İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenicilerden de özür dileniyor

Hasan Demir

Hürriyet”in dünkü manşeti, “O toplantıyı Gül açacak” şeklindeydi. “Rektörden sürpriz davet” ara başlığının altında ise şu satırlar vardı:

“Boğaziçi Üniversitesi, geçen mayıs ayında ertelenen, alternatif Ermeni görüşlerinin savunulacağı konferansın 23-25 Eylül”de yapılacağı açıklandı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül”e açılış için sürpriz bir davet yapıldı.”

Haber şu satırlarla devam ediyordu:

“Bakan Gül”ün, Rektör Prof. Ayşe Soysal”a cevabı, ”Seve seve” oldu.”

Abdullah Gül”ü kutlarız?!

Bunun adına AKP”liler demokrasi diyor, bu davulun önünde oynamayı sevenler ise bu tür gafletlere, “hoşgörü” sıfatını uygun görüyorlar.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı”nın Türkleri soykırım yapmakla suçlayacak olanların konferansını “Seve seve” açacak olması, Ermeni iddialarına resmî bir destek niteliğindedir. Sözde soykırım iddialarını azaltıcı değil azdırıcı bir etkisi olacaktır bu iştirakin.. Gül”ün o toplantıya iştiraki Orhan Pamuk ve benzerlerinden özür dilemek gibi, “Türkler Ermeni katliamı yapmıştır, aksini savunmak suçtur” türünden parlamento kararları alan Avrupa ülkelerine “hak vermek” gibi bir şeydir.

Ne tuhaf bir ülkeyiz ki, Türk”e her türlü iftiraları atanlar, bin bir türlü zararı verenler sürekli mevzi kazanıyor ve hükûmet cenahında itibar görüyor. PKK böyle, Ermeni”nin ASALA versiyonları böyle.

Gelin görün ki bir Türk çiftçisi Tarım Bakanı yahut Başbakan konuşurken, “Ürünüm para etmiyor” dediğinde azarlanıyor, bir Telekom çalışanı, “İşyerim milli servettir, buranın stratejik önemi vardır, gavura satmayın” dediğinde, “Otur oturduğun yerde, maaşını al, sesini kes!” diye paylanıp yerin dibine batırılıyor. PKK militanına söz ve eylem özgürlüğü alabildiğine var, Türk”e soykırım iftirası atan Ermenicilere itibar, üniversite ve Bakan desteği var ama işte böyle Türk”ü, Türk”e ait olanı savunanın, tarlasında, fabrikasında uğradığı haksızlığı dile getirenin payına ise azar ve hakaret düşüyor…

Çünkü Türk sahipsiz. Tüpraş”ta işçi ise, Telekom”da amir ise de sahipsiz, tarlasında çiftçi, üniversitesinde başörtülü öğrenci ise de sahipsiz.

Ama PKK”nın arkasında, Ermeni”nin arkasında AB var, ABD var, Yahudi lobileri var.

İşin özü bu…

Şimdi birileri, Abdullah Gül iyi ki, Türk”e hakaret edilecek, Türk”e iftira atılacak böyle bir konferansı açıyor, diyecek ve devam edecek: Avrupa Türk”ün ne kadar hoşgörülü olduğunu görsün, Türkiye”de farklı seslere hükümetlerin ne kadar tolerans tanıdığına şahit olsun ve bu sayede Türkiye”nin itibarı yükselsin, bu sayede AB yolundaki engeller kalksın…

Bu düşünceler, zavallı düşüncelerdir.

Bir kere o Avrupa”da “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi suç sayan parlamento kararları alan bir Avrupa.. Yani Avrupa işine gelmeyen görüşleri savunanları tutukluyor, sorguluyor, gerekirse hapse bile atıyor, ama sen burada tutuyor, yarın kendi ayağına pranga olacak iftiraları insan hakkı ve fikir hürriyetidir diye kendin üretiyor, ayağına da kendi ellerinle geçiriyorsun, üstelik bunu iyi bir şey zannederek “seve seve” yapıyorsun…

Bu gerçekten en hafif tabirle, gaflettir…

Bundan sonra olacak olanları tahmin etmeye çalıştığımızda niçin “gaflet” dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır sanırım.

Abdullah Gül bu toplantıyı Türkiye Cumhuriyeti”nin Dışişleri Bakanı olarak açacak. Muhtemeldir ki, Başbakan da bu toplantıya bir telgraf göndererek başarı dileklerinde bulunacak. Toplantı süresince Türkiye”ye hakaretler edilecek, iftiralar atılacak.

Tabi bir iki de olumlu şey söylenecek.

Ya sonra?…

Hürriyet ve benzeri yayın organları o bir iki olumlu görüşü öne çıkararak, “İyi ki bu toplantı yapıldı, iyi ki Abdullah Gül açılış konuşmasını yaptı” türünden yeni haberler üretip, “Bakınız şunlar şöyle dedi ama, bunlar da aksini savundu, oh ne güzel!” diyecekler, “İşte demokrasi bu!” edebiyatı yapacaklar ve belki de, “Avrupa”ya ders verdik” diye abartma rekorları kıracaklar…

Oysa bu paranın bir de tura yüzü olacak…

Diyaspora ve tabii soykırımı kabullenmemizi isteyen Ermeniler Gül”ün açış konuşmasını kapak yapacaklar ve o toplantıda Türkiye aleyhine söylenen her satırı, başta İngilizce olmak üzere yabancı dillerde kitaplaştıracaklar..O kitabı okuyan Batılılar da zannedecek ki, Türk hükümeti de bu görüşlere hak vermekte ve soykırımı vicdanen kabul etmekte…

Boşuna, “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir” denilmemiştir.
Bizimkilerin taşları “iyi niyet taşları” olmaktan çıktı, başları yarmaya çoktan başladı da; dur diyen yok, durduran yok…

Yorumlar kapatıldı.