İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni tabusu bitti

Şahin Alpay

“Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri” konferansı geçen hafta sonu başarıyla yapıldı.

Önce ertelenmek zorunda kalan, sonra durdurulan konferansın gerçekleşmesinde Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül’ün verdiği desteğin rolü büyük oldu. İfade özgürlüğüne kararlılıkla sahip çıkan bir hükümetin Türkiye’de demokrasinin yerleşmesinde ne büyük bir rol oynayabileceği görüldü. Hükümet desteği, akademik özgürlüğü korumaya kararlı olan Boğaziçi, Sabancı ve Bilgi üniversiteleri rektörlerinin elini güçlendirdi. Bilgi Üniversitesi mükemmel bir evsahipliği yaptı. Büyük bölümüyle medya sorumlu bir tavır takınarak ifade özgürlüğü ve akademik özgürlüğe sahip çıktı. Hükümetin konferansın yapılmasına verdiği destek üzerine, kimi marjinal medyanın yaptığı bütün menfi yayınlara rağmen, konferans aleyhine yapılan gösterilere pek az kişinin katılması dikkat çekiciydi. Göstericilerin demokratik haklarını kullanmaları son derece doğal ve meşruydu; başta Sayın Erdal İnönü olmak üzere kimi konferans katılımcılarına atılan yumurta ve domatesler ise çok çirkin… Bunlara verilen en iyi cevap, Rektör Prof. Dr. Aydın Uğur’un konferans katılımcılarına sunulan sandviçleri, göstericilere de ikram etmesiydi.

Konferansın 12 oturumundan çoğunu izledim. Konferansı izleyen herkes gibi, ben de çok şey öğrendim. (Bunları yeri geldikçe okurlarımla paylaşacağım.) Oturumlardan birinde de “Türk-Ermeni Dostluğunun Yeniden Tesisi İçin Ne Yapılabilir?” başlıklı bir konuşma yaptım. (Bu konuşmada söylediklerimin bir özetini gelecek yazılarımdan birinde dikkatinize getireceğim.) Bir katılımcı, “Keşke bu konferans canlı olarak televizyon ve radyolardan yayınlansaydı ve ilgilenen herkes burada konuşulanları dinlemek imkanını bulsaydı.” dedi. Keşke… O takdirde kamuoyu Osmanlı Ermenilerinin başına neler geldiği, bunların neden, niçin, nasıl olduğu konusundaki maalesef derin bilgisizliğini gidermek için eşsiz bir fırsat bulacağı gibi, konferans hakkında yapılan tezviratın, yani uydurulan yalanların da bilincine varacaktı.

Hayır, konferans “Ermeni soykırımı” iddiası üzerinde ittifak edenlerin, bu iddiaya omuz verme gayretinin ürünü değildi. Konferans, akademisyenlerin ve yazarların imparatorluğun son döneminde Osmanlı Ermenileri konusunu, bu konudaki resmi tezlerin baskısı altında kalmadan özgürce ve serbestçe tartışmaları için bir platformdu. Konuşmacıların bu konudaki resmi söylemi sorgulayanlarla sınırlı tutulmasının ne kadar isabetli olduğu ortaya çıktı. Bu sayede konferans son derece verimli bir bilgi ve fikir alışverişine sahne oldu. Katılan herkes müthiş yararlanmış ve memnun olarak ayrıldı. Sadece davetlilere açık tutulmasının ne kadar isabetli olduğu da görüldü. Çünkü resmi görüşler dışındaki görüşlere tahammülü olmayan kişilerin toplantıyı nasıl kundaklayabileceklerinin örneklerine rastlandı.

Hayır, konferans “Ermeni soykırımı” iddiası üzerinde ittifak edenlerin, bu iddiaya omuz verme gayretinin ürünü değildi. Konferans Türkiye’nin, soykırım tezini reddeden görüşleri yasaklamaya kalkışan Fransa ve İsviçre gibi ifade özgürlüğüne karşı bir tutum içinde olmadığını gösterdi: Soykırım tezini benimseyenler de konuştu. Fakat katılımcıların çok büyük çoğunluğu iki noktada ittifak etti: 1) Soykırım kavramının Osmanlı Ermenilerine uygulanması, ne hukuki açıdan ne de sosyal bilim açısından doğrudur. Osmanlı arşivlerinin tümüyle açılması, Türkiye’nin tarihini serbestçe tartışmaya başlaması, soykırım iddiasının geçersizliğinin anlaşılmasına büyük ölçüde yardımcı olacaktır. 2) Soykırım iddiası ve bunun Batılı ülkeler parlamentoları kararlarına konu olması, ‘Osmanlı Ermenilerine ne oldu’ sorusunun aydınlatılmasının önünde ciddi bir engeldir. Bu gerçeği en iyi, ilk oturumlardan birinde, Nazan Maksudyan ifade etti: “Soykırım terimi tartışmayı yokuşa sürüyor. İnsanları tartışmaktan caydırıyor…” Baskın Oran, “Ermeni meselesi tabu olmaktan çıktı, bu konferans bunun tescilidir.” dedi. Doğru söyledi.

Yorumlar kapatıldı.