İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Taner Akçam´dan kandırmacalar (1)

Haluk Şahin

Çok vahim bir akademik özerklik ve ifade özgürlüğü sorununa dönüşen
‘Ermeni konferansı’nı sağ salim atlattık. ‘Normalleşme’ yolunda önemli bir adım attık. Demek ki, artık, tartışılmaması gereken özgürlükler yerine, söylenenleri konuşabiliriz.

Toplantının birinci günü yapılan sunumların hemen tümünü dinledim. Şimdiye kadar en tartışmalı sözleri etmiş olan Halil Berktay açış konuşmasında konunun çerçevesini çok güzel çizdi; tüm değerlendirmeleri bir tek ‘soykırım’ sözcüğüne endekslenmesinin sakıncalarından söz etti. Tüm sunumların ‘Soykırım var’ ya da ‘Soykırım yok’ cümlelerine indirgenmesi bilimin önünü tıkıyordu, bu aşılmalıydı…

Nitekim, bildirilerin çoğunda bu çerçeveye sadık kalındı. Ben en çok, şu anda ABD’nin Minnesota Üniversitesi’nde bulunan Taner Akçam’ın konuşmasını merak ediyordum. Çünkü, onun uzun süredir tüm çabasını ‘Evet soykırımdır’ demek üzerinde odaklaştırdığını yıllardır okuyordum. Berktay’ın çizdiği

bu yeni çerçeve içinde söyleyebileceği bir şey var mıydı acaba? Öyle olmasa bile, soykırım konusunda vereceği kanıtları kendi ağzından duyup değerlendirmek istiyordum. Beni ikna etmesine açıktım.

Doğrusu ya, tam tersi oldu. Bir bilim adamından çok, bir uluslararası mahkeme savcısını andıran konuşmasında verdiği ‘kanıtları’ dinledikten sonra 1915’teki o büyük trajedinin sistematik bir soykırımdam çok, nice suçların da işlendiği kanlı bir kaos olduğu yolundaki izlenimim pekişti. Verdiği tarihsel ‘kanıtların’ çoğu dolaylı ve söylenti düzeyindeydi.

Ben tarihçi değilim ve keşke bu ‘kanıt’ların farklı görüşte tarihçiler tarafından özgürce tartışılabileceği toplantılar yapılabilse diyorum.

Beni asıl gocunduran, Akçam’ın yaptığı konuşmada karşısında bulunan insanların mantığını ve aklını hafife alan tavrı oldu. Savını ateşli bir biçimde savunurken bilimsel mantığın asla mazur görmeyeceği mantık kandırmacaları (fallacy) yaptı. Bunlardan birkaçına değinmek istiyorum.

İşte birincisi:

Akçam, Ermeni soykırımı yapmakla suçlanan İttihatçıların kendi aralarındaki yazışmalarda ‘Bu Ermeni meselesine bir çözüm bulmalıyız’,

‘Bu konuda kesin bir şeyler yapmalıyız’ gibi şeyler yazdıklarını ve bir ‘nihai çözüm’ arayışı içinde olduklarını bu kelimeleri de kullanarak söyledi. ‘Nihai çözüm’ün İngilizce çevirisinin ‘the final solution’ olduğunu ve bu kelimelerin Hitler’in Yahudileri yok etme politikasını açıklamak için kullanıldığını herkes biliyor. Gerçekten, Nazilerin 1942 yılında yaptıkları bir toplantıda bu terimin Hitler tarafından onaylandığının ifade edildiği biliniyor.

Yani, Akçam dolaylı olarak diyordu ki, Naziler de ‘nihai çözümden’ söz ediyorlardı, İttihatçılar da. Demek ki ikisi de aynı şeyi yaptılar: Soykırım! İşte size kanıt!

Azıcık tarih metodoloji okumuş olanlar bilirler.

Bu mantık kandırmacası tarih biliminin en büyük ayıplarından biri sayılır. Kronolojik olarak daha sonra olmuş bir şeyi kullanarak daha önce
olmuş bir şeyi kanıtlamaya çalışmak ağır bir fauldür. Yapanlara en azından sarı kart gösterilir.

‘The final solution’ kandırmacası, militan diaspora Ermenileri ile bu kelimeyi holokost filmlerinde pek çok kez duymuş saf Amerikalı izleyiciler üzerinde etkili olabilir, hatta alkış alabilir, ama insaf!

Akçam, çoğu kendisiyle aynı fikirde olan Türk bilim insanlarının önünde böylesine ucuz bir propaganda yöntemine başvurmamalıydı. 1942’de Almanya’da söylenen ile 1915’te Osmanlı topraklarında olan arasında çağrışım yoluyla bağlantı kurarak, ‘subliminal’ gol atmaya çalışmamalıydı.

Sadece bu kadar mı? Taner Akçam’ın dinleyicilerine saygı duysaydı asla yapmaması gereken başka mantık kandırmacaları da var.

Onları da bir sonraki yazıda ele alalım.

Yorumlar kapatıldı.