İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Surp Agop mezar kardeşliği

Enis Berberoğlu

13 NİSAN (eski takvimle 31 Mart) 1909 sabahı Taşkışla’daki (bugünkü İTÜ binası) Avcı Taburu ve ardından Hassa Ordusu ayaklandı. İttihatçı subaylar öldürüldü veya teslim alındı.

Erbaş, ‘Şeriat isteriz’ diye sokağa döküldü.

İstanbul’daki azınlık temsilcileri ile İttihatçı şeflerin korkusu ortak, işbirliği kaçınılmazdı:

Ermeni Taşnak partisi yöneticileri ile İttihatçı kadrolar, Ermenilere ait Tokatlıyan Oteli’nde buluştu. Taşnaklar Selimiye’deki isyanı bastırmak üzere 550 kişilik silahlı birlik kurdu.

Diğer bir Ermeni partisinin üyesi Hınçak doktorlar çatışmalarda yaralı askerlere bakacak ekip oluşturdu. Selanik’ten İstanbul Yeşilköy’e bir haftada ulaşan Hareket Ordusu’nu Ermeni kadınlar askerlere çiçek atarak karşıladı.

Taşkışla’daki isyanı bastırırken şehit düşen Hareket Ordusu askerleri, Hıristiyan gönüllüler ve çatışmada ölen asiler gece karanlığında aynı mezarlığa gömüldü. Surp Agop Mezarlığı (bugünkü Divan Oteli’nin yerindeydi) hepsinin ortak mekánı oldu.

Enver Bey, Surp Agop’ta mezar başında yaptığı konuşmada, ‘Müslüman ve Hıristiyanlar yaşarken ve ölürken, hiçbir ırk ve inanç ayrımı tanımayan yurtsever arkadaş olduklarının nişanesi olarak burada yan yana yatıyorlar’ ifadesini kullandı. (Kaynak: Ermeniler ve İttihat Terakki, Arsen Avagyan, Gaidz F. Minassian.)

* * *

Türkiye bu olaylardan 100 yıl sonra Ermeni meselesini tartışıyor.

Daha doğrusu taraflar tartışır gibi gözüküp önyargılarını, refleks tepkilerini kusuyor.

Ne yazık ki Surp Agop Mezarlığı kardeşliği gibi örneklere ortak tarihimizde az rastlanıyor.

Oysa sadece bir haftalık bu süreçten çıkarılacak o kadar çok ders var ki:

Mesela, Ermeni dostlarımız -tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi- kabul etmelidir ki, laik-demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası Ortadoğu din mozaiğinin teminatıdır. İnanmayan, yanı başımızdaki Irak’taki mezhep kavgalarına, Süryani ve Musevi kıyımına baksın, İran’daki yobaz rejimi düşünsün. Hatta Rus coğrafyasındaki toplama kamplarını hatırlasın. 82 yıllık Cumhuriyet’te bu insanlık ayıplarından hiçbirisinin yaşanmamış olması sadece rastlantı mı sanıyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler, kamuoyunu yönlendirenler de her Ermeni tartışmasında İttihatçı refleksiyle tepki vermekten vazgeçmelidir. Unutmayın ki Cumhuriyet’in kurucuları sadece Osmanlı mirasıyla mesafeyi korumakla kalmadı; İttihatçıları yargılayıp asan da aynı kuşaktır. Kemalist ideolojide ne sınır ötesi hayallere yer vardır, ne de çetelere, yargısız infazlara.

Darbecilik geleneği açısından İttihatçılarla akrabalık hisseden ulusal solculara gelince… Laikliğin sloganla değil, etnik ve dini zenginlikle korunup kollanacağını anlamaları halisane dileğimizdir.

Yorumlar kapatıldı.