İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘6-7 Eylül Faşizmin Bir Tezahürüdür’

“6-7 Eylül, başarılı olmuş bir Türkleştirme operasyonudur.
Bu operasyonun ne olduğunu, ne zararlar verdiğini görmek gerek.
Çok seslilik yok oldu. Ticaret hayatında büyük bir
kayıp oldu. Türk kapitalist sınıfı ele geçirdi. Buna,
Faşizmin bir çeşit tezahürü diye bakılabilir” diyor
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun (Küresel-BAK)
sözcüsü Tayfun Mater.

1955’te 6 yaşında bir çocuk olarak 6-7 Eylül olaylarının
tanığı olan Mater, son aylarda yaşanan linç girişimlerine 6-7
Eylül olaylarının perspektifinden bakıldığındaysa, “Yine bir
Türkleştirme operasyonuyla karşı karşıyayız” diyor bianet’e.

“Ama bugün aynı koşullar geçerli değil. Aklı selim hakim
olacaktır. Bu sefer başaramazlar.”

Mater: İstanbul’da tam bir vandalizm yaşandı

Mater, 6-7 Eylül olaylarının “bir tür devlet organizasyonu
olduğunun ortaya çıktığını” söylüyor.

“1960’ta, 27 Mayıs sonrası yargılamalarda durum aşağı yukarı ortaya
çıktı. 6-7 Eylül olaylarının bir çeşit devlet
operasyonu; Özel Harp Dairesi ve MİT’in ortaklaşa operasyonu
olduğu aşağı yukarı belli oldu. Bombayı temin eden öğrenci daha
sonra vali oldu.”

Mater, o gün yaşadıklarınıysa şöyle anlatıyor:

“İstanbul’da tam bir vandalizm yaşandı. 6 yaşında bir çocuktum,
okula başlıyordum. O gece gürültüyle kalktım;
Bakırköy’de oturuyorduk. Evimiz, İstanbul Caddesi’ne bağlanan
sokaklardan birindeydi. Sokağın başları mahallenin gençleri
tarafından tutulmuştu; çapulcu grup içeri sokulmadı.

“Babam subaydı; resmi elbisesini giyip tabancasıyla sokağı bekleyenler
arasındaydı. Rum komşularımızı kendi evimizde koruduk. Oğulları o
sırada askerdi üstelik.”

Mater, beş yıl önce bianet’te yayınlanan “6-7 Eylül
Olayları’nın Çocuk Tanığı” başlıklı yazısında, o geceyi
şöyle anlatıyordu:

“Arkadaki misafir odamızda yan komşumuz Usta Amca ile Madam Teyze,
misafirlik giysileri ve küçük bavulları ile
oturuyorlardı. Oğulları Tanaş Abi o sırada askerdeydi.”

(…)

“Cam çerçeve kırılmaları, bağırıp çağırışlar
İstanbul Caddesinden gelmekteydi ve caddeye 100 metreden uzak olmamıza
rağmen rahatça duyabiliyorduk. Ayrıca yangınların dumanı da
sokaklarımıza kadar erişiyordu.”

“Annem elimden tuttu ve sokağa çıktık. (…) İstanbul caddesinin
durumu kötüydü. Rumlara, Ermenilere ve hatta bazı
Türklere ait dükkanlar tamamen tahrip edilmiş ve
yağmalanmıştı. Bazıları da yanmıştı. Oradan kiliselerin olduğu caddeye
geçtik. Manzara korkunçtu. Rum kilisesinin
büyük giriş kapısı parçalanmış, içersi tamamen
tahrip edilmiş, halılar, perdeler, büyük avizeler sokağa
saçılmıştı. Birbirine ters konuşlanan 2 dev tank,
ürkütücü namlularını kaldırmış dururken; tankların
üzerindeki askerler makineli tüfeklerin namlularını bizlere
doğrultmuş, bekliyorlardı.”

“5 yıl boyunca inanılmadı”

Mater, Rum komşularının Yunan radyosundan Selanik’teki bombayı
Türklerin attığını öğrendiklerini, ancak 1960’taki
yargılamalarda ortaya çıkana kadar “bunun provokasyon olduğuna
inanmak istemediklerini” söyledi.

Mater, aynı yazısında, bu durumu şöyle anlatıyor:

“İnanmamıştı bizimkiler. İnanmaları için 5 yılın geçmesi
gerekecekti. 27 Mayıs askeri müdahalesi, 6-7 Eylül olaylarını
mahkeme önüne getirdi.”

(…)

“Bombayı Türkiye’de okuyan Batı Trakyalı bir Türk
öğrenci koymuştu. Provokasyon Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri
Bakanı’nın bilgisi dahilinde tertiplenmişti. Kendilerine verilen
ölüm cezalarının gerekçelerinde, 6-7 Eylül
olayları da yer aldı. Diğer ‘kahramanlarımız’ görevlerine devam
ettiler. Bombayı koyan genç, TC devletinin Emniyet Genel
Müdür Yardımcılığı’ndan Valiliği’ne kadar yükseldi.
Selanik Konsolosluğu görevlileri resmi yaşamlarını
büyükelçi rütbesiyle tamamladılar.

40 yıl sonra eski Milli Güvenlik Kurulu (MGK) genel
sekreterlerinden emekli bir orgeneral ağzından kaçırdı:

‘6-7 Eylül olayları özel harp dairesinin muhteşem bir
örgütlenmesiydi.’

Sonuç: Mahalle arkadaşlarım, komşularımız Rumların hiç
birine 30-35 yıldır ulaşamadım. Birbirimizden iyice koptuk . Sanırım
Atina ve Selanik’teler. Bir gün tekrar karşılaşacağımızı umut
ediyorum.”

Yorumlar kapatıldı.