İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Defineciler

Engin Ardıç

Hani şu kaç zamandır öldür Allah satamayıp da patron ‘kapatırım haa’ deyince son çareyi fiyat kırmakta bulan, böylece bizim dergicilikte yirmi yıl önce ‘alt sınırımız’ olan satış rakamlarına ulaşan ve bunun da bangır bangır yaygarasını yapmaya koyulan ‘haftalık haber dergileri’ var ya, onlardan birinde okudum…

Canım bunlar haber dergisi falan değiller tabii, ‘haberin magazinini çıkaran’ dergiler, iki fırt siyaset, bir tutam cinsiyet, yeni açılan barların reklamları, her cümlesini bir satır edip iki dergi sayfasını iki bin ‘vuruşla’ şişiren aşk yazarları falan, yuvarlanıp gidiyorlar. Allah bereket versin.

(‘Yirmi iki yaşında kız katıldığı seks alemlerini anlatıyor’ diyorlar, seks alemine katılacak kız bu işi yirmi iki değil de altmış iki yaşında mı yapacaktı acaba?)

Konu, defineciler.

Gündemde mündemde değil ama ‘dergilik’ bir konu. Aslında ‘İslam’da seks ve define’ gibi bir yaklaşım daha bir ‘sattırıcı’ olurdu… Bunlar, pazartesi toplantılarında ‘beyin fırtınası’ yapa yapa yumurtlanan konulardır. Müdür ‘elinde ne var’ diye durup durup seni sıkıştırır, sen de tutar böyle bir ana başlık söyler, o haftalık paçayı kurtarırsın.

Definecilik, Anadolu’da çok yaygın ve çok eski bir tutkudur. ‘Hobi’ falan değil, bunu meslek edinenler vardır.

Bugün Türkiye’de dört milyon kadar defineci varmış.

Bunların hepsi köylü tabii. Bağdat Caddesi’ni kazma işini belediye yürüttüğü için bizim burada definecilik etme şansımız yok. Bu iş dağda bayırda yapılıyor. ‘Kırsal’ bir muhabbet.

Definecilik insanı sıtma gibi tutar. Yıllarca ve yıllarca olmayan defineler peşinde kazmayı oraya buraya sallayanlar ve bu uğurda parasını da kendini de tüketenler vardır.

Çünkü halkımızın inancına göre ya Venedik ya Ceneviz, giderken bir yerlere bir para saklamıştır. Halkımız ‘eski ecnebi’ deyince Venedik ve Ceneviz’i tanır, öyle Bizans’tan, Roma’dan, Hellenistik devirden, Lidya’dan Frigya’dan çakmaz.

Bu paralar da elbette Monte Cristo kontunun ıssız adada bulduğu gibi mücevher, yüzük, küpe, gerdanlık falan olmayıp, bildiğiniz altın sikkelerdir. Öyle olması gerektir.

Bunlar da genellikle ‘küp içinde’ olurlar. Ceneviz sandık tanımaz. İlle küpe dolduracak.

Definecilik çok masraflı ve çok yorucu bir uğraştır.

Yasaya göre ‘son altı padişahtan öncesinin’ parasını saklamak yasaktır, yani nerede kaldı Ceneviz falan, Abdülmecit serbest ama İkinci Mahmut sikkesi bulsan devlete teslim etmek zorundasın. Bunu senden ‘ons fiyatına’ tartıp alacak, müzeye koyacaklardır. Toplam değerinin de yarısını vereceklerdir sana, yarısının üstüne soğuk su içeceksin.

Fakat ‘bulursak el altından kefereye satarız’ umuduyla yaşayanlar da vardır tabii.

Kazarlar kazarlar, ya paslı saban demiri, ya çanak çömlek parçası, ya rahibe iskeleti çıkar.

Kazı sırasında duman ettikleri arkeolojik kalıntılar, sütun başlıkları, frizler, sunaklar falan da cabası… ‘Taşmış lan’ diye Apollon başını çekiçle kıranlar görülmüştür. Üstelik bunlar hep ‘putperest’ eserleridir ve tövbe tövbe, avrat heykellerinin edep yerleri de kabak gibi ortadadır!

Siz ne diyorsunuz yahu, ben Anadolu’da yalak niyetine kullanılan İyon başlığı, kapı eşiği olmuş Medusa kafası gördüm.

Sorun bakalım, ‘sözde Ermeni kırımı’ sırasında dedesi birdenbire zengin olmuş kaç kişi de dedesinin tarlayı sürerken küp içinde altın bulduğunu anlatacaktır acaba?

Peki öyleyse definecilik nedir?

‘Çalışmadan kazanma, beleşe konma, haybeden köşe dönme dürtüsü’ diyecektim, vazgeçtim, neme lazım, sonra biri çıkar ‘ırkçılıkla’ suçlar da beni de işten atarlar…

Yorumlar kapatıldı.