İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vatan: Hocam ‘içinde tutacaksın’ deyip 1915’i anlattı

Yarattığı tartışmalar nedeniyle Mayıs ayında ertelenen Ermeniler ve
1915 orijinli konferans bu Cuma günü Boğaziçi
Üniversitesi’nde başlayacak. Haftaya damgasını vurması beklenen
konferans öncesinde Fransa Ermeni Diasporası’nın önemli ismi
Alexis Gövciyan’la konuştuk. Fransa’daki Soykırım Yasası’nın
kabulünde kilit rol oynayan Gövciyan dikkat çekici bir
iddiada da bulundu:

* Nerede doğdunuz?

13 Ekim 1956’da, İstanbul’daki Alman Hastanesi’nde. Babam Park
Otel’in boya işlerini yapıyordu. Aynı zamanda ünlü udi Hırant
ve Bogos’la da çalmış, söylemiş biridir.

* Babanız, onun babası nereliydi?

Babam da İstanbul doğumlu. Ama onun babası Yozgat-Sorgunlu.

* İstanbul’u en son ne zaman gördünüz?

17 yaşımda.

* 17 yaşınızda ne oldu?

Aslında her şey 15 yaşındayken başladı. Pangaltı’daki Mekhitaryan’a
(Ermeni Katolik Lisesi) gidiyordum. Bir gün derste bir şey fark
ettim: Çoğu Ermeni aydının ölüm tarihi 1915’ti. Bunu
hocaya sordum. Önce “Böyle sorular sormaya devam edersen seni
cezalandırırım” diye kızdı. Ara verildiğinde ise beni odasına
çağırıp, “Sana bir şeyler anlatacağım, ama bu anlattıklarımı
içinde tutacaksın” dedi. Bütün hikayeyi 2 saat boyunca
ilk kez orada dinledim.

Etraf ‘düşman’ oldu

* O odadan çıktığınızda ne hissediyordunuz?

Kendi kendime “Bunu neden bugüne kadar öğrenemedim” diye
soruyordum. Ve birden etrafımda birçok düşman görmeye
başlamıştım. Çok garip bir durumdu. Eve gelir gelmez anneme
“Niye bana anlatmadınız” dedim. Babam beni alıp Ermeni mezarlığına
götürdü. Oradaki yaşlı bahçıvana “Çocuk
öğrendi, artık ona her şeyi anlatabilirsin” dedi ve
bahçıvan da kendi köyünde neler yaşandığını detaylı
bir biçimde anlatmaya başladı.

* Siz başkalarına anlattınız mı?

Hayır, arkadaşlarımı böyle bir gerçekten korumayı
istedim. Bu bilgiler içimdeydi ama hiçbir işe
yaramıyorlardı. Bu bir tabuydu. Yalnızdım. Ailem sürekli olarak
“Şu anda birlikte yaşadığımız Türkler bu işin sorumlusu değiller”
dese de ben artık gitmek istiyordum. 1973’te 6-7 Eylül olayları
sırasında Paris’e yerleşen halamın yanına geldim. Ailem de bir
süre sonra Paris’e taşındı.

* Paris’te nasıl bir hayat başladı?

İlk yaptığım iş Alyans Fransez’ta Fransızca öğrenmek oldu.
Paris Dauphine’de ekonomi yöneticiliği okudum. O yularda
tanıştığım bir Fransızla evlendim. Üç çocuğum var.
Ve halen Paris’teki 850 bin zanaatkarın birleştiği derneğin
direktörüyüm.

* Diasporanın içine ne zaman girdiniz?

