İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Önce birey olmak gerek´

Akademisyenler, “Türklük-Türkiyelilik” kavramlarının tartışılmasının ötesinde bireysel özgürlüklerin tam kullanımının ele alınması gerektiğine işaret ediyor.

Bazı akademisyenler yasalarda etnik kimliğe özgü maddelerin olamayacağını, sorunun tamamen bireysel hak ve özgürlükler çerçevesinde çözülebileceğini söylerken bazıları, Anayasanın vatandaşlığı düzenleyen maddelerinde Türk yerine ‘Türkiyelilik’ veya ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı’ gibi kavramların kullanılması gerektiğini ifade ediyor. Başbakan’ın sözleriyle başlayan kimlik tartışmalarına, AB’ye tam üyelik sürecinde getirilebilecek yeni açılımlarla yanıt verilip verilemeyeceği de merak ediliyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuri Yaşar, Başbakan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmanın vatandaşlık kimliği açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Kimlik sorununun farklı bir yanına dikkat çeken Doç. Dr. Yaşar bu bölgede aşiretler, cemaatler ve etnik yapılanmayı öne çıkartan örgütler içinde sıkışmış bireyin özgür iradesinin ortaya çıkartılması gerektiğini ileri sürüyor.

TEK PENCERE VAR

Hukukçu olarak kimlik tartışmalarına tek bir pencereden baktığını vurgulayan Doç. Dr. Yaşar, Başbakanın da kendisiyle aynı görüşte olduğunu söylüyor. Başbakan bu alt kimlikleri tescil edelim onlar da öne çıksınlar demiyor. Hukuksal olarak bakıldığında tek bir hukuksal kimlik var o da vatandaşlık kimliği. Ben meseleye bir üst kimlik alt kimlik sorunu olarak bakmıyorum” şeklinde konuşan Yaşar, sözlerine şöyle devam ediyor: “Alt ve üst kimliklerin olsa, olsa sosyolojik tespitler olabileceğini ama bunların hukuksal olarak tescilinin mümkün olmadığını ve olmaması gerektiğini düşünüyorum. Aksi uygulamalar bir devleti kendi içinden yeni bir ulus yaratma noktasına getirebilir. Bu söz konusu olamaz.”

ÇÖZÜM AB STANDARDI

Kimlik tartışmalarında vurgulanan önemli bir konu da Avrupa Birliği sürecinde kimlik sorunununnasıl şekil alacağı. AB standartlarının Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda bu sorunların biteceği görüşü özellikle Avrupa Birliğini savunanlar tarafından ifade ediliyor. SABAH yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan, problemin devletle bireyin ilişkisinden kaynaklandığını söylüyor. Altan, vatandaşlığın hukuksal bir kavram olduğunu belirtiyor. Ve bu kavramın içinde ırk, din, mezhep olmadığını ekliyor. Ancak Altan’a göre Türkiye’de devlet bunu böyle algılamıyor. Prof. Dr. Mehmet Altan sorunun böyle algılanmasının sadece Kürtler ile alakası olmadığını belirterek “Örneğin bu güne kadar Cumhuriyet tarihinde hiçbir Ermeni kaymakamımız olmamıştır. Halbuki Ermeniler TC vatandaşlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı dendiği vakit devlet birey ilişkilerinin temel hak ve özgürlüklerini AB standartlarında hayata geçirmek anlaşılır. Ama hukuksal tanım ‘ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyımdır’. Hukuksal tanım etnisiteyi öne almaz ama barındırır” diye ekliyor. Prof. Dr. Mehmet Altan Anayasanın 66’ncı maddesinin her ne kadar Türklüğe değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına vurgu yapsa da yanlış olduğunu belirterek “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının Türk olması gerekmiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının her farklı ırktan, dinden ve mezhepten olma hakkı var” diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmayı Prof. Dr. Mehmet Altan da çok önemli buluyor. Ancak bu konuşmanın devamının gelmesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “Başbakan’ın açıklaması olumlu, inisiyatif alındı. Ama altı doldurulmadan yapıldı. Güneydoğu’nun desteği henüz alınamadı. Çünkü bunun ardını getirecek atılımlar gerekir. Mesela ekonomik olarak oradaki insanlara umut verecek yerel açılımlar lazım. Yeni vaatler sıralanabilirdi. Fakat zaman geçmiş değildir.”

Yorumlar kapatıldı.