İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fatih, Roma´yı alsaydı Vatikan ne olurdu?

Mehmet Barlas

İngiltere’de trafik soldan ya.

Hatta bazı tarihçilere göre, Waterloo Savaşı’nı Napolyon’un kaybetmesinin ve İngilizlerin kazanmasının en olumsuz yan sonucu bu olmuş.

Savaşı Fransızlar kazansaymış, şimdi İngiltere’de de trafik bütün kara Avrupa’sındaki gibi sağdan olacakmış.

Neticede bugün İngiltere de bizim gibi, Avrupalı olmak için kendince uyum çalışmaları yapıyor. Mesela ondalık sisteme geçtiler. Euro’yu kabul etmediler ama artık 1 Sterlin 20 şilin değil 10 şilin. Fakat hala trafik soldan.

Bir İngiliz’in bu sorunu alıştıra alıştıra çözmek için yaptığı teklif var. Şöyle demiş:

– Trafiği aşamalı olarak sağa geçirelim. Önce kamyonlar, sonra otobüsler, arkasından otomobiller ve son olarak da bisikletler sağdan trafiğe geçsinler. Bu işi bir yıl içinde parça parça tamamlayalım.

Böyle “Aşamalı” bir sağa geçiş modelinin trafikte yaratacağı kargaşayı düşünebiliyor musunuz?

Neticede bu modeli biz de siyasette ve dış politikada uygulamıyor muyuz?

AB üyesi Kıbrıs’ı tanımadan AB ile üyelik müzakerelerine başlamak böyle bir şey değil mi mesela?

Veya Fener Patrikhanesi’ni ve Patrik’i arada bir fırçalamak, Heybeliada Ruhban Okulu’nu YÖK’e bağlanması koşulu ile açmaya razı olur havası vermek.

Katolikler şükretsin. Fatih İstanbul yerine Roma’yı fethetseydi, şimdi Vatikan o kentteki bir kaymakamlığa bağlı olacaktı. Kamuoyu da “Vatikan ekümenik mi değil mi” tartışması yapacaktı.

Ama bütün bunlar doğal. Çünkü AB’ye aşamalı uyum gerçekleştiriyoruz.

Polonya’nın, Macaristan’ın yaptığı gibi topyekûn ve hızlı uyum bize yakışmaz.

Çünkü biz, eski bir komünist ülke değiliz. Biz çoğulcu, insan hak ve hürriyetlerinin hep var olduğu, Batı’nın demokratik değerlerini oldum olası benimsemiş bir ülkeyiz.

Ama yine de farklı bir konumumuz var.

Bunu Fener Patriği Bartholomeos bir anlasa ve kendisini Diyanet İşleri’ne bağlı bir müftü olarak görebilse, problemin çözümü öylesine kolaylaşacak ki.

Çünkü bizim modelimiz olan laiklikte din ve devlet ayrı değildir. Din, devlete bağlıdır.

İslam’da ruhban sınıfı olmadığına göre, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki dinlerde de ruhban sınıfı olmamalıdır. Nasıl imamlar devlet memuruysa, papazlar da devlet memuru olmalıdır.

Fener bu modeli kabul etse, Kuzey ve Güney Amerika’daki, Kuzey Avrupa ve Balkanlar’daki, Ortadoğu’daki Fener’e bağlı Ortodoks Hıristiyanlara da, bizim Diyanet İşleri, elbet Ankara’dan din görevlileri gönderirdi.

Neticede görüldüğü gibi bunlar çözümü kolay bulunacak sorunlar.

Ya trafik bizde de soldan olsaydı ne yapardık?

Yorumlar kapatıldı.