilmiştir? Stepanyan bu konuda şunları yazıyor: “Faik Ali Bey’in güvendiği ve Talat’ın geri adım attığı güç, benim için bilinmeyen olarak kaldı.” Seropyan’a Kütahya Ermenilerine ne olduğunu sordum. “Savaş sonunda önce İstanbul’a göçtüler, oradan dünyaya yayıldılar.” dedi.

Yorumlar kapatıldı.