Gelir gelmez Ermeni dernekleriyle ilişkiye girdim, ama bu militanlık
düzeyinde değildi. Asıl girişim 1992’deki bir düğün
daveti sırasında oldu. Düğünde Fransa’daki önemli Ermeni
örgütlerinin başkanı olan Levon Kebapçıyan’la
tanıştırıldım. Bana Paris’teki Ermeni Dayanışma Derneği’nin başına
geçmemi önerdi. Bu dünya çapında
örgütlü, önemli bir dernektir. Daha sonra
Soykırımın 80’inci yılı hazırlıklarını yapmak için 1994’te “24
Nisan Komitesi” kuruldu. Ben de bu komitenin yöneticilerinden
biriydim.

* Malum yasayla ilgili çalışmalarınız nasıl başladı?

29 Mayıs 1998’te Fransa Meclisi’ndeki ilk tur oylamada Soykırım
Yasası kabul edilmişti. Ama bunun Senato’da da kabul edilmesi
gerekiyordu. Ekim’de bu çalışmaların başına seçildim Bu
arada da Türkiye’nin baskıları sonucu Senato yasayı bloke etti.
Bizim yapmamız gereken senatörlere kendimizi tek tek anlatmaktı.
İki yıl sürdü. Sonunda 7 Kasım 2000’de kabul edildi. 18 Ocak
2001’de de kesinleşen son oylaması yapıldı.

* Sizce Fransız milletvekillerini en çok ne etkiledi?
Önlerine belge mi koydunuz, 1915’in tanıklarını mı dinlettiniz, ne
yaptınız?

Hepsini de yaptık. Tarihçilerle konuşturduk. Zaten
birçoğuna da ilk kez biz anlatmış olduk.

* Fransa’daki diaspora mı daha güçlü ABD’deki mi?

Böyle bir ayrım yapmak zor. Ama şu ana kadar hangi ülkede
Soykırım Yasası geçti diye bakarsak, Fransa. Tabii onlar da bu
yıl geçirecek.

* Nereden biliyorsunuz?

(Bu konuşmadan beş gün sonra ABD Temsilciler Meclisi
Uluslararası İlişkiler Komitesi ilgili tasarıları kabul etti)
Biliyorum. Bu yıl olmazsa 2006’da.

* Neden bu kadar eminsiniz?

Kürdistan meselesi gibi kompleksler etkili olabilir. Ama bence
asıl neden 90’ıncı yıl olması.

* ABD’de en çok kimden destek görüyorsunuz?

İsim vermemeliyim. Ama Cumhuriyetçilerle Demokratların eşit
ağırlıkta olduğunu söyleyebilirim.

* Neden bu kez iki yasa tasarısı?

Evet, bu ilk kez oluyor. İlginç bir yasa olduğu kesin.

* Davanız için en çok hangisi önemli? Fransa’da
kabul edilmesi mi, ABD’de mi?

Kesinlikle ABD. Bugüne kadar Türkiye’nin siyasi baskıları
sonucu bu olmadı. Ama artık olacak. Yaptığımız bütün
görüşmeler bize bunun olacağını söylüyor.

* Türkiye’de, kimi Ermenilerin bir iddiası var: “Soykırım
davası bütün diasporaya siyasi rant sağlıyor.” Ne yanıt
verirsiniz?

Fransa’daki ve ABD’deki mücadele veren diasporayı çok
iyi tanıyorum. Bu insanların siyasi rant olarak sağladıkları olsa olsa
sağdan soldan yedikleri tokatlardır. Ne Fransa’da ne de ABD’de sadece
Ermeni davasını savunarak politika yapamazsınız.

* Fransa’da kaç Ermeni var?

400-450 bin!

* İyi bir oy potansiyeli, değil mi?

Haklısınız, iyi bir rakam.

* Bir siyasi parti sizinle iyi geçinmeyi isteyebilir yani,
öyle değil mi?

Doğru.

* İşte kastedilen de bu: “Siz onlara oy, onlar size yasa, davanızı
savunma fırsatı vs. veriyor.”

Bu Fransa’daki politikacıları kukla yerine koymak olur. Fransa’da
yasayı kabul ettirmek için 40 yıl çalıştık.

Türkiye’deki Erminlerle keskin bir farkımız var

* Türkiye’de yaşayan Ermenilerle diasporanın arasında ciddi bir
gerilim var. Neden?

Çok keskin bir ayrışma var. Hırant Dink, Etyen
Mahçupyan yapabildikleri kadar yapabiliyor.

* Tam olarak fark ne?

Burada çok daha fazla özgürlük alanları var.
Türkiye’de yaşayan Ermeniler hala korkuyor ve bu işin
üzerinin açılmasını istemiyor.

* Hırant Dink der ki, “Kendi adıma herhangi birisinin soykırımı
tanımasına, bunun için özür dilemesine ihtiyacım yok.”
Sizin niye ihtiyacınız var? Türkiye’yle bağlarınızı kopardığınız
için mi?

Daha karmaşık bir olay. Ben bu acıları yaşayan bir halkın
parçasıyım. Tarihi gerçekler açıklığa
kavuşmadıkça normalleşme olmayacak. Biz Ermeniler için
böyle bir şeyin reddedildiğini bilerek yaşamak katlanılacak bir
olay değil.

* Ama sizin de dışarıdan bakıldığında şöyle bir haliniz var:
Geceleri üç kere “Soykırım oldu, soykırım oldu, soykırım
oldu” deyip yatıyor; sabahları kalktığınızda yine “Soykırım oldu,
soykırım oldu, soykırım oldu” diyerek güne başlıyorsunuz.
Böyle yaşamak çok yorucu değil mi?

(Gülüyor) Ben bu şekilde yaşamıyorum,
çünkü biliyorum, soykırım var. Ama beni çok
sinirlendiren ve sürekli aklımın takıldığı bir şey var: O da bir
Türk yetkilisinin çıkıp “Hayır, soykırım yok” demesi.
Herkes için geçmişiyle olan bağları çok
önemlidir. İnsanlar bu şekilde yaratılır ve bu bilgilerini
aktararak yaşamaya devam ederler. İşte bir Türk yetkilisi
çıkıp bunu reddettiği vakit Ermenilerin onuruna saldırmış
oluyorlar. Bizim de bütün problemimiz bu; onurumuzu korumak.

* Türklerle en önemli benzerliğiniz belki de bu; bir dava
için yaşamak! Acaba diasporanm varlığı için bir dava
yaratıyor olabilir misiniz?

Fransa’daki diaspora sadece soykırımla yaşayan bir diaspora
değildir. Başka işler de var. Ve bir de Ermenistan var. Orası
için de çalışıyoruz.

* Gerilimi sürekli hat safhada tutarak Ermenistan’a zarar
verdiğinizi düşünmüyor musunuz? Sınırları
açılmıyor, ticareti gelişemiyor ve siz burada kişi başına 28 bin
dolarla yaşarken onlar 3 bin 500 dolara mahkum oluyor. Bunda payınız
yok mu?

(Söze kahkaha atarak başlıyor) Hayır. Diasporanın Ermenistan
politikasını etkilediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Ermenistan bağımsız bir devlettir, yöneticileri yetkindir ve
Ermenistan ne yapacağını biliyor. Ama bu gerginliği Türk
hükümetinin de özellikle kullandığını
düşünüyorum.

Orhan Pamuk tam doğrusunu söylemedi!

* Orhan Pamuk “1 milyon Ermeni öldürüldü” dedi.
Size göre az bile mi söylemiş?

Orhan Pamuk enteresan bir kişilik. Genel olarak iyi refleksleri olan
bir edebiyatçı. Onun gibi birinin çıkıp böyle bir
açıklama yapması bizi mutlu etti. Ama sayı konusuna gelince iyi
olmadı. Çünkü 1 milyon mu, 1 milyon 200 mü, 300
mü, önemli olan bu değil.

* “Kaç kişi öldü” hesabı iğrenç bir
matematik mi?

Evet, çünkü ölüleri saymanın
hiçbir enteresan yanı yok. Pamuk bir açıklama yapacaksa
direkt gerçeği söylemeli, “Soykırım oldu” demeliydi. Başka
zaman onu da söylemişti.

* Yani kimseye yaranamadı; ne Türklere ne de Ermenilere…

(Gülüyor) Yok, hayır. Yine de enteresan bir
açıklamaydı.

* Türkiye’deki yaygın kanı Pamuk’un bu sözü. Ermeni
lobilerinin desteğini sağlayarak Nobel Ödülü’nü
alabilmek için söylediği yolunda.

Ermenilerin Nobel Ödülü verebileceğini
düşünüyorsanız, bravo! Ben bilmiyordum.

Osmanlı yazdık çünkü bugünkü
Türkiye’nin soykırımda suçu yok

Alexis Gövciyan’ın önünde durduğu bu heykeldeki kişi
büyükbabasının amcası Komitas’tır. Gövciyan’ın
anlattığına göre. Ermeni din adamı Komitas, aynı zamanda bir
müzikologtur. 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni aydınlarına
yönelik büyük gözaltı sırasında tutuklanır. Din
adamı olması nedeniyle eziyet görmez, ancak akıl sağlığı bozulur.
Devreye Türk edebiyatının ilk kadın romancılarından Halide Edip
Adıvar girer. Elçilerin de yardımıyla Komitas, Şişli Barış
Hastanesi’ne kaldırılır. Burada iyileşemeyince 1919’da Paris’e
getirilir. 1933’te ölen Komitas Fransa diasporası için bir
simgedir. Onun dikilmesi için 1975’ten beri çaba harcanan
heykeli 24 Nisan 2003’te Paris’in en işlek kavşaklardından biri olan
Kanada Meydanı’nda açılır. Kaidesine de “Kompozitör,
müzikolog Komitas’ın ve 1915’te Osmanlı İmparatorluğu tarafından
soykırıma uğrayan 1.5 milyon kurbanın anısına” yazılır. Gövciyan
“Türkiye’nin adını özellikle geçirmedik. Suçlu
bugünkü Türkiye değil ki” diyor.

3N+1K

Fransa’daki Ermenilerin bir numaralı adamı

Kim: Nasıl biriyle röportaj yaptığımın sağlaması için
Fransa’da hiç tanımadığım bir Ermeni’ye sordum: “Alexis
Gövciyan kaç numaralı adamınızdır?” Yanıt netti: “Bir
numaralı!” Gövciyan nasıl bir numaralı adam oldu, kimdir,
öyküsü nedir, bu bölümü röportajın
içinde okuyacaksınız.

Neden: Bu röportajın bahanesi haftaya damgasını vuracak olan
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki konferans oldu. İyi ki de oldu.
Gövciyan’a Türkiye’de yaşayanların Ermeni sorunu hakkında
kafalarını kurcalayan her şeyi sormaya çalıştım. Sorduklarımın
kimi benim de sorularımdı. Pek çoğunda ise asıl önemsediğim
sorudan ziyade Gövciyan’ın yanıtıydı. Zaten Gövciyan da
açıklamalarını benim üzerimden sizlere, yani Türk
okurlarına ve nihayetinde Türk kamuoyuna yaptı.

Ne zaman: 10 Eylül Cumartesi günü, 14.00-18.00
arasında.

Nerede: Röportajı Paris’in tarihi otellerinden birinin
lobisinde yaptık. Ama fotoğraf makinesini getirmeyi unutunca Pazar
sabahı bir daha buluştuk. Bu kez o ünlü “Köprü
Üstü Aşıkları” filminin çekildiği Neuf
Köprüsü’nden, Sartre’ın varoluşçuluğun
temellerini attığı Cafe de Flore’a ve Gövciyan’ın akrabasının
heykeline kadar dolaştık.

Yorumlar kapatıldı.