İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Türk Ordusu ihraç malı değildir”

Ergün Göze

SOROS’DAN çok söz edildi. Türkiye’de birçok yabancı vakfın hem de son yıllarda kurulup çalıştığını yahut projeler ürettiğini veya para yardımı yaptığını kısacası cirit attığını biliyoruz. Ama derecesini tahmin edemiyoruz. Yalnız Soros’un Türk düşmanlığı projeleri için yatırdığı paraların bu sene için beş milyon dolar olduğunu İnternet’te okudum. Ayrıca bu paralarla kimlerin neler yapıp neler dediğini ve daha ne naneler yediğini de gördüm. Mesela “Türk Devleti’nin haksız olduğunu ispat edeceğim” diye histeri nöbetleri geçiren Taner Akçam’ın profesörlük konusu haklı olarak “Türkiye düşmanlığı profesörlüğü” diye açıklanıyordu… Onun ve diğerlerinin söylediklerini, yaptıklarını ve hangi proje için ne kadar aldıklarını ve sonra ne konuştuklarını DIGI-SECURITY-Turkiye(ve işareti)yahoogroupps.com dan ve “Ermeni Konferansı” dosyasından resimleriyle görebilirsiniz.

Bu Soros efendi, Sabancı Üniversitesi’ndeki konuşmasında “En iyi ihraç malı ordunuzdur” diyesiymiş. Her şeye satılık mal gözüyle bakan bir dünyanın çocuğu için normal bir söz. Cevap olarak “ABD ordusunun ne mal olduğunu Irak’ta gördük, Guantanamo Üssü’nde de anladık” demek de mümkün. Ama biz insani değerlerinden vazgeçmeyen ve herkesin de insani değerlerini korumasını isteyen bir yaratılışta olduğumuz için sadece Türk Ordusu’nun ihraç malı olmadığını, hele asla satılık olmadığını belirttikten başka ABD Ordusu’nun da teknolojik seviyesine denk bir insani mertebeye ulaşmasını da temenni edeceğiz. Çünkü Türk Ordusu’nun manevi mertebesine çıkması için çok şey ve çok zamana ihtiyaç vardır.

Uyarmak görevimiz

Her şeyi parayla ve alıp satmakla yâni tam bir tüccar kafasıyla ölçen Soros efendinin bizi anlayabileceğinden tamamıyla emin olmamakla beraber bu konuyu hiç olmazsa anlayanlara anlatmakta ısrar edeceğiz. Kendisi anlamayabilir, Ermeni konferansçıları anlamayabilir, Türkiye düşmanlığı profesörleri anlamayabilir, çünkü vazifelidirler, anlamamak için de iyi para ve destek almaktadırlar, ama onların bu yanılgısına dikkat etmeyenleri, bir anlık gafletlerinden uyarmak bizim için kâfidir.

Binlerce senelik târihi olan “Türk Ordusu” deyince şöyle bir durup düşünmek gerektir. Bu ordu Batılı kafasının anladığı “paralı asker” değildir. Batılı’nın anladığı manada profesyonel de değildir. Ama binlerce senelik tecrübenin ve kahramanlığın, yurtseverliğin ve şehit kanının mayalanmasıyla doğmuş üstün bir fedakârlık ocağıdır. Yâni bir “Millî Ordudur”.

Satılık değildir, sözümüze cevap olarak satın almış olduğunuz “Ermeni Muhiplerini”, “Türkiye düşmanlığı profesörlerini”, “Soykırımına uydurma belge olmayı içlerine sindirenleri”, akademik “adem-i iktidar”larını tedavi için, size yanaşma olmayı “Viagra” gibi kullanan sözde ilim adamlarını ve medyamızın bazı komisyonerlerini misal gösterip “Bunları nasıl satın aldık? Onlar da mı Türk değil? diye sorabilirsiniz. Ama yanılırsınız, onlar da belki Türk’türler ama Batılılaşmış yâni sizin medeniyetinizin ahlâkında kendi milli ve manevi kimliklerini kaybetmiş tiplerdir. Onlar misal olamazlar. Üstelik onların hiçbir devam edici ve netice alıcı güçleri yoktur. Kuklaların gücü bir sahnelik, bir seyirliktir. Sonu da çöplüktür.

Size Napolyon’u hatırlatırım. Meşhur Dışişleri Bakanı Talleyrand için “çok zengin oldu” diyenlere “Niçin şaşıyorsunuz, kendisini satın alanların hepsini satmıştır” demişti. Buncağızlar da bugün sizden para aldılar, yarın da başkalarından da alırlar ve sizi bile satarlar. Bunların çoğu onbeş, yirmi sene önce de başka bir ideolojinin ödentili kuklaları idiler. Bunların topu Mehmetçiğin bir tozlu postalı etmez. Siz Türk Ordusu’nu daha bilmiyorsunuz. Sadece Pusanda sizi Kızıl Çinliler’in elinden süngüsüyle nasıl kurtardığını hatırlayanlarınız belki vardır. Bir de ordunuz Amerikalı askerlerin komünist propagandası karşısında yılıp, yirmidört saatte çözülüp, Pusan radyosunda, kendi ülkelerine sövdüğü halde, esarete düşmüş Türkler’in asla böyle bir zavallılığa düşmediği sizinkileri şaşırtmış bir araştırma yapmak zorunda bırakmıştı. Sonuçta meydana çıkan “Türk Raporunda” bir “X” faktörü keşfetmiştiniz. İşte bu faktörü unutmayınız. O faktörün başına çuval geçirmek mümkün değildir. O faktörü hiçbir teknoloji yenemez. Türk Ordusu milletinden, millet ordusundan ayrılmaz. Çünkü ne kırmızı, ne siyah derililere zulmetmiştir. Bugün bile gittiği yere güven ve medeniyet götürmektedir. AIDS ve zulüm değil.

Petrol için savaşmak, savaş ilan etmeden bastırıp donanma yakmak, müttefik gemisini göz korkutmak için batırıp “kaza oldu” demek ve terör odaklarını beslemek ve sonra “Terörle mücadele ediyorum” demek, “Nükleer silah var” diye işgal edip, olmadığı meydana çıkınca da “yine de buradayım” diyebilmek onun lügatinde yoktur. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Yorumlar kapatıldı.