İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni Konferansı dört aylık bir gecikmeye rağmen toplanırken…

Koray Düzgören

25-27 Mayıs tarihlerinde yapılması planlanan, ancak ortaya çıkan tepkiler nedeniyle ertelenen ‘İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri’ başlıklı konferans dört aylık gecikmeyle de olsa gerçekleşiyor.

Ermeni Meselesi, ortaya benzer bir olağanüstü gelişme çıkmazsa, bu kez 23-25 Eylül tarihleri arasında yine aynı yerde, Boğaziçi Üniversitesi’nde tartışılacak.

Böylece, Kürt meselesiyle birlikte Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan

Ermeni meselesi de, bütün bağnaz karşı çıkışlara rağmen, özgür tartışma platformuna çekilebilecek.

Kürt meselesiyle ilgili olarak atılan olumlu adımlardan sonra bu konferans da 3 Ekim’de AB ile başlaması olası müzakerelerin öncesinde Türkiye açısından olumlu bir gelişme olarak kayda geçecek.

Hatta bunun ötesinde, Türkiye’nin geçmişi ile hasaplaşmasının da öncü bir adımı olabilecek.

Konferansın toplanacak olması, Başbakan Erdoğan tarafından Kürt meselesi gündeme getirilerek başlatılan barış ve uzlaşma arayışlarına Ermeni meselesi cephesinden de devam edilmesini sağlayacak adımların atılabileceği çok önemli bir süreci başlatabilir.

Bu ise, hem Kürt meselesinde hem de Ermeni meselesinde demokratik özgür tartışma ortamı sağlanarak meselelere çözüm bulunabilmesi açısından Türkiye’nin yararınadır.

Aradan dort ay geçtikten sonra konferansın toplanıyor olması mutlaka çok olumlu bir gelişme ama, bu konferansın ertelenmesine yol açan saldırılar sırasında söylenen sözlerin, yapılan açıklamaların sahipleri şimdi ne diyecekler, insan çok merak ediyor doğrusu.

Hele de konferansın açılışı için Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün davet edilmesi ve Gül’ün de bu daveti prensip olarak kabul etmiş olması meseleyi daha da ilginç hale getiriyor.

Çünkü bu konferans için söylenen en hafif eleştiri, ‘Türk milletini arkadan hançerlemek’ olarak ifade edilmişti. Bu ifade hükümette Adalet Bakanı olarak görev yapan zata aitti.

CHP sözcüsü Şükrü Elakdağ ise Meclis’te dinamitin fitilini ateşleyen bir konuşma yaparak konferans girişiminde bulunanları ‘hainlik’le suçlamıştı.

Geriye dönüp o konuşmaların yapıldığı Meclis oturumunun tutanaklarına baktığımda

dinamitin fitilini asıl ateşleyenin Elakdağ olmadığını hatırladım.

Elakdağ, konuşmasının başında gündem dışı söz konusu konuşmayı niçin yaptığını bakın nasıl anlatıyor:

“Değerli arkadaşlarım, Boğaziçi Üniversitesinde İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri başlıklı 25 Mayısta başlayarak üç gün sürecek bir konferans düzenleniyor. Bu konuyu kamuoyunun dikkatine getiren Milliyet Gazetesi 21 Mayıs Cumartesi günü yayımladığı haberde şu noktaların altını çiziyordu: “Boğaziçi Üniversitesinde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak geniş katılımlı bir konferans düzenleniyor. Düzenleyiciler, Bilgi Üniversitesinden Murat Belge, Sabancı Üniversitesinden Halil Berktay ve Boğaziçi Üniversitesinden Selim Deringil. Konferanstaki konuşmacıların hemen tümü Ermeni soykırımının varlığını iddia eden ya da bu konuda resmî tezleri sorgulayan isimler. Düzenleyiciler, demokrat olma iddiasında kişiler; ama, konferansta, soykırımı olmadığı tezini savunacak isimler yok.” Evet, Milliyette yayımlanan haber bu.”

Eh, bu satırlar üzerine Elekdağ’ın fazla bir şey ilave etmesine tabii ki gerek kalmamış. Bir iki ‘hain’ yakıştırması yetip de artmış bile.

Daha sonra konuşan Adalet Bakanı’nın bu havada ondan geri kalmamak için olsa gerek, daha çarpıcı ve daha yakıcı bir konuşma yapması beklenirdi değil mi?

O da bunu yaparak, konferansı düzenleyenleri, ‘Türk milletini arkadan hançerlemekle’ suçlamış ve YÖK Başkanlığını göreve çağırarak neredeyse açıkça toplantının yasaklanmasını talep etmişti. (Şimdi, bakanın daha sonra israrla sahiplenmeye devam ederek hükümetini ve memleketi zor duruma düşüren o talihsiz konuşmasını tutanaklardan vermeye gerek görmüyorum.)

Bu şartlarda düzenleyicilerin konferansı iptal etmekten başka bir seçenekleri kalmamıştı.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan’ın toplantının ertelenmemesi gerektiğine ilişkin açıklamalarının tabii ki böyle bir havada fazlaca bir yararı olmamıştı.

Toplantı ertelenmiş ve Türkiye, Ermeni meselesiyle yüzleşme yolunda atılacak ilk adımlardan mahrum kalmıştı.

Mutlaka hala hatırlıyor olmalısınız, Başbakan Erdoğan Diyarbakır’da yaptığı konuşmada çok önemli bir noktaya değinmişti. Belki de ilk defa bir başbakan, devletin ve hükümetlerin geçmişte hata yaptığını kabullenmişti.

“Hatalarımızı kabul etme olgunluğunu göstermeliyiz” demişti.

Şimdi, bu konferansın dört aylık bir gecikmeyle de olsa toplanıyor olması ve hükümetin de bu konferansı ( yapılacak bilimsel ya da değil, açıklamalarda dile getirilecek görüşler apayrı bir konu) sahiplenme konusundaki olumlu yaklaşımı, bu kabulü destekler mahiyette bir tutumdur.

Başbakan Erdoğan’ın ve hükümetin ( sanırım Adalet Bakanı Cemil Çiçek hariç) barış ve uzlaşmaya yönelik adımlar atma politikasına devam edeceğini göstermesi açısından önemlidir.

Artık Cemil bey de bu durum karşısında bir değerlendirme yapar diye düşünüyorum.

Yorumlar kapatıldı.