İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

’1915-1916’da ne olduğuna bakalım’

Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. Halil Berktay, soykırım teriminin bir yana bırakılarak, 1915-1916’da ne olduğunu anlamaya çalışmak gerektiğini söyledi.

NTV-MSNBC

Güncelleme: 16:03 TSI 24 Eylül 2005 CumartesiİSTANBUL – İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen “İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları” konulu konferansın “Sorunlara Toplu Bakış” başlıklı birinci oturumunda Halil Berktay, Murat Belge ve Selim Deringil bildirilerini sundular.

Doç. Dr. Berktay, Ermeni sorununun “Türk milliyetçi tarihçiliği ve Ermeni milliyetçi tarihçiliği” kuşatmasında olduğunu dile getirerek, sorunun ciddi tarihçilerce bu kuşatmanın haricinde ele alındığını söyledi.

Sorunun “soykırım mıydı, değil miydi?” tartışmasına indirgendiğini ifade eden Doç. Dr. Berktay, bir tarafta “soykırım değildi” diyen Türk milliyetçi tarihçiliğinin, diğer yanda “soykırımdı” diyen Ermeni milliyetçi tarihçiliğinin var olduğu dile getirdi.

Doç. Dr. Berktay, pek çok insanın 1915-1916’da ne olduğuna bakmadığını belirterek, “soykırım’ terimini bir yana bırakalım. 1915-1916’da ne olduğunu anlamaya çalışalım. Bu konferansta, ‘soykırım mıydı, değil miydi’ diye tartışmak söz konusu değil. Biz bu klişenin önüne geçip, olayın arkasında ne olduğunu tasvir etmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

Türk milliyetçi tarihçilerinin, “bir savunma tedbiri olarak tehcire başvurulduğu” üzerinde yoğunlaştıklarını, Ermeni milliyetçi tarihçilerinin ise “tehcir ve tehciri izleyen katliamların var olduğu” üzerinde yoğunlaştığını kaydetti. Berktay, “Ortada Anadolu Ermeniliğinin yok olmuşluğu gerçekliği vardır. Anadolu Ermeniliği yok olmuştur” dedi.

Türkiye’deki resmi söylemin, “Ermeni çeteler yerel etnik temizlik savaşına geçti. Bunun karşısında tehcir uygulandı. Asla katliam söz konusu değildi. Ölümler varsa bunlar açlık, hastalık ve eşkıya eliyle olmuştur” dediğini ileri süren Doç. Dr. Berktay, resmi söylemin, “İyi oldu, icabında gene yaparız” dediğini savundu.

Doç. Dr. Berktay, kısa bir süre önce Türk Solu adlı dergide yer alan, “Her Kürt potansiyel PKK’lıdır” zihniyetinin, geçmişteki “Her Ermeni, bir Taşnak gerillasıdır” zihniyetinin devamı olduğunu ifade etti.

Konuşmasında, aldığı tehdit ve ölüm mektuplarına da işaret eden Doç. Dr. Berktay, gelen bir mektubu okuyarak, “Türk milliyetçiliğinin, ‘böyle bir olay olmamıştır’ demekle, ‘oldu’, ‘haklıydık’, ‘asla konuşturmayız’ görüşleri arasında sıkışıp kaldığınıiddia etti.

PROF. DR. MURAT BELGE

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Belge de, 5-6 ay süren zorluk sürecinin ardından konferansın başlatılmasının başarıldığını dile getirerek, konferansın Türkiye’de bir iç demokrasi sorunu, bir ideoloji savaşı haline geldiğini kaydetti.

Prof. Dr. Belge, “Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi içinde, AB’ye katılım gibi kaygıların demokrasinin kod adı olarak karşılarına çıktığını” ifade ederek, dış dinamiklerin Türkiye’nin demokratikleşmeyolunda adım atmasına neden olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Belge, “Demokrasiyi isteyen kitlelerin yanı sıra bir dehiç istemeyenler var. Zaman zaman kıran kırana varacak dozlarda bu mücadele devam ediyor” diye konuştu.

1915 olaylarıyla yeterince ilgilenilmediğini, meselenin ne olduğunu tartışmaktan çok, “Biz tartıştırmayız” dendiğini dile getiren Prof. Dr. Belge, “Aslında burada, geçmişi değil, Türkiye’nin geleceğini tartışıyoruz. Demokratik bir ülke olarak AB’deki ülkeler gibi yaşamaya mı devam edeceğiz, yoksa şimdiye kadarki gibi devletin güdümünde onların izin verdiği kadar konuşacak bir toplum olarak yaşamaya mı devam edeceğiz?” dedi.

Prof. Dr. Belge, “verilen kavganın bu olduğunu, İstanbul 4. İdareMahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararında ‘milliyetçi cephenin sıraladığı gerekçelerin’ mahkemenin kararı haline geldiğinin görüldüğünü” ifade ederek, “bir idare mahkemesinin milliyetçi cephenin gerekçelerini ciddiye alıp onu mahkeme gerekçesi yaptığını” savundu.

FAŞİZM BİLE MAHKEMEYE GİDİYOR

Prof. Dr. Belge, “demokratikleşme süreci içerisinde ‘AB kod adı’ altında yasaların ve zihniyetlerin değiştiğini” ifade ederek, “Bir vakitler birisi telefon eder, bu toplantı yapılmazdı. Şimdi telefon edeceğine, birileri gidip mahkemeye dava açıyor. Bunların adı da sivil toplum örgütü. Bir şey değişiyor ki, faşizm bile mahkemeye gidiyor, dilekçe veriyor. Bütün bu başımıza gelenlerden sonra bir sevinç payı çıkarmamız mümkün” diye konuştu.

Prof. Dr. Belge, “konferansı gerçekleştirmek istemeyen güçlerin, bu işi bir süredir sokağa havale ettiğini” dile getirerek, “yukarıdan telefon edip iptal ettiremeyen iktidar seçkinlerinin sokakta kendilerine müttefik bulduklarını” savundu.

“Bunun 6-7 Eylül olaylarında da denendiğini, o olaylarla ilgili açılan sergide yine aynı zevatın orada olduğunu” kaydeden Prof. Dr. Belge, “Ermeni kıyımı olmadı’ dedikleri rahatlıkla, ’6 Eylül olmadı’ diyemiyorlar. Ama, ‘size de söyletmeyiz’ diyorlar” diye konuştu.

Prof. Dr. Belge, “Bilgi Üniversitesi ve Helsinki Yurttaşlar Derneği’ne, içlerinde Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Ramazan Bakkal’ın da yer aldığı protestocuların olmadığı bir toplantının olamayacağı teklifinde bulunacağını” belirterek yaptığı espri, salondakileri güldürdü.

ARŞİV VE BELGENİN ÖNEMİ

Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selim Deringil de, “Ermeni Meselesi ve Arşiv: Belgenin Boğazına Sarılmak” başlıklı konuşmasında,çeşitli arşiv belgelerinden örnekler vererek, arşiv belgelerinin tılsımlı bir değnek olmadığını, belgenin tek başına istenilen yönde kullanılabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Deringil, arşiv belgelerinin “tarihçilerin olmazsa olmaz can damarı” olduğunu ifade ederek, “nihai çözüm için arşivi ortaya sunmanın kendimizi kandırmak olduğunu, belgelerin tek yanlı da kullanılabileceğini” iddia etti. Daha önce 3 günde gerçekleştirilmesiplanlanan, ancak 2 güne sıkıştırılan konferans programında, birinci oturumun sona ermesinin ardından ara verilmeden ikinci oturuma geçildi.

Yorumlar kapatıldı.