İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zorunlu Göç (Tehçir)

Mehmet Özata

Geçen hafta, Bilgi Üni. de yapılan “İmparatorluğun son döneminde Osmanlı

Ermenileri” adlı konferans protestolar, tartışmalar ve ilginç açıklamalarla tamamlandı.

Bu konferansı düzenleyen bilim adamları, karşıt görüşü sevmedikleri için kendi kendilerine konuşup dağılmışlar. Bu yaşıma geldim, ilk defa karşıt görüşü dışlayan

bilim adamlarının varlığına şahit oluyorum. Akıllarınca, karşıt görüş resmi görüşü

temsil ediyormuş ! Sözde Ermeni soykırımı yapılmış ta, Devlet bunu inkar ediyormuş!

Son zamanlarda moda oldu. Bazı insanlar ne zaman Türkiye aleyhine konuşsalar

hemen, belli dış mihraklar tarafından çeşitli payeler verilerek, ödüllendiriliyorlar.

Ermenilerin, Ermeni dostlarının, Ermenilerin hamisi Hristiyanların ve batılıların şu gerçeği çok iyi kavraması gerekiyor.

1 Ağustos 1914 yılında başlayan 1.Dünya savaşında, 7-8 cephede ölüm kalım savaşı yapan Osmanlı İmp.ğunun asırlarca bağrında yaşattığı Ermeniler tarafından sırtından hançerlenmesi dünyada eşi, benzeri olmayan bir ihanet faciasıdır.

Ermeni çeteler, erkekleri cephede olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliam yapmışlar, Osmanlıları arkadan vurmuşlar, ikmal yollarını kesmişler, yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus, İngiliz ve Faransız işgallerini kolaylaştırmışlardır.

Atalarımız kendilerine çok acı veren bu ihanet yüzünde Ermenileri toplu olarak Suriye’ye göçe zorlamışlardır.

Soykırımı, Amerika Kızılderililer yok ederek, Almanlar, Yahudileri yakarak, Fransızlar

bir milyon Cezayir’liyi öldürerek, İngilizler, Fransızlar ve İspanyollar kuzey ve Güney Amerikay’ı ve Afrika’yı işgalleri sırasında yüz binlerce zenciyi ve yerli halkı öldürerek

yapmışlardır.

Bizler, yıllardır Ermeni ayaklanması ve sonrasında karşılıklı olarak yaşanan acıları unutmak için sessiz kaldık. Ermeniler bu matem asaletimizi yanlış yorumlayarak olayı başka mecralara çekmeye başladılar. Biz Türkler, Ermenilerin ve batılıların bu can sıkıcı düşmanlıklarına rağmen, her şeyi unutup Nazım Hikmet’in “Davet” adlı destanıyla batılılara sesleniyoruz.

Dörtnala gelip uzak Asya’dan, / Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan,

Bu memleket bizim, / Bilekler kan içinde, dişler kenetli,/Ayaklar çıplak.

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak, / Bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, / Yok edin insanın insana kulluğunu,

Bu davet bizim ! / Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşcesine…

Bu hasret bizim.

Bir yanda, dünyayı paranın gücü ve yalanlarıyla arkasına takan Ermenilerin, diğer yanda Avrupa Birliği Devletlerinin Türkiye’yi acımasızca sorgulaması bir Türk vatandaşı olarak kanıma dokunuyor.

Bu aşağılık suçlamalara ve sorgulamalara aşağıdaki rubaiyle cevap vererek, batılıların biz Türk’leri biraz daha iyi tanımalarını veya hatırlamalarını istiyorum.

Biz ezelden varolmuş, Asya’lı Türk’lerdeniz,

Altaylardan gelerek, Anadolu’da bekleriz,

Haçlı seferleri gibi bir utanç yok tarihimizde,

Gün olur,devran döner, AB’yi yine pişman ederiz.

Yorumlar kapatıldı.