İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni konferansı yeniden düzenlenecekmiş! Ateşle oynuyorlar!

Arslan Tekin

Bir devlet üniversitesi olan Boğaziçi’nde Taşnakçı-Hınçakçı konferans tekrar düzenlenecekmiş.

Konferansının ideolojik bir mana taşıdığı, ilmîlikten tamamen uzak olduğu belli. Taşnakların Hınçakların tezlerini haklı çıkaracaklar. Konferansa katılacakların isimleri kamuoyunca çok iyi bilinmektedir.

Bir inat uğruna bu ülkenin cefakâr, vefakâr, hasbî insanlarına neden cephe alıyorlar?

“Aydın” olmanın peşin şartı: Halk muhalifliği…

“Aydın” dediğin biraz devlete muhalif olmalıdır, derler. Taşnak tezlerine desteleyen, Türkler katliam yapmıştır, demeye getiren zevat, ilmî araştırmalarının neticeleri itibarıyla “Türkler Ermenileri kesmiştir.” tezine gelmiyorlar; devlet bu tezi reddettiği, “Mukatele olmuştur, Ermeniler sürülmüştür. Tehcir edilirlerken istenmeyen hâdiseler vuku bulmuştur. Buna ‘soykırım’ denemez. Hiçbir devletler arası hukukta da 1915 hâdiseleri soykırım olarak adlandırılmamıştır, hukukî bir ad konmamıştır.” dediği için, devletin karşısına çıkıyorlar.

Devlet nedir?

Devlet bu kadar kötüyse niye var ve bir ülkenin insanları neden bir devletleri olsun isterler?

Bunların asıl problemi devletle değil, halkla…

Halk çokluk itibarıyla dindardır, en azından dinine saygılıdır. Sokakta rasgele sorsanız “Elhamdülillah Müslümanım” der. Bu “aydın” yaftalılar ise “din” meselesinde de kayıtsızdırlar. Kaçına “Elhamdülillah Müslümanım” dedirtebilirsiniz?

Kimseyi inançlarından dolayı muaheze etmem. Bunu birçok defa yazdım. Hakikaten “iman”ın kimde olduğunu bilemezsiniz.

“Aydın” yaftalılar din hakkındaki görüşlerini birçok defa açıkladıkları için kimliklerini biliyorum. Çokluğu komünistlikten gelmedir ve komünist olabilmeleri için önce ateist olmaları gerekir.

Daha yeni, “Bir sosyalistim. Ezilenin hakkının savunuyorum.” diye yazan bir eski Maocu (Recep Tayyip Erdoğan’ın çok itibar ettiği 12 “aydın”dan biridir.): “Türk, Sünnî, Hanefî bir aileden geliyorum.” demiş, ama kendisinin inancı meselesinde bir şey söylememiştir.

(“Sosyalistim” demeleri sizi şaşırtmasın. Yumuşak ifade olduğu için bu sıfatı kullanıyorlar. Komünistlikleriyle iftihar ederler.)

Burada göndermelerim biraz da “İslâmcı” tesmiye olunanlaradır. Siyasî Kürtçülük meselesinde, Taşnak-Hınçak tezlerini savunmada ateistlerle işbirliği içindeler. “Yeni İslâmcılar” (Halka yabancılaşmalarına atıfta bulunmak için “Neo-İslâmcı” tabiri de kullanılıyor.) camide buluştukları, yerli fikirleri savunan, halkımızın kıymet hükümlerine halel getirilmesine tahammül edemeyen kesimlerden kusacak derece iğreniyorlar.

İşte bu İslâmcı kesim, halkın tepkisinden korkarak iptal ettikleri “Türkler Ermenileri kesmiştir.” görüşlerinin savunulacağı konferansı Boğaziçi Üniversitesinde tekrar düzenleyeceklerle işbirliği yapıyorlar. Daha doğru ifadeyle kendilerini Taşnakçı-Hınçakçı tezleri savunanlara kullandırtıyorlar.

Meydan bu kadar boş mu, yoksa onlar mı pervasız?

Allah sizi inandırsın, ilmî tezleri varsa, isterse “Türkler Ermenileri kesmiştir!” deyip Taşnakçı-Hınçakçı görüşle paralel olsunlar, başımın üstünde gezdiririm.

Bu adamların yapılarını biliyoruz… İlimlerini nasıl ideolojilerinin emrine verdiklerini biliyoruz.

Maksatları ilmî bir konferans düzenlemek değil, Türk halkını “katil” göstermek, Taşnakçıların, Hınçakçıların tezlerini meşrulaştırmaktır.
Bir ötesi de onların tezlerini savunmakla kavuşacakları imkânlardır: Burslar, geziler, davetler, yan cebime koylar… Ne kadar imkânın geleceğini kendileri bile hesap edemezler!

Kaç Ramazan Bakkal’ımız var bizim!

Bu kadar mı uyuşuğuz, bu kadar mı korkağız, bu kadar mı yıldırıldık!

Bir vali başhekimin haysiyetiyle oynayabilir mi?

İşkence insanlık suçudur. Her seferinde bunu yazarım.

Şırnak Valisinin Cizre Devlet Hastahanesi Başhekimine 2,5 dakika durmadan ağır bir dille söylenmesi bir işkencedir. Fizikî işkence insanın bedenine acı erir, haysiyetini ezer. Sözlü işkence de insanının gönlünü burmuş, ruhuna eza çektirmiştir.

Bir insanın gururuyla oynanmıştır.

Şırnak Valisi niçin bu kadar bağırıp çağırıyor?

Neden Başhekimin sözünü dinlemiyor?

Bir insan bir hastahaneyi yönetiyorsa, hastahanesinin mükemmel olmasını ister. Başhekim hastahanesinin bütün ünitelerinden haberdardır; kendisinden gizlenen bir şey yoktur. Dializ ünitesinin çalışmamasının sebeplerini de biliyordur. Sonradan yaptığı açıklamalara ben inanıyorum. Dializle yakından ilgilenen biriyim. (Babamın bir böbrek hastası olduğunu ve haftada üç defa dörder saat dialize girdiğini bir vesileyle yazmıştım.) Bu aletleri rasgele çalıştıramazsınız. Eksikleri vardır çalıştırılmamıştır. Önce Başhekimi dinlemek gerekir.

Vali kendisinin her şeyle ne kadar ilgili olduğunu göstermek için başhekimi harcamıştır.

Hadisenin özü budur.

Valinin bağırıp çağırmasını ekranlardan ben de şöyle bir seyrettim. Başından gereksizliğini anladığım için 2,5 dakikalık bağırtısını bile dinlemeden ekranı deştirdim.

Başhekim istifa etti. Devlet memurluğundan da ayrılacağını söylemiş.

Validen de davacı olmalıdır.

Bir başbakan gelse valiye, kendisin başhekime yaptığını yapsa ne der?

Tahammül etmesi mümkün değildir; soğan ekmeğe muhtaç kalacağını bilse bile o an istifayı basar ve gider.

İnsan haysiyeti her şeyin üstündedir. Mükâfatında da, cezanın da yeri vardır.

Yorumlar kapatıldı.