Orhan KİVERLİOĞLU
2 Ekim akşamından 3 Ekimin sabahına kadar, televizyon kanallarını dolaştım durdum. Neticesiz olduğu gibi, uykusuz biten gecenin mahmur sabahında, Lüksemburg’ta Avrupa Birliği’ni müfrik bir taassup halinde çepeçevre sarmış frengili ruh halinin Türkiye ve Türklüğe karşı adeta cisimlenmiş kinini görüyor gibi oldum…
Şamaroğlanı niyetine feda edilmişlik rolü biçilmiş Avusturya, arkasına aldığı Fransa, Almanya ve daha kimlerin gizli desteği ile granitten bir inat kalesine sığınmış, “Olmaz da olmaz!..” diyor, diretiyor…
İngiltere, İspanya, Polonya ve birkaçı daha; “müzakerelere 3 Ekimde başlayalım” da ısrarcı…
Bizimkiler ise, Avrupa Birliği maceramız uğruna, neticesi kayıp kumara nesi var nesi yok, hepsini yatırmış, şimdilik bırakıldığı don-gömlek, hayal ve ümitle sürünmeye devam mı edecek, don gömleği de bırakarak, bu uğursuz kumar mesaisinden üryan halde mi ayrılacak… Bunun bekleyişi içindeler… Başbakan Kızılcahaman da, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci karargâhlarında, nabız ve kalp atışları Frengili AB ulularından gelecek haber akışına göre ayarlanmış, bekliyorlar…
Avrupa Birliği kendi arasındaki kavgayı bir kenara bırakıp, Türkiye’yi diş kırıntısı ve sahan artığı ile şimdilik oyalayarak, kaç sene sonra bizi çöp sepetine atmak kararını mı verecek?… Yoksa şimdiden kapıları suratımıza kapatarak, Türkiye’de bozduğu kırdığı, dağıttığı, çiğnediği, ezdiği, yağmaladığı ve mahfettiği ile iktifa mı edecektir… Bu yazı kaleme alınırken henüz belli değil…
Türkiye eğer şanslı ise, Viyana muhasaralarının intikamını almakta kararlı Avusturya, gizli müttefiklerinin de tahriki ile, AB iç kavasının bu sahnesinden galip çıkacak ve biz de üzerimizdeki don gömleği böylece kurtarmış olacağız…
Yaraların sarılması, bozulanların tamiri zor olacak ve hayli zaman alacak… Ama olsun!… Bin nasihatten mühim bu musibetle, Türk’e Türk’ten gayrıdan hayır dokunmayacağını bir kere daha, pahalıya mal olsa da öğreneceğiz…
Daha sonra mandacı, casus ve hainlerin hesabına bakarız…
Yorumlar kapatıldı.