İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çıkmaz sokak

Can Dündar

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, (hem de neredeyse oybirliğiyle), Çankaya Köşkü’nün yamacındaki “Abdullah Cevdet Sokak”ın adını değiştirip “Yusuf Halaçoğlu” yaptı.

Galiba bunu Avni Özgürel’in geçen ay Radikal’de yazdığı “İtalya’dan döl ithali” başlıklı yazıya borçluyuz.

Avni, Abdullah Cevdet’in Türk halkını melezleştirerek medenileştirmek için İtalya’dan damızlık erkek getirtilmesi önerisini gündeme taşımıştı.

Konu Belediye Meclisi’nde infial yarattı.

Materyalist İttihatçı’nın “Kuran’ı kapat, kadını aç” sözleri ve Ermeni soykırımını doğrulaması da hatırlatılınca eller kalktı ve tabela değişti.

Şimdi Belediye’nin “Mc Carthy”istleri, başkentin tüm sokak isimlerini elden geçiriyormuş; “hain”leri silip yerine “vatansever”leri yazmak üzere…

Örneği var zaten:

İvedik’in en büyük caddesinin adı, “Melih Gökçek Bulvarı”…

* * *

“O laflar Abdullah Cevdet’e mi ait?”, “O, bu laflardan mı ibaret?”, “Atatürk üzerindeki etkisini ne yapacağız?” tartışmalarını bir kenara bırakıyorum.

Sormak istediğim şu:

Hangi ismi silip hangisini yazacağımıza kim, nasıl karar verecek?

Öyle ya, dünün “kahraman”ı bugün “hain” oluveriyor, bugünün “zalim”i yarın “devlet adamı” sayılıyor.

Abdullah Cevdet’i “düzeltmişken”, o sokağın açıldığı caddeden Latin Amerika’nın bağımsızlık savaşçısı “Simon Bolivar”ın adını da siliversek mi?

Ya yolun devamındaki “Cinnah” ne olacak? Hindistan elçiliğinin yer aldığı caddenin Cinnah adını taşıması tuhaf değil mi? “Mahatma Gandhi” tabelasını da Pakistan elçiliğinin sokağına mı taşısak?

Şah devrilince “Şah Rıza Caddesi”nin adı “İran Caddesi” olmuştu, “Kennedy Caddesi” yerine “Bush Sokak” desek şıklık olmaz mı?

Türkiye’nin tam üyeliğine ayak direyen Fransızlara ceza olsun diye “Paris Caddesi”nin adını “Londra Caddesi” yapmakta yarar yok mu?

Cumhuriyet’e geçtiğimize göre “Meşrutiyet Caddesi”nde ısrar yakışıksız değil mi?

Jöntürk “Tunalı Hilmi”, Abdullah Cevdet’le Osmanlı gazetesini çıkarmıştı. Bu işbirliği, onun adının da başkentin en ünlü caddesinden silinmesini gerektirmez mi?

Reşit Galip’e ne demeli? Atatürk sofradan kovduğunda “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır” diye diklendiği için eski Milli Eğitim Bakanı’nın adını da silecek miyiz caddeden?

“Tandoğan”ın, “Ziya Gökalp”in, “Mithat Paşa”nın “Nene Hatun”un sicillerini de gözden geçirecek miyiz?

Ya “Uğur Mumcu”, “Bahriye Üçok” caddeleri?.. Belediye, adını sevmediği caddenin çöpünü toplamayacak mı?

“Atatürk Bulvarı” bu kampanyanın son durağı mı dersiniz?

* * *

Böyle giderse her iktidarın kendi kadrolarıyla geldiği gibi kendi tabelalarını da yanında taşıması gerekecek. İktidarın konumu, tarihin yorumu değiştikçe sokak adları da değişecek.

Bu, çıkmaz sokaktır.

İki çıkış görünüyor:

Bir; New York’taki gibi “isimlendirilmeyip numaralandırılmış” sokaklar… -ki bu, “ismiyle yaşayan” bir kentin rütbelerini sökmeye benzer-…

İki; tarihe mal olmuş, şehre bir tuğla koymuş, adı âlemce duyulmuş tüm isimleri komplekse kapılmadan, lanetleyip harcamadan, silip çıkarmadan kabullenip ödüllendiren bir anlayış… -ki bu da bizi nicedir dilden düşmeyen “tarihle barışma” mecburiyetine götürür.-

Lakin bence sokağa dökülmüş bu tartışmayı sulh ile sonlandırmanın en sağlıklı yoludur.

Yorumlar kapatıldı.