İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrik sonunda Bakan´ın sabrını taşırdı…

Hasan Pulur

BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in sözleri doğrusu bizi hem şaşırttı, hem de bizi alıp şöyle eski günlere doğru götürdü…

Ne diyor Sayın Bakan?

“Patriğin açıklamaları yasalarda tanımlanan yetkileri ve sınırları aşmasından kaynaklanıyor. Türkiye vatandaşı olarak kanunlara göre hareket etmeli. Kanunları hiçe sayarak hak talebinde bulunması kabul edilemez. Hakkında yasal merciler gerekeni yapacaktır.” (X)

Peki, Patrik ne demiş ki, Bakan son yıllarda alışılmamış bir üslupla Ortodoks Rum Patriğine haddini bildirmiş?!

Patrik şöyle demiş:

“Heybeliada’daki yetimhane için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk, mademki hakkımızı burada bulamıyoruz, dışarıda arayacağız(…) Bazı hususlarda kötü niyet var.”

* * *

ŞİMDİ diyeceksiniz ki, Patrik Bartholomeos bu gücü, bu cesareti nereden alıyor?

Adam, kendisine “ekümenik” sıfatını uygun görmüş…

“Ekümenik” ne demek?

Uluslararası dini lider demek…

Nasıl Katoliklerin dini lideri Papa, Vatikan devletinin başıysa, bu da Fener Ortodoks devletinin başı!!!

* * *

SAYIN Bakan, “Patrik sınırlarını aşıyor!” diyor.

Ne zamandan beri?

Avrupa maceramız başladığından beri…

Sanırız ki, bugün yarın Avrupa’dan Bakan’a cevap gelir. Cevap önemli değil de, ya Avrupa yoluna taş koymak isteyenler bunu diline dolarlarsa… Zaten orduyla başları hoş değil, bir de hükümet çıkarsa…

* * *

PEKİ, bu işler buraya kadar nasıl geldi?

Belgeli bir örnek vereceğiz.

Bakanlar Kurulu’nun bir kararnamesi…

Tarih 18 Ağustos 1926…

Fener Patrikhanesi o tarihlerde, bütün Ortodoks dünyasına, “Dini konuların incelenmesi ve çözümü için” ruhban okulunda konferans düzenlemek istiyor ve izin için hükümete başvuruyor.

Hükümetin kararı özetle şu:

“Patrikhanenin siyasi ve idari yetkililerinden soyutlanmış bir kurum olarak İstanbul’da bulunması Lozan Konferansı’nda karara bağlanmıştır. Patrikhanenin hukuki durumu, böyle bir konferans düzenlemeye uygun değildir.”

* * *

Ya şimdi?

Bırakın hukuki durumu, Patrik cenapları şimdi hükümeti tehdit ediyor. Başbakan Yardımcısı nihayet dayanamıyor, “Sınırları aşıyorsunuz!” diyor.

O gün, yani 18 Ağustos 1926 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesinin altında kimlerin imzası var?

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet İnönü, Adalet Bakanı Mahmut Esad, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü.

Nereden nereye nasıl geldiğini anlayabildiniz mi?

(x) Önder Yılmaz, Milliyet, 1 Ağustos 2005.

* * *

DİPNOTU: “Dalalet” ve “Delalet” kelimelerinin farkını anlatamadık gitti. Yanlış en çok Atatürk’ün Nutku’nda oluyor: “Gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde olanlar” cümlesinde nedense “dalalet”i mutlaka “delalet” yaparlar. Her ikisi de Arapçadan gelen bu kelimelerde “dalalet”, azmak ve doğru yoldan çıkmak anlamında kullanılır. Delalet” ise, kılavuzluklar, yol göstermeler, anlamına gelir. Sayın İnci Enginün’ün pazartesi günü bu köşede yayımlanan duygularında da bu yanlış yine tekrarlanmıştır.

Yorumlar kapatıldı.