İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yutmayın!

Engin Ardıç

Basın, hükümete yağ çekmek için bu kadar yaygara ediyor. Bakmayın, yarın Kıbrıs’tan çekilmemiz gündeme geldiğinde de “aksi yönde” yaygara edecektir, o zaman da orduya yağ çekecektir, huyudur.

Böyle günlerde her yazı üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. Olumlu yazılar da birbirlerine benzerler, olumsuz yazılar da… Kafalar karışır… Hele televizyonun “gazına” gelirseniz iş maç seyretmeye döner.

İşte gördünüz, kimisi “kefereyi dize getirdik” havasında, kimisi “uzun ince bir yoldayız” diye azıcık daha gerçekçi olmaya çalışıyor.

Biz de dün “İstanbul trafiği” konusuna eşek olduğumuzdan girmedik, ortalık serinlesin, toz duman durulsun diye bekledik. Nefes alalım da öyle bakalım dedik.

Avrupa Birliği’ne henüz girmiş falan değilsiniz. 17 Aralık 2004 günü de girmiş değildiniz, 3 Ekim 2005 günü de girmiş değilsiniz. Ama bunu size “oldu bitti” diye pazarlıyorlar.

“İmtiyazlı ortaklığı reddettik, tam üyelik kesin” diyorlar.

SERBEST DOLAŞIM HAKKINDAN DAHA BAŞINDAN VAZGEÇİLMİŞ BİR ÜYELİK, ADI KONULMAMIŞ BİR İMTİYAZLI ORTAKLIKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.

Elli bin kere söyledik, bir kere daha söyleyelim: Kıbrıs’tan askeri çekmeden o birliğe giremezsiniz. Sözde Ermeni soykırımını kabul etmeden o birliğe giremezsiniz. Güneydoğu illerimize şöyle ya da böyle bir tür özerklik vermeden o birliğe giremezsiniz.

Çantada keklik gördüğünüz müzakereler şimdi başlayacak ve en az on yıl sürecektir. Ucu açıktır, bir bitiş tarihi yoktur. 2015 yılından önce de Avrupa bütçesinde Türkiye diye bir kalem yoktur!

“En hızlı Avrupacı” Çetin Altan bile, giriş tarihimizi 2023 olarak tahmin etmektedir!…

Müzakereler sonuçlandığında, sıra gerçekten üyeliğe geldiğinde de iş bitmiş olmayacak.

“Kendi halklarına sorma” hakkını ellerinde tutuyorlar. Her üye ülkede ayrı ayrı referandumlar yapılacak.

Bunlardan bir tekinin bile reddetmesi, üyeliğin yatması için yeterli. Anayasa konusunda da öyle olmadı mı? Fransa hayır deyince anayasa rafa kalktı.

Kendileri taş koyamadıkları için Avusturya’yı öne sürüp “kötü polis” oynattıkları gibi, kendileri reddedemeyince halklarına reddettirecekler, sonra dönüp “bizce tamam ama halk istemiyor” diyecekler. (İyi polis İngiltere, filmde savcıyı Fransa, yargıcı da Almanya oynuyor.)

Diyelim ki hepsi kabul etti, ve de girdik.

Avrupa’ya gidebilmek için gene vize kuyruklarında bekleyeceğiz. “Schengen” anlaşmasına uymayan ülkelerden de ayrıca teker teker vize almak üzere…

“Benim emekçi halkım senin gibi ikide bir Avrupa’ya mı gidiyor?” diyebilirsiniz.

O zaman ben de size “senin emekçi halkına ne faydası olacak peki bu birliğin” diye sorarım.

Bu arada “ev ödevlerini” yaparsa… Altı yüz yıldır olmadığı “Avrupalı”yı on senede olursa… Asgari ücretini 440 YTL değil de 270 Avro olarak alır… Belki donla denize girmekten de vazgeçer köylümüz, haydi hayırlısı bakalım…

Yorumlar kapatıldı